Breathe North
"...Son olarak eklemek istediğim şey şu : eğer güneş gibi parlamak istiyorsan, önce güneş gibi yanmalısın."
Yıpranmış fakat güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş defterimin kapağını kapatıp derin bir nefes aldım.
Bu harika gün batımını izlerken hissettiklerimi yazıya dökmek kadar güzel bir şey yoktu benim için. Günlerce hatta yıllarca bu anın hayalini kurmuştum.
Tayland'ın masmavi sularına açılan Butik Otelimin hemen ilerisindeki şezlonglardan birine oturmuş çıplak ayaklarımı kumlarla buluşturmuştum.
"Uzaklara dalıyoruz öyle mi?" Gözlerimi manzaradan çekip hemen başımda dikilen kişiye çevirdim.
"Tanrım, Jane!" Ayağa kalkıp hızlıca boynuna sarıldım. "Yarın geleceğini sanıyordum!"
"Beni bu kadar çok özlediğini bilseydim daha erken gelirdim."
"Seni çok özledim."
"Bende."
Kendimi geri çekip Jane'i hemen yanımdaki şezlonga oturttum. Ardından elini tuttum.
"Çok uzun zaman oldu! Hala geldiğine inanamıyorum! Tanrım!"
"Açıkçası bende inanamıyorum. Fakat inandığım tek bir şey var ki o da seni çok özlediğim. Yine bir şeyler yazdığını gördüm. Bilmem gereken bir şey var mı?"
İmalı bakışları beni istemsizce utandırmıştı. Koluna vurup geri çekildim.
"Hayır yok. Ben her zaman bir şeyler karalarım bilirsin. Sen anlat lütfen, nasıl gidiyor? Artık gitmeyeceksin değil mi?"
"Üzgünüm, artık gitmeyeceğim. Evlenene kadar her gün beni göreceksin tatlım."
Gülmeden edememiştim.
"Buna ne kadar sevindiğimi tahmin bile edemezsin. Karnın aç mı?" Vereceği cevabı çok iyi bildiğim için onun cevap vermesine fırsat tanımamıştım. "Tabi ki de açsın. Bu sabah erkenden kalkıp bir şeyler yapmıştım. Tabi arasında sevdiğin makaronlardan da var. Hemen gidelim ve yiyelim."
"İşte seni bu yüzden seviyorum."
Jane'in koluna girip gülümsedim.
"Helen'ın burada olmaması üzücü oldu."
"Ona hala sinirliyim. Her gittiği yerin resmini atmasını ve gün içinde neler yaşadığını bize anlatmasını söylemiştim."
"Yapıyor zaten Jane." Gülümseyip yanağını sıktım.
"Tek başına gittiği için böyle yapıyorsun değil mi? Hadi ama, seni çok iyi tanıyorum.""Tamam belki öyle olabilir." Göz ucuyla bana baktı. "Haksız mıyım?"
"Haksızsın. Onun dinlenmesi gerekiyordu Jane. Zihinsel olarak çok yorulmuştu. Ben bu geziden sonra onun kendini toparlayacağına inanıyorum."
"Bende. Umarım iyi olur ve tekrar eskisi gibi birlikte takılırız."
"Tamam bırak şimdi. Kokuyu alıyor musun?"
Jane'in yüzüne yayılan kocaman gülümseme beni de mutlu etmişti.
"Gerçekten bu kafenin bütün yiyeceklerini senin yaptığına hala inanamıyorum. Üniversitedeyken açlıktan kıvrandığımı ve senin 'okulda ki kedi için mama almıştım biraz atıştırabilirsin' dediğini hatırlıyorum."
Kendimi kötü hissetmiştim fakat bu gülmeme engel olamamıştı.
"Yetiştirmem gereken ödevim vardı biliyorsun." Elini rastgele sallayıp gülümsedi.
"Senin her zaman yetiştirmen gereken bir ödevin olurdu zaten."
Uzun bir iki yılın ardından yüksek lisans yapıp yanıma kalıcı olarak geldiğini bilmek beni o kadar çok mutlu ve huzurlu hissettiriyordu ki, içim içime sığmıyordu.
SON