11. Bölüm

429 63 105
                                    

Şu bölüme kadar her şey nasıl da güzeldi, nasıl da tıkır tıkır gidiyordu hikâye 🥹 Zevkle, finaline kadar yazdığım tüm bölümler çalınan telefonla birlikte gitmemiş olsaydı kusursuzca ilerliyor olacaktık, kısmet olmadı. Mental olarak çok yoruldum, yıprandım ve defalarca vazgeçip defalarca yazıp yazıp sildim gideni geri getirebilme umuduyla... Yapamam sandım, gideni yerine koyamam sandım ama galiba o motivasyonu yeniden yakaladım. Size göre okuduğunuz son bölüm, bana göre iplerin kopup beni darmadağın eden ve elimde avucumda kalan son cümleler bu bölüm ☺️ Bu bölümden sonra küllerimizden doğuyor ve haftaya ilk kez okuyacağınız yeni bölüm ile geliyoruz. Oy ve yorumlarla yanımda olup beni yalnız bırakmayacağınızı ümit ediyorum🩷

KEYİFLİ OKUMALAR

O gece sabaha kadar oturup kusursuz bir plan üzerinde çalışan iki kız birkaç saat uyuyup planlarını uygulamak üzere işe koyulmuştu. Şirketle ilgili sorumluluğun büyük bir kısmıyla beraber İstanbul'da kalmanın en kolay yolu olan meseleyi omuzlarına yükleyen Ayperi'yi çetrefilli günler bekliyordu.
Raporunun bitmesine çok zaman kalmamıştı ve bir an evvel nikah işini halletmesi gerekiyordu. Bu konuyu Şebnem ile konuştuğunda kız ona bir sürü alternatif aday sundu ama Ayperi hiçbirini kabul etmedi. Onun tek adayı vardı ve her ne olursa olsun o aday ile bu yola girecekti.

"Peri, merak ediyorum neden illa ki o adam?" diye sormuştu Şebnem ısrarla aynı ismi tekrar eden kıza.

"Özel bir nedeni yok Şebnem," demişti Ayperi. "Şu koşullarda en iyi aday o ve İstanbul sınırları içinde olması da cabası," diyerek kestirip atmıştı.

Şebnem yıllardır tanıdığı kızın değişmediğine emindi ama bu kadar basit bir iş için kendisiyle konuşmayı bile reddeden birine takması mantıklı gelmiyordu. Kafasının içinde bir sürü soru oluşmuştu konuşmanın sonunda ve artık dayanamayacağını anladığında pat diye soruverdi. "Bu Ateş'e aşık falan mı oldun sen? Yanlış anlama da, bu kadar takıntı yapınca aklıma başka bir şey gelmiyor."

Ayperi iri yeşil gözlerini olabildiğince açıp başını iki tana salladı. "Hayatımda bu kadar saçma bir şey duymadım," dedi kollarını göğsünde bağlayıp. "Aşk kim ben kim? Aşk denen illetin benim başıma gelmesi olanaksız. Yanımdan bile geçmez. Mümkünatı yok. Olması imkan dahilinde değil. Asla ve katiyen," diye gereksizce uzattığı savunma dolu sözler Şebnem tarafından ve oldukça tepkili bir biçimde kesildi.

"Sen beni mi yoksa kendini mi ikna etmeye çalışıyorsun Ayperi? Benim içinse hiç zahmet etme, zira ben sen ne dersen inanırım ama kendin içinse daha keskin cümlelerin varsa cebinde onları da ekle araya."

"Şebnem, konumuz Ateş değil farkındaysan! Şu an şirket olayına odaklanmam gerekiyor ve sen ısrarla Ateş diyorsun."

"Israr eden sensin de neyse," dedi Şebnem uzatmamak için. "Madem aday belli, uzatmayalım ve şirket meselesine geri dönelim.

"Mantıklı," diyen Ayperi zihninin bir köşesinde hala Ateş'i düşünmeye devam etti.

Adayın ise bu günlerde işi başından aşkındı ve her sabah pencereden kendisini izleyen kadın durumu daha da zorlaştırıyordu. Yetmiyormuş gibi bir de annesinin evlilik nutuklarını dinlemek zorunda kalıyordu.

"Biricik senin için canını bile vermeye hazır, o kızla evlen Ateş," demişti en son annesi ve Ateş ilk defa sesini yükseltmek zorunda kalmıştı annesine karşı.

"Ben canını değil, güvenini ve sonsuza dek kalbini bana verecek bir kız isterim anne! Bundan sonra benim işime karışma! Hele gönül işime asla!"

O günden sonra annesi ile arasında buna benzer bir konuşma geçmemişti ama esen buz gibi soğuk rüzgarın farkındaydı evdeki herkes. Bir süre evden uzaklaşmanın en doğru karar olduğuna inanan Ateş önce köydeki taş evde kalmaya, daha sonra köydeki evden de uzaklaşmaya karar verdi. Bunu yaparken evdekilere haber vermemeyi aklına bile getirmedi. Getiremezdi zaten. Her evden ayrıldığında geri döndüğü zaman birinin eksilmesi korkusu vardı içinde, geçmek bilmeyen. Habersiz, sessiz sedasız gidemezdi içi rahat şekilde.

EZBERBOZAN (ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin