2

1.3K 61 13
                                    



Süveyda...
İsmimi bana halam bahşetmişti. Kalpteki, siyah nokta...
Kalpteki, gizli sır....

Kalbimde hiçbir sır olmamıştı hayatımda. Apaçık bir insandım, ancak hep ötekiydim.

İnsanların arasında aykırı duran, siyah bir noktaydım her zaman. Kendimi bir şekilde belli ederdim, istemeden. Bazen bu suskunluğumla olurdu, bazen de düşen çenemle. Benim çenem sinirlenmedikçe pek düşmezdi zaten.

İsmim ağır gelirdi bazen, taşıyamazdım. Farklı olmayı, yalnız ve tek olmayı kaldıramazdım bazı zamanlar. Kimsenin beni anlamadığını, sevmek istemediğini düşünürdüm. Şımaracağım, nazlanacağım tek bir insan dahi olmamıştı hayatımda.

İsmime atardım ben de suçu, daha kolaydı.

"Çok mu özledin, İstanbul'u?"

Halamın naif sesiyle bakışlarımı, karşımdaki İstanbul manzarasından alıp, ona çevirdim.

"Çok.."

Gülümsemişti, mutluydu burada olmamdan ve evet, hasta değildi.

Bir hafta oluyordu buraya geleli. Henüz evden çıkıp, gezememiştim. Konya'nın bir köyünde, teknolojiden bir haber yaşıyor olsam da bu şehrin her karışını bilirdim. Ancak bu sefer sadece izlemek istiyordum.

"Yarın dışarı çıkacağım, Esra'yı görmek istiyorum. Sonra da alışveriş yaparım biraz."

"Yarın arkadaşımın oğlunun düğünü var, akşama düğüne yetişmiş bir şekilde evde ol yeter."

Halam karışmazdı bana. Nereye gittiğimi, kimlerle olduğuma takılmazdı. Severdi özgürleşmemi.

"Kimmiş bakalım bu arkadaşın?"

Halam elindeki, işlemeli fincanı önündeki sehpaya koymuş, diğer eliyle de kahverendi çerçeveli gözlüklerini çıkarmıştı. Son olarak gözlerini devirip, konuşmaya başlamıştı. Sevmediği bir arkadaşı olduğu açıktı.

"Tomris Engin. Bilirsin hiç haz etmem, ancak kimsenin ağzına da laf veremem. Benimle geleceksin o yüzden."

Yorum yapmamış ve başımı tekrar boğaz manzarasına çevirmiştim.

"Yarın kendine akşam için elbise de al. Sönük kalma orada, benim yeğenimsin sonuçta."

Kaşlarım alayla yukarı kalkmış, yarım gülümsememle ona bakıyordum. O ise muhtemelen uyumak için ayaklanmıştı.

"Sende uyu, göz altların morarmasın."

"İyi geceler halacığım."

&&

"Sen aklını mı kaçırdın Esra?!"

"Bağırıp durma bana! Aşık oldum diyorum, Süveyda! Aşk!"

"Aşkmış! Adam evli, evli! Üstelik sana ben eşimden ayrılamam demiş, ne aşkından bahsediyorsun sen bana?!"

Esra gözleri dolu bir halde, dudakları titreye titreye önündeki masada birleştirdiği ellerine bakıyordu.

"Sen ne anlarsın ki?"

Küskün bir çocuk gibi omuz silkmiş ve titrek sesiyle tekrar konuşmaya başlamıştı.

Dolu mavi gözlerini, kara gözlerime çevirmişti.

"Sen hiç sevdin mi Süveyda? Aşk olarak demiyorum. Birini, bir insanı sevebildin mi? Var mı öyle yeteneğin?"

SÛVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin