10. Bölüm

3.3K 462 156
                                    

Medya
Viens Viens~Marie Laforet

&&&

İkinci ikaz, hiç ummadığım birisinden geldi; Naz'ın dönem başlangıcında takıldığı gruptan, Kaya denen arkadaşından. Naz'ın okuldan erken çıkıp Maslak'taki sanat atölyesine gittiği günlerden birisiydi. Şubat, tüm soğuğunu ve ayazını üzerimize boşaltırken okuldan çıkmış, sevgilimin yanına gitmek için acele ediyordum. Arkamdan adımın seslenildiğini duyarak durup başımı çevirdim. Bana çağıran kişinin, Naz'ın bir ara takıldığı o züppe takımındaki gençlerden birisi olduğunu görünce kaşlarım çatıldı. Onun iyice yaklaşmasını bekledim. "Biraz konuşabilir miyiz?" dedi, karşımda durduğunda. Benden neredeyse bir baş kısaydı. Adımla seslenmesine aldırmamaya çalışarak, "Ne hakkında?" diye sordum dışarıdaki soğuktan da beter bir sesle.

"Naz," dedi o, koyu gözlerini bana dikerek ve ekledi. "Bu arada ben, Kaya, Naz'ın arkadaşıyım."

Bir an tereddüt ettim; hoşlanmadığım bir insanla sevgilim hakkında konuşmak... Merak hissi maalesef baskın geldi. "Dinliyorum, nedir söylemek istediğin?"

"Biraz ayak altından çekilsek?" diyerek beni okulun bahçesine doğru yöneltti. Nihayet istediği tenhalıktaki bir yerde durunca konuştu.

"Naz'la bir süredir birliktesiniz gördüğüm kadarıyla?"

Cevap vermeden devam etmesini bekledim sabırla, söylediğini artık tüm okul biliyordu zira. O, benim sustuğumu görünce kaldığı yerden lafa girdi tekrar. "Naz, öylesine takılabileceğin birisi değil, Rıza Dinçer'in kızı, bilmem farkında mısın?"

Onun yuvarlak yüzüne biraz da küçümseyerek bakarken, "Acelem var, kısa kes!" dedim emredercesine.

"Peki," dedi o, tavrımdan etkilenmemişçesine. "Rıza Amcanın, böyle bir ilişkiye onay vereceğini sanmıyorum. Hem Naz sana söylemedi mi, sözlü sayılır."

"Efendim?" derken sesim şokla karışık bir öfkeyle doluydu.

"Sözlü diyorum!" Söylediğinin üzerimde yarattığı etkiden çok memnun görünüyordu.

"Yalan söylüyorsun," dedim hışımla, karşımda keyifle sırıtan yüzü yumruklayasım vardı, öyle bir kızgınlık içindeydim. "Öyle bir şey olsa Naz söylerdi."

"Öyleyse ona sor!" dedi Kaya, kendinden emin görünüyordu. "Rıza Amcanın ortağının oğlu, Ayaz ..."

"Soracağım, merak etme," dedim, öfkemi kontrol etmeye çalışarak. "Başka bir şey var mı söyleyeceğin?"

"Sen, okulun en gözde öğrencisisin..." dedi, karşımdaki, sanki ağzından çıkacakları söyleyip söylememekte tereddüt eder gibiydi.

"Sonuç?" dedim, sadede gelmesini istediğimi belirtir bir tavırla.

"Naz, seni aşar; bugün seninle, yarın bir başkasıyla olur, bir kelebek gibidir, fazla kapılma."

"Tavsiyelerini başkasına sakla, çocuk değilim," dedim tersleyen bir sesle, sinirlerim bozulmuştu. Önce Tarık Hoca, şimdi bu Kaya denen serseri... Üzerine bir de Naz'ın sözlü olduğu yalanı! Kafam allak bullak olmuştu.

"Sen bilirsin arkadaşım," dedi, karşımdaki ukala bir yüz ifadesiyle. "Ben, sana iyilik olsun diye uyardım."

"Kimsenin iyiliğine ihtiyacım yok," dedim, içimden taşan bir öfkeyle. "Ve arkadaşın da değilim, hadi eyvallah," diyerek elimi sallayarak arkamı döndüm ve okul çıkışına doğru neredeyse koşarcasına yürüdüm. Bir an önce Naz'ı görüp, Kaya denen yalancının söylediklerini sormalıydım. Zira, içime ekilen bu şüphe tohumu, birkaç dakika bile tahