Bölüm 5

4.7K 420 58
                                    

Merhaba güzel ailem, ben geldim. En sona yazdığım açıklamayı lütfen okumadan geçmeyin.

Keyifli okumalar.

SINIR 300 VOTE 500 YORUM

Her hareketimle içime çektiğim derin nefesler, aslanın pençeleri gibi soluk borumu parçalıyor ve konuşmamam için her yolu deniyordu. Mirza’nın delici bakışları altında küçük ama kendinden emin adımlar attım. Kimi zaman attığım adımların altında eziliyormuşçasına düşer gibi oldu omuzlarım. Lakin durmadım, girdiğim andan itibaren kendime hedef belirlediğim; çocukluğumda bana eşlik etmiş olan o tabloya yürüdüm.

Vincent Van Gogh, Yıldızlı Geceler Tablosu.
Benim için yeri her daim ayrı olan, baktıkça içimdeki tüm gürültüyü susturan; aynı zamanda olabilecek en güçlü şekilde bağıran tablo. İnsanlar ona baktığında bir karmaşa görüyor olsa da ben duyguları, yalnızlığı, intihar etmek üzere olan bir insanı, kimi zaman ise uçurumlara kucak açmış karanlığı görüyordum.

Her gittiğim yerde asla benden ayrılmadığını, bugün net bir şekilde görmüştüm. Ayrılmayan iki dost gibiydik, bir şekilde birbirimizin karşısına çıkıyor ve selamlaşıyorduk.

“Merhaba, eski dostum. “ sesime yansıyan hüzne engel olamıyordum. Hüznümü bıçakla kesip, ortadan ikiye bölerek dağıtmak istiyordum. “Beni özledin değil mi? Çünkü ben seni özledim. “ yüzüme yapışan tebessümün ardında, binlerce mezarlık vardı ve o mezarlığa gömülü insanların haddi hesabı yoktu.

Onlara dua okumak, onları yad etmek ise imkansız ötesiydi.

“Bugün seninle küçük bir oyun oynayacağız.“ sinsi değildim fakat ağzımdan çıkan kelimeler birer ok gibiydi. Kime sağlanırsa o kişinin kalbini durdurmaya yeterdi. Elimdeki kadehi dudaklarıma götürüp küçük ama uzun bir yudum aldım. İçtiğim şarabı dahi kontrol edecek kadar dikkatliydim artık. Siz deyin kafayı yemiş, ben diyeyim dikkat. Her şarabı içemediğimi söyleyip garsona özel olarak kapağı açılmamış şişe getirmesini rica ettim. Dudaklarımı dilimle ıslatırken katiyen arkama dönüp bakmıyordum. Eğer bakarsam anlaşma bozulurmuş gibi... Üzerime çevrilmiş bir çift gözün ağırlığı, sırtımı ateşiyle yakıyordu.

Ne kadar olmuştu böylesine büyük oyunlara kalkışmayalı? İki yıl.

Tam iki yıl boyunca kendi kafesime kapatmıştım kendimi. Anahtarımı ise Mirza’nın ellerine bırakmaktan bir an olsun çekinmemiştim. Şimdi ise yine beraber, yeni bir oyuna ayrılmaktan geri durmuyorduk. İkimizde intikam ninnileriyle büyüyüp, kendimizi ateşe atıyorduk. Fakat ilk kez bir ateşin izlerinden korkmuyor, gurur duyuyordum.

Zaman, su gibi hızlıca geçip giderken birkaç tabloya daha göz atmıştım. Onları izlemek o kadar da keyif vermemişti, bunu yüzüme yansıtmaktan asla çekinmedim. Aksine Yıldızlı Geceler tablosuna bakışlarım çok farklıydı. Dönüp dolaşıp tekrardan en sevdiğim tablonun önüne geldiğimde üzerimdeki gözlerin ağırlığı gitmedi. Ara ara bana uğrayan bakışları çok net hissedebiliyordum.

Selim Akyürek.

İlgini çekebileceğimi biliyordum.

Çektim de.

Şimdi avına atlamaya hazır kaplan misali beni pençeleri in arasına almak için sabırsız olduğunu biliyorum. Lakin üzgünüm, bu hikayede avcı benim.

Selim Akyürek’i beklerken ansızın yanımda beliren Ceyda İpek ile gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım.

“Ah, kusura bakmayın. Dikkatinizi dağıttım sanırım? “ yüzüne yapışmış yalancı tebessüm bana öylesine çok şey anlatıyordu ki; ellerimi yumruk yapmamak için kendimi zor tuttum. Tıpkı iki tarafı farklı renk olan yılanlara benziyordu. Sinsi ve zehirli. Neden gelmişti? Zehrini bana akıtmak için mi?

“Hayır, aniden gelmeniz beni ürküttü. “
O da tıpkı benim biraz önce baktığım gibi yoğun bakışlarıyla tabloya baktı. “En sevdiğim tablodur. “ demesiyle yüzümü buruşturmak istedim. Onunla aynı şeyi seviyor olmak bile midemin bulanması için yeterliydi. “Sevilmeyecek gibi değil.” Dedim nazik olmaya çalışarak. Olduğum kişiyi belli etmemeliydim, neyse ki iyi bir oyuncuydum.

