Jane Carney
"Ne?"
Breathe elindeki telefonu yere düşürdüğünde irkilmiştim.
"Duydun işte."
"Bu bir rüya ve ben birazdan uyanacağım." Eliyle kolunu cimcikledi. "Tanrım gerçekmiş!"
"Bende onu diyorum işte!"
"Jane ne yaptın sen?"
"Oldu işte. Ne dememi bekliyorsun ki?" Eliyle yüzünü avuçladı.
"Kafayı yemek üzereyim. O pisliğin amacına ulaştığına inanamıyorum."
"Öyle düşünme. Bu ben istediğim için oldu."
"Ha istekliydin yani?" Yüzümü buruşturdum.
"Sarhoş sayılırdım tamam mı?"
"Bu kadar rahat olmana inanamıyorum." Omuz silktim.
"Bunu elbet bir gün yaşayacaktım. Çirkin biriyle olmadığı için şanslı sayılırım."
"Senin şu vurdumduymazlığın beni öldürecek!"
"Bunun olacağını bende beklemiyordum ama oldu işte. Şimdi odama çıkıp duş alacağım ve tüm bu olanları unutmaya çalışacağım. Sende lütfen bana yardımcı ol." Ayakkabılarımı elime alıp merdivenlerden çıkmaya başladım.
"Tüm bu olanlara inanamıyorum."
Vücudumun her yeri ağrıyordu. O kadar çok yorgun ve uykusuzdum ki, duştan sonra direk uyuyacaktım.
-
"Biz Lucas'la birlikte olduk."
"İyi ne güzel iş- Ne!"Bir anda öksürmeye başlayan Helen'a bardaktaki suyunu uzattım. Eliyle sırtını gösteriyordu. "Vur!" Ayağa kalkıp sırtına vurdum birkaç kez.
"İyi misin? Az yavaş ye şunu."
"Birlikte derken?"
"Ben size anlatamıyorum galiba ya da siz anlamıyorsunuz." Masanın üstündeki bardak altlığını yüzüme fırlattı.
"Sevgili olduğunuzu neden söylemedin? Bunu şimdi bu şekilde öğrendiğime inanamıyorum."
"Sevgili değiller. Sarhoş oldukları için birlikte olmuşlar. Olay bu. Tabağını uzat biraz daha koyacağım." Breathe elindeki tavayla Helen'ın tabağına biraz daha spagetti koyduktan sonra geri çekildi.
"Benim bilmediğim ne var?" Bakışları ikimiz arasında gidip geliyordu. Olayı anlamak yerine tabaktaki spagettiyi hemen bitirebilmenin hayalini kurduğuna yemin edebilirdim.
"Senin bilmediğin hiçbir şey yok Helen. Bu bana da sürpriz oldu."
Kollarımı göğsümde birleştirdim.
"Ben onun yüzüne nasıl bakacağım bilmiyorum. Beni anlayın. Bu...Bu çok tuhaf."
"Yaparken öyle değil miydi?"
"Sende!" Breathe'in sitemi Helen'aydı.
"Ay tamam." Bana baktı. "Nasıldı bari? Bunu anca Helen'ın kuzeni iyi yapar dedin mi? Genlerimle iftihar etmemi sağla."
"Dalga geçme."
"Korundunuz mu?"
"Evet. Hayır. Yani sanırım."
"Tanrı aşkına beni sinirlendirme ve doğruyu söyle!" Breathe gerçekten sinirlenmişti. Bunu gözlerinin içindeki kırmızılıklardan anlamıştım. Açıkçası onu ilk defa böyle görmüştüm.