3. Bölüm

763 86 110
                                    


Her akşam çılgınca bölüm getiren yazardan sıcak sıcak bölüm geldi hanıııımm🤭

Keyifle okuyun, bol bol yorum yapın ve oy vermeyi unutmayın efendim😘

Ayperi adamın ağzından çıkanla afalladı. Ona hayatı boyunca bu şekilde hitap eden tek bir kişi olmuştu ve o kişiyi deli gibi özlemişti. Şimdi bu adamın, konuşmaya mecali bile yokken kendisine aynı şekilde hitap etmesi, içinde bir çığ gibi büyüten özlemin boğazına bir yumru oturtmasına neden olmuştu. Giden geri gelseydi, dönmesini istediği tek kişi o olurdu. Ne var ki, ölüm aldığını bir daha geri vermiyordu.

"Ettiği yemine sadık biri olduğun belli," dedi kurumuş dudaklarını zorla açıp diğeri, kızdan yanıt gelmeyince.

Ayperi adamın neyden bahsettiğini anlayamadı. Kendini bir anda geçmişe götürmüştü ve kulaklarına 'peri kızı' diyen ses dolmuştu. Adam solgun yüzünde beliren acıyla inledi. Acı çekiyor olduğunu biliyordu ve daha fazla zorlamak istemiyordu. İyice yanına yaklaşıp, "Ne sözü?" diye sordu.

"Ölüyorum desen, bir yudum su vermem demiştin ya, onu diyorum. Yeminine sadık birisin..."

"Sende dağdan yuvarlanıp bu hale gelmiş birine göre çok fazla konuşuyorsun..."

"Su dedik Peri kızı, bir yudum su dedik be insaf..."

Ayperi dilini ağzının içinde ısırıp sinirle arkasını döndü. Mutfağa gidip bir bardak su doldurduktan sonra suyu adamın gözüne sokarcasına uzattı.

"Merhametsiz misin nesin be kızım! Biz burada ölüyoruz, senin yaptığına bak!"

Elindeki bardağı sehpanın üstüne bırakarak adamın doğrulamasına yardım etti. Koca bedeni doğrultmak kolay değildi. Adam da sanki ölüm döşeğindeymiș gibi abartı tavırlar içindeydi. Yeni bir hamle yaparak doğrultunca sehpaya bıraktığı suyu alıp adamın eline tutuşturdu.

"Oğuzdu değil mi?" diye sordu sanki tek konu adamın ismiymiș gibi.

"Oğuz mu?" dedi diğeri şaşkınlıkla. "Ne alaka?"

"Önce ölüm döşeğindeki yaralı, şimdi de hafızasını kaybetme rolü mü? Bravo, süper oyunculuk," dedi Ayperi alkışlayarak.

"Hafızam bir fil kadar güçlüdür ve adımın Oğuz olmadığına eminim."

"Her neyse," dedi Ayperi bu gereksiz konuyu geçiştirmek için. "Konumuz bu değil. Kendini nasıl hissediyorsun? Ağrın var mı?"

"Çok ağrım var, geberiyorum."

"Rica ediyorum, benim evimde geberme. Birazdan ambulans gelecek, sık dişini..."

"Ambulans gelmez," dedi adam. "Tüm yollar kapandı. En az iki gün evinde ölmemem için dua edeceksin, mecbur...."

Ayperi ağzını açıp konuşmaya fırsat bulamadan evin kapısı çalınmaya başladı. Adamın dediklerini düşünerek, tedirginlikle kapıyı açtı. Tam da tahmin ettiği gibiydi. Gelen köy korucusu Ahmetti. Yolun ilçeden gelen kar temizleme araçları ile ancak yarına açılacağını söylüyordu. Adamı gönderip kapıyı kapatırken bahçe kapısında Sultan'ın gelini göründü. Kadın elindeki tepsiyi imalı imalı sırıtarak Ayperi'ye uzattı.

"Annem gönderdi. Tarhana çorbasıyla sıcak ekmek..." Dudaklarını birbirine bastırıp gülmesini engellemeye çalıştı. "Gökten yağan kısmetine içirsin, iyi gelir dedi," diyerek bahçeden çıktı.

Haftalar önce, Sultan ile konuştukları konu aklına gelince hırsla ayağını yere vurdu. Kadın unutmuyordu. Kendi unutmadığı gibi Ayperi'nin de unutmasına izin vermiyordu. Elindeki tepsi ile eve girdiğinde az önce sinirini bozan inlemelerin kesildiğini fark etti. Odaya girdiğinde adam gözlerini kapatmış, üstündeki kapüșonlu sweat sırılsıklam ter olmuştu. Hızla elindekileri bırakıp adamın alnına elini koydu. Alnı terden buz gibiydi. Daha önce ateşini kontrol etmediği için kendine kızarak üstüne örttüğü örtüyü hızla çekti. Eklem yerlerinde bariz şekilde belli olan ıslaklık nedeniyle zorlansa da adamın üstünü çıkarmayı başardı. Sweat'in altında siyah, bisiklet yaka bir tişört vardı. Çıkartıp çıkartmamakta tereddüt etti. Aklını normal seviyede kullanmayı başardığında tişörtü de çıkardı. Adam pelteleșmiș vücudunu kontrol edemiyordu ve bu Ayperi'nin işini daha da zorlaştırıyordu. "Neyle beslediler acaba bu adamı?" dedi ağzının içinden. "Her yediği kas olmuş, maşallah." Sessizce söylemiş de olsa, adamın duyup duymadığından emin olmak için yüzüne baktı. Her daim sinirliymiș gibi duran çatık kaşları, bir erkekte çok fazla rastlamadığı kadar güzel bir burun ve kalemle çizilmiş gibi muazzam dudakları vardı. Kısacık kesilmiş simsiyah saçları ve heybetli vücudu ile görüntüsü ağız sulandıran cinstendi. Ateşi yüksek, yaralı bir adamdan faydalanıyor düşüncesi ile kendinden utandı Ayperi... Nemli giysileri bir kenara koyarak ince bir pike ile üstünü örttü. Geri dönüp adamı yeniden kontrol etti. Acaba, altındakileri de çıkarsa mıydı? Bu fikirden süratle uzaklaşıp evden çıktı. Bu adama giydirecek bir şeyler lazımdı ve en mantıklı yer Sultan ablaydı. Adam için uygun giysileri alıp giydirdikten sonra kalacak başka bir yer ayarlayacaktı. Bu şekilde olması doğru gelmiyordu. Niyet temiz de olsa, burası küçük bir yerdi ve köylü iki güne kalmadan bir senelik malzeme çıkarırdı bu durumdan. Yıllardır bu köyde mazbut bir yaşam süren Ayperi için ise gelecek yılları adına sinir bozucu durumlar ortaya çıkardı. Kafasında türlü planlar kurarak Sultan'ın kapısına geldi. Kadının durmadan sırıtan yüzüne anlam yüklemeden derdini anlattı. Neyse ki, sık sık sefere çıkan oğlu için kullanılmamış çamaşır bulunduruyorlardı. Bir bohça gibi sarıp sarmaladığı giysileri kıza uzatırken yeniden sırıttı. "Bizim ev kalabalık malum, bir de tazecik gelin var evde. Yakışık almaz, Ayperi. E köyde de bu dağ gibi adamı evinde misafir edecek aklı başında, senden başka kimse olmadığına göre -"

EZBERBOZAN (ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin