10. Bölüm

429 65 66
                                    


Keyifli okumalar :)

Bazen küçücük şeyler elimizi kolumuzu bağlar. Sinirlenip, huzursuz olduğumuz ve rahatsız hissettiğimiz zamanlarda gösterdiğimiz abartı tepkiler sadece bizi yormakla kalmaz, karşımızdakileri de hüsrana uğratır. Bu durumda tablonun vahametini göremeyiz ve olumsuzluklar üzerine yoğunlaşıp, bizim için endişe eden insanları da huzursuz ederiz.

Kısacası, hayatımızı sanki büyük bir kaosun içine düşmüş de orada can vermek üzereymișiz gibi yaşamaya başlarız. Ateş de şu an bir kaosun içinde hissediyordu kendini ve ona yardımcı olmaya çalışan Oğuz'a verdiği tepki ortak bir huzursuzluğun temelini atmaya başlamıştı. Bir süre önce Oğuz'dan istediği bilgi şu an elindeydi ve okudukları, ortamda gereksiz yere gerginlik yaratmasına neden olmuştu.

"Ben dedim sana!" diye bağırdı elindeki kağıdı havada sallayarak. "O kız yalancı düzenbazın teki!"

"Öyle olmadığını içten içe sen de biliyorsun ve bilmediklerin yüzünden sinir yapıyorsun Ateş. Bu kızda başka bir şey var ve ben bunun mecburen söylenmiş yalanların içinde kaybolup gitmesine razı olamam. Bak elindeki dosyada yazanlara, "dedi işaret parmağını Ateş'in elindeki kağıtlara doğru sallayıp. "Öyle bir ailenin içinden gelen bir kız niye kimsesizim desin ki? Sen büyük resme odaklanmıyorsun. İşin içinde başka bir iş var."

"Neden peki abi, neden? Bu kız neden sular seller gibi yalan söylüyor? Ailesi Ankara'nın köklü ailelerinden. Anne baba kendi alanında isim yapmış, onlarca avukata önderlik etmiş insanlar ama kız Allah'ın unuttuğu bir köyde tek başımayım, kimsesizim diyor. Bu bir tek bana mı anormal geliyor yani?"

"O kısım bana da anormal geliyor ama dediğim gibi, bunun altında başka bir şey var."

"Ne olabilir ki?" dedi Ateş pes etmiş bir tavırla. "Anne babasının gücüne tamah etmeyen idealist bir öğretmen olacak değil ya," diye ekledi.

"Yok ya, öyle değildir. Misal ben, öyle bir aileden gelsem sanırım zengin ve şımarık bir piç olarak ortamların anasını ağlatırdım."

"Senin ortamların anasını ağlatman için zengin bir piç olmana gerek yok, şu halinle bile ağlatıyorsun zaten."

"Ne varmış lan halimde?! Zengin değilsek de gururluyuz evelallah..."

"He abi, he..."

"Arayacak mısın kızı?" dedi Oğuz konuyu pat diye değiştirerek.

Ateş oturduğu koltukta iyice kaykılarak ayaklarını ortadaki sehpaya uzattı. "Ne sebeple?"

"Merak sebebiyle canım kardeşim."

"Çok merak ediyorsan sen arasana Oğuz... Vereyim numarasını ara sor madem," dedi umursamazca.

Oğuz histerik bir biçimde elini kalbine koyup hülyalı hülyalı konuştu. "Ama o beni değil seni tercih etti be güzel kardeşim. Kaderin elbet vardır bir bildiği deyip köşeye çekilme mertliğini göstermem gerek şu an."

"Tamam lan," diyerek ayağa kalktı Ateş. "Arayacağım ve bunu sırf sen o merak belasından kurtul diye yapacağım."

"Harbi mi lan?" diye bağırdı Oğuz.

"Harbi," diye yanıt veren Ateş kolundaki saate bakarak kapıya doğru hareketlendi. "İlaç takibi yaptığım çiftlikteki işim bitsin, akşam arayacağım."

Ateş kapıdan çıkmak üzereyken Oğuz telaşla ve kontrolsüz sesiyle seslendi arkasından. "Konuştuklarınızı harfi harfine bana anlayacaksın ama..."

Ateş arkasını dönmeden sağ elini kaldırıp o malum işareti yaptı. "Bekle," diye bağırdı sırf Oğuz'u çıldırtmak için ve hızlı adımlarla arabasına binip gözden kayboldu. Araba Sarıyer'deki ofisten uzaklaşmadan telefonu çalmaya başladı. Konsoldaki telefonu alıp ekrana baktı. Başının püsküllü belası arıyordu. Kimbilir ne derdi vardı yine.

EZBERBOZAN (ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin