18/k

3.4K 265 75
                                    









acıtıyor güzelliğin, farkında mısın? tenin esmer, ruhun sarışın
çağırıyorsun günaha, sen şeytan mısın? tenin sıcak, tenin kıvrak, ruhun sarışın

ruhun sarışın | teoman

;










2022
taehyung'dan|




Jungkook eve geldiğinden beri ona çok fazla yaklaşmama çalışmalarım sürüyordu yine de aramıza sadece Yuri girecek kadar mesafe koyabilmiştim.

Bana ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu, son birkaç gündür ona sadece kalbim değil tenim de ihtiyaç duyuyordu ve bu midemi bulandırmıyordu.

Aslında küçükken rahat temas eden taraf ben olamamıştım. Annem insanların benden rahatsız olacağını söylediğinden hiçkimseye kolayca sarılamazdım bile. Ben 'ya kokumu beğenmezlerse, çok kötü sarılıyorsam, saçlarım pis mi, ya gerçekten de rahatısız ediyorsam' sorularının içinde kaybolurken vücudumun etrafını iki kol örterdi.

O küçük kollar zaman geçtikçe kaslanmış, üzerine dövmeler yerleşmişti. Etrafımdansa asla ayrılmamıştı. Kokusu çocukken bile yanaklarımı kızarmasını sebep olurdu, elleri belimi sarmalarken evimin yolunu şaşırırdım, kulağıma çok güzel hissettirdiğimi söylediğinde beni hep anlayacağını anlardım.

Onun boynuna çok yakın olduğumda sanki bütün kötü şeyler yaşanmayı bırakıyordu. Yaşananları ise unutuyordum.

Annemi bile, gerçekten.

Bunları düşünürken kendi kendimi daha çok kıvrandırmaktan başka bir şey yapmamıştım. Jungkook bunun farkında mıydı diye düşünecek olursam, hiç sanmam.

O her şeyden habersiz getirdiği çilekleri yıkayıp bir kaseye koyduktan sonra tezgahın üzerinde oturan benim bacaklarıma koymuştu. Şimdi de ben onu incelemekten kucağımdaki çilekleri dahi unutmuşken o kusursuz elleriyle mantar dilimliyordu. Hey Taehyung bir mantarla kendini kıyaslamayı bırak.

Elleri her zaman çekiciydi. 8 yaşında boğulmaktan kurtarırken de 15 yaşında öpemediği dudaklarıma değdirdiğinde de. Daha fazla dayanamayacaktım. Hem Hoseok Bey ne demişti, utanma. Derin bir nefes alıp seslice dışarı verdim. Kıvranmam adına yüzünü bana çevirdi.

Elindeki bıçağı bir dakika için durdurarak "Bu son yarım saatteki sekizince üflemen. Bir sorun mu var?" diye sordu ve mantarla ilgilenmeye geri döndü.

"Sorun şu anda çok uzakta olman." dedim bir kere daha üfleyerek.

Güldü. İki parmağımın arasındaki çileğin rengi güzelleşti. Daha da kırmızılaşmıştı ama kime nasıl kanıtlayabilirdim ki bunu?

Bunu kanıtlamayı düşündüğüm esnada bir adımlık uzaklığımızı kapatıp elimdeki çileği ağzına aldı ve tekrar o aptal mantarın yanına gitti. Parmaklarımda dudaklarının hissi vardı, aynı hissi yeniden istiyordum.

Kaşlarımı çatıp tezgahtan indim. Kolunun altındaki boşluktan mantarla onun arasına girdim. Kıkırdayışları bu kadar yakından kulaklarımı kutsuyordu. Fakat boyu benden uzun olduğu için omuzlarımın üzerinden işini yapmaya devam etti. Ne vardı bu mantarda bu kadar?

Parmak uçlarıma kalkıp yüzümü dudaklarının hizasına getirmeye çalıştığım sırada "Bebeğim dikkatimi dağıtıyorsun, göremiyorum." dedi.

"Amacım o." dedim. Gözlerini bana çevirdi, arkamdan hissettiğim kadarıyla bıçağı uzak bir köşeye itelemişti ve sonra elini belime götürdü.

blurryface / taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin