II. Bölüm, "umut ışığı."

16.2K 1K 354
                                    

Merhabalaar ikinci bölüme hoş geldiniz. 💓

Lütfen oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın, yorumlarınız benim için çok önemli. 😽

İyi okumalarr!

🧭

İnsanın hayatında, hiç beklemediği ve onu büyük bir yıkıma sürükleyecek şeyler olabiliyordu. Fakat aynı zamanda da bu yıkımın enkazının altından kaldırmak için güç veren şeyler de olabiliyordu. Tıpkı benim şu an içinde bulunduğum durum gibi. Hiçbir zaman sona yaklaştığımı düşünmemiş ve pes etmemiştim ancak daha fazla bir şeylerin üst üste gelmesini kaldıracak bir vaziyette de değildim. Neyse ki böyle bir durum da yoktu şu anlık. Her şey güzeldi, olması gerektiği gibi.

Mahir Mirza Çetinoğlu, -ben Mirza bey demeyi tercih edeceğim.- beni bulunduğumuz koridordaki kapılardan bir tanesinin önüne getirdi ve işaret parmağının eklem kısmıyla birkaç defa tıklattıktan sonra kapıyı açtı. Beraber içeriye adımladığımızda tekerlekli sandalyesiyle yüzü pencereye dönük olan Özgeyle karşılaştık. Bize yüzünü dönmedi.

"Özge," Dedi ve duraksadı Mirza bey. Birkaç saniye yüzüme bakıp devam etti. "Yeni öğretmenin Efsun hanım.." Usulca kurduğu cümleye karşılık olarak Özge sandalyesini bize doğru çevirdi. Küçük bir kız olmasına rağmen bakışları hayata karşı öyle kırgın, öyle sitem doluydu ki yutkunma ihtiyacı hissettim. Mirza bey ise sert ve çizgileri olduğunu düşündüğüm bir adamdı. Yani en azından tanıdığım kadarıyla dışarıya sert bir görünüm veriyordu. Ancak içinde Özge'ye karşı savunmasız bir adam olduğunu da az önce çok net fark etmiştim.

"Merhaba Özge.." Dedim sessiz kalmamın saçma olduğu kanaatine vararak. Özge uzun kirpikleri ve tıpkı abisininkilere benzeyen koyu kahve gözleriyle yüzümü inceledi. Ardından donukça bana 'merhaba' diye karşılık verdi. İçime çok büyük bir sıkıntı dolmuştu. Hayır, sekiz yaşındaki bir kız çocuğu böyle hevessiz ve hayata karşı umutsuz olmamalıydı. Yaşadıklarını ondan veya abisinden ayrıntılı dinlememiştim, perde arkasını bilmiyordum ama kolay şeyler olmadığının farkındaydım. Hele de çok küçük yaşta yüzleşmişti bunlarla.. Derin bir nefes aldım.

"Özgeciğim, artık eğer sende istersen tabi, her gün beraber olacağız. Ben sana hem öğretmen, hem bir arkadaş hem de bir abla olmaya hazırım." Gözlerim dolmuştu Özge'yi böyle görünce. Yavaş adımlarla ona doğru ilerledim ve dizlerimi kırıp boyumuzu eşitledim.

"Benden asla çekinme olur mu?" İstemsizce sağ gözümden akan bir damla yaşı parmağımın tersiyle silip tebessüm ettim. Biraz şaşkınlıkla belki biraz da mutlulukla baktığını hissettim.
Başını salladı sadece. Ardından tıpkı benim gibi tebessüm etti. Dizlerinin üzerinde duran ellerini tutup,

"Teşekkür ederim." Dedim. Ne için teşekkür ettiğimi anlamasa bile yine başını salladı.

"Meleğim?" Mirza bey Özge'ye vereceği cevap için sorarcasına seslendiğinde Özge bakışlarını benden çekip abisine çevirdi.

"Efsun hanımın, öğretmenin olmasını istiyor musun?" Abisinin sorduğu soruya,

"İstiyorum." Diye yanıt verdi hoş bir mırıltıyla. O an dünyalar benim olmuş gibi hissettim. İçim içime sığmıyordu sanki.. Çığlık çığlığa aşağıya gidip Pelin'e sarılmak istiyordum ancak bunu Mirza beyin gözleri önünde yaparsam büyük ihtimalle direkt kovulurdum.

"O zaman," Mirza bey elini uzattı bana yüzünde mimik oynamazken. Neden bu kadar donuk ve sertti? Bende ona elimi uzattım. Soğuk tenim, sıcak teniyle buluştuğu an da bedenimin titrediğini hissettim. "Yarından itibaren ders vermeye başlayabilirsiniz, bugün de eşyalarınızı evinizden alıp müştemilata yerleşirsiniz. Yardımcı olması için şoföre bilgi vereceğim." Dedi mesafeli ses tonuyla.

PUSULA | TAMAMLANDI. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin