2002, Eylül 02
Yaklaşık birkaç hafta öncesi, fakülteden arkadaşlarımla oturmuştum bir kafeye. Anlamsız bir muhabbet başlamıştı masada, ilgilendiğim her şeyden çok uzaktı. Söze karışsam dahi uyum sağlayamıyordum ve bir noktadan sonra konuşmak için ısrar etmek gelmedi içimden. Sadece diktim gözlerimi kafenin camına, çarşının kalabalık kaldırımından gelip geçenleri izlemeye daldım.
Seni gördüğüm ilk an bu zamandı.
Krem rengi bir elbise ve ince bir hırkayla hemen iki üç adım uzağımdaydın. Zarif yürüyüşünle o uzun koyu saçların yavaş yavaş rüzgarla dans ediyordu.
Ah o gülüşün..kalbimi zorluyor hala. Göğüs kafesim onun için bir hapishane sanki, delirmişçesine çıkıp gitmek istiyor. Gülüşünün bendeki yeri biraz bile değişmemiş, aynı tehlikede, aynı güzellikte...
Sen yanındakilerle ilerledin sakince, bense camdan seni izledim hipnoz olmuşçasına. Bir heykel misali donakaldım, gözümü dahi kırpamadım.
Zihnimdeki her şey susarken tek bir şey yankılanıyordu o kocaman boşlukta. Bu şehirdeydin. Sen de bu şehirdeydin! Hiçbir şey düşünemedim, tekrar tekrar dinledim bu haykırışı.
Kendime geldiğim ilk an aceleyle fırladım masadan. Arkadaşlarımın arkamdan bağırmasını, diğer müşterilerin dik bakışlarını umursamadan koştum arkandan. Aklımda hiçbir şey yoktu bile söyleyebileceğim, kendim bile farkına varmadım. Ateşin çevresinde pervane olan kelebekler misali karşıkonulamaz bir istekle benliğim seni takip etmek istedi.
Fakat sen çoktan gözden kaybolmuştun. Çok daha ilerilerde, kalabalığın göremediğim noktalarında benden uzaklaşmıştın.
Ben seni bir kez daha kaybetmiştim.
Bir yerlere gidip duran insanların ortasında kalakaldım sadece. Arkamdan koşan oda arkadaşım geldi ve beni önce kafeye geri sürükledi, sonrasında ise kaldığımız yurda götürdü. O olmasaydı muhtemelen çarşıdaki diğer sokak lambaları gibi bir kez daha geçersin diye bekleyecektim seni orada. Yurda geldiğimde bile seni görmek için geri dönmeli miyim diye düşünüyordum hala.
Neyse ki pişman olmadım geri dönmediğim için. Ne güzel bir haber değil mi, yan yana fakülteleri seçmişiz! Yarının sabahında seni koşar adımlarla Edebiyat Fakültesinin binasına girerken gördüğümde son nefesimi vermeye hazırdım.
Tekrar tekrar görüyorum seni o zamandan beri. Bahçenin bir köşesinde yürürken, çimlerde otururken, kafeteryada arkadaşlarınlayken.. Fakültemin neresinde olursam olayım seni görmem mümkün ve ben bundan çok hoşlanıyorum. Göremediğimde eksik hissediyorum kendimi artık, seni arıyor gözlerim.
Gerçekten...hiçbir şey yapmadan dahi nasıl alıştırabilirsin beni varlığına? Sen sadece dersine yetişmeye çalışırken ben neden gülümsememi engelleyemiyorum? Sen çok güçlü bir kızsın ve ben sana çok zayıfım, eriyip gidiyorum sessizce.
Fakat muhtemelen bunları hiçbir zaman öğrenmeyeceksin. Zaman bir kez daha hızlı bir şekilde akacak ve hayatlarımız tekrardan farklı yollara savrulacak.
Farkındayım.
Sen de benim burada, bu şehirde olduğumu biliyorsun. Göz göze gelmedik belki ama bakışlarını yakalıyorum yansıyan camlardan, su birikintilerinden.
Bana baktığını fark ettiğim ilk an çok heyecanlanmıştım. Seninle konuşmak için can atıyordum ama ne cesaretimi toplayabilmiştim bunun için, ne de söyleyeceğim sözleri düşünmüştüm. Fakat o an, doğaçlama olacak olmasını da umursamadım ve sadece arkama dönmeye hazırlandım.
Sen ise ben daha bunu yapamadan başını çevirdin ve uzaklaştın. Bir dahakine o zaman, dedim kendi kendime ama o 'bir dahaki' hiç yaşanamadan umutlarımın arasında kayboldu. Sen bakıyorsun bana biraz, sonrasında ise istemezcesine ya yolunu değiştiriyor ya da başını çeviriyorsun. Hüzün kokan bakışlarının özlemin için olduğunu düşünmek istiyorum içten içe ama seni gördükçe reddedemez hale geliyorum, yıllar sonra karşına çıkan varlığım senin için bir kabus kadar rahatsız edici değil mi? Benim hakkımda ne yapacağını bilmiyorsun ve kafanı, duygularını sürekli karıştırmaktan başka bir şey yapmıyorum.
Ah benim güzel sevgilim,
Senin o gülüşlerinin sönmesini istemiyorum. Lütfen fakültenin bahçesinde gülümseyerek yürümeye devam et. Geçmişin tozlu sayfalarını karıştırmak için zorlamayacağım seni, kuracağın geleceği en güzel halinle yaşa.
Benim için de endişelenme lütfen.
"Kalbimin içerisinde sen varken ben her şeye katlanabilirim"
- Milena'ya Mektuplar, Franz KAFKA
Sensizliğe bile.
................................................................................................................................................................
Tavsiye: Arkadaşlar önceki bölümlere tekrardan bir göz atmanız iyi olur çünkü kafanızı karıştıran ve fark etmeniz gereken bazı noktalar, detaylar olabilir. Bölüm sürprizi kaçmasın diye başa değil sona yazdım bunu ama umarım fazla anlaşılmaz bir bölüm olmamıştır. Yine de söylemiş olayım ki bölüm Sasuke'nin kalemindendi.
Bu yüzden sizi şaşırtmış olabilir mskwkslslls
Beğenmeniz dileğiyle~♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Günlük - Sasuhina
Romantizmİki sevgili birbirlerinden ayrı kaldıklarında kız günlüğünün kapağını açmaya korkmuş, oğlan ise yazdığı mektuplar arasında boğulmuştu... ...