“Sizi daha önce bu mecrada gördüğümü hatırlamıyorum. “ direkt konuya girmesi beni şaşırtmamıştı. Dobra bir kadın olduğunu daha ilk görüşte anlamıştım. Bu dobralığın içerisinde nasıl bu kadar yalancı olabiliyor, insan hayret ediyor doğrusu.

“Çünkü yoktum. “ diyerek kısa bir cevap verdim. Bir nevi geçiştirir gibiydim, kendisiyle fazla muhatap olmak istediğim söylenemez. Benden ne kadar uzak olursa, o kadar yararına olurdu.

“Kiminle gelmiştiniz?” ısrarla sohbeti devam ettirmeye çalışıyor olmasında bir şeyler çıkarmalı mıydım? İçimdeki şüpheci şeytanım asla uslu durmuyordu.

“Neden sordunuz? “ ikimizin de yüzünde olan sahte tebessüm adeta ben buradayım diye bağırıyordu. Şu an yanımda olmasının bir nedeni vardı ve birazdan kokusunun çıkacağına emindim.

“Hiç, girerken sizi Mirza Bey’in yanında gördüm de merak ettim. “

Tahmin ettiğim gibi nedeni belli oldu. “Mirza Bey’in tanıyor musunuz? “ dedim yalancı bir şaşkınlığı yüzüme giyse gibi giydirirken. Gözleri o kadar hızlı yüzümü tarıyordu ki şayet, usta bir oyuncu olmasam çok çabuk beni yakalayabilecek profesyonellikteydi. Ombreli saçlarına parmağını doladığında, Mirza’nın bir kişiyi daha etkisi altına almasına şaşırmadım ancak şaşırdığım mevzu bir insanın nasıl bu kadar geniş gönüllü olduğuydu. Ben mi çok seçiciydim yoksa etrafımda ki insanlar mı flört etmek için yanıp tutuşuyorlardı?

“Kişisel olarak hiç bir araya gelmedik fakat birçok defa iş yemeklerinde ve toplantılarda kendisini görmüşlüğüm var. Çok zeki ve kibar bir adam, bir arada bulunmak isterim. “
Onunla görüşebilmek için beni kullanıyordu. Zeki bir kadındı ama aptallıklar harmanlanmış bir zekiliği vardı. Eğer direkt kendisi görüşmeye giderse, Mirza’nın gözünde çok farklı konularda görünecektir fakat benim ile giderse arkadaş edasıyla iletişim kuracaktı.

Ah şu kadınlar, istediklerini almak için neler yapıyorlardı...

Benimle arkadaş olmaya çalışması,
avantajımaydı. Onların içerisine sızmam için büyük bir fırsatı.

“Ah, istersen aramıza katılabilirsiniz? Sohbet etmeyi seven insanlarız. “

Tabii, hem de nasıl. O kadar çok sohbet ederiz ki artık konuşacak konu kalmadığından aynı ortamda sadece sessizlik bize eşlik ederdi. Tam adamına rastladın Ceyda.

“Çok sevinirim,” dedi beyaz dişlerini göstererek gülümserken. “Bu arada resmiyet bırakabilir miyiz? Seni sevdim. “
Keşke aynı şeyi bende senin için söyleyebilsem. Ayrıca iki dakika da gördüğüm birini nasıl sevebilirsin, gerçekten şaşırtıcı.

“Elbette. “ Artık yalandan gülümsemekten yanaklarım ağrıyordu.

“Siz, arkadaş mısınız? “
Ağzımdan laf almaya çalışması iyice sinirlerimi bozmaya başlıyor olsa da sabırla cevap vermeye devam ettim. “Kuzeniyim.”
Tuana’nın beni öldürme girişiminden sonra Samira Karakum’u ne yazık ki piyasadan silmek zorunda kalmış, Mira Alacahan olarak yeniden geri dönmüştüm.
Alacahan...

Onunla olan ufak konuşmamız aklıma geldiğinde derim kabardı ve enseme kadar ürperdim.

“Mira Alacahan, ne de yakıştı soyadım, adına. “ kahveleri biraz daha koyulaşmış, hayranlıkla bakmıştı yüzüme.
“Evet, “ dedim ne diyeceğimi kestiremeyerek, “Yakıştı.”

Gözümde canlanan maziye özlem dolu bir tebessüm bıraktım. Bu iki yıl içerisinde hem adım adım birbirimize yaklaşmış, hem de uzaklaşmıştık. Zamanla bir bütün haline gelmiştik fakat ayrı ayrı yerlerdeydik.

“Aaa, cidden mi? Aile bireylerinden kimseyi bilmiyorduk. Hiç bahsetmez röportajlarında. “ sahici bir şaşkınlık yüzünde belirdiğinde artık sıkılmaya başladığımı fark ettim.

“Ailesini işine karıştırmayı sevmez. Bende yanında stajyer olarak çalışmak için geldim.“

“Anladım.”  Yeşil gözleri arkamda bir noktaya kaydı. Muhtemelen Mirza’ya bakıyor olmalıydı. “Ailesinden biriyle tanışmak beni mutlu etti. “

“Gel, yanına gidelim. “ Artık öyle bunalmıştım ki başımdan atmak için bile Mirza’nın üzerine salabilirdim. Planladığım şeyin dışına çıkıyor olsam da bu benim için eksi bir hareketten ziyade haneme artı puan kazandırıyordu. Onu joker olarak kullanabilirsek, her şey daha güzel olabilirdi.

Terleyen avuç içlerimi takımıma silerken Mirza ile göz göze geldim. Bana, ‘yine yakaladım seni’ bakışları atıyordu. Avuç içlerim her terlediğinde üzerime siliyor olmamın bir tik olduğunu söylüyor olsa da tik değil, ihtiyaç olduğunu yüzüne söylemekten nedensizce çekinmiştim. Sanki eğer bunu yaparsam daha güvende olacak, kendimi daha iyi hissedecektim. Derin bir nefes aldım, sırtımı Ceyda’ya vererek yürümeye başladım. Bu sırada bir an olsun bana bakan gözlerinden, gözlerimi ayırmıyordum. Buna kayıtsız kalmak, imkansız gibiydi.

Yanına vardığımızda gözlerini yavaşça Ceyda’ya dikti. Bu sırada kadehini yenilemiş, bir eli cebinde olan biteni izliyordu. Şu an neden Ceyda’nın burada olduğunu sorguladığına emindim. Çünkü planımızda bu yoktu. Sahi, biz bir plan yapmış mıydık? Pek hatırlamıyorum. Buraya gelme amacımız sadece gözlendi ancak içimde; harekete geçmeyi bekleyen ve seven tarafım sabırsızdı. Bazen bu huyumun başıma iş açacağını düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum.

İçinde mezarlıklar biriktirdiğim gözlerim onun, girdabını andıran gözlerine kenetlendiğinde tek kaşı usulca havaya kalktı. “Sana bir arkadaş getirdim, “ Sesim biraz hırıltılı çıktığından genzimi temizleyerek hemen toparladım.

“Arkadaş? “
“Arkadaş. “

Bu sırada Ceyda konuşma ihtiyacı duymuş olmalı ki hemen atıldı. “Merhaba Mirza Bey, sizinle uzun zamandır iletişime geçmek istiyordum. Bugüne kısmetmiş. “ elinin altında bulunan erkeklerden sıkılmış olmalı ki yeni arayışlar peşindeydi. Gözlerinden akan sinsilik insanın derinliklerine nüfuz edebilecek kadar derindi. Kabaran derimin altında adeta baş göstermek isteyen yılanların onun boynuna dolanmak, onu boğmak istiyordu. Fark ettim ki iki yıl önce anılarımla beraber toprağa gömdüğüm benliğim, benden en çokta vicdanımı alıp götürmüştü. Artık hiçbir şeye karşı ne tahammülüm ne de merhametin vardı.
Önüme çıkabilecek her şeyi yakıp yıkabilecek kadar acımasız olduğumu aynaya her baktığımda görüyordum.

“Merhaba, isminiz neydi? “ sanki bilmiyormuş gibi tek kaşını kaldırmasıyla, gerçekten bilmediğine neredeyse bende inanacaktım.

“Ceyda. “ dedi büyük bir hevesle ve iyice ona doğru kaymasını sakince izledim. “Şey, seninle özel bir konu hakkında konuşmak istiyordum da terasa doğru gidelim mi? “ O an, devre dışı bırakıldığımı çok net hissettim. Benim görevim buraya kadardı Ceyda için. Bir aracı, bir piyon veya her neyse... Onun için adını bile hatırlamayacağı biri olmuştum çoktan.

“Tabii. “ Mirza gözlerini bana çevirdi ve Ceyda onun koluna girmeden hemen önce dudaklarını oynattı. “Plana sadık kal, bir delilik yapma. “

Halbuki bu hayatta beni en çok tatmin eden şey delilikti. Nasıl olur da bundan kendimi mahrum edebilirdim ki? Fakat ona bunu söyleyemeyeceğim için sadece gözlerine baktım. Onu onaylaması, reddetmedim de. Sadece baktım. Bu kaşlarını çatmasına neden olsa da, Ceyda’nın çekiştirmeleri nedeniyle önüne dönmek zorunda kaldı ve saniyeler içerisinde ikisi de benden uzaklaştı. Bir süre arkalarından gidişlerin izledim, masada duran bardağından bir yudum aldım. Yutmadan önce dilimin üzerinde o yakıcı tadı iyice hissettikten sonra aynı hissin boğazımın ve midemin de tatmasına izin vererek, kadehimi tazeledi. Etrafa kısa bir bakış atarken beynimin içinde cirit atan şeytanların susturmak için öylesine büyük bir çaba harcıyorum ki, artık kendi kendime çığır açışıma da şaşırmıyor değildim.

ADI: Oyun +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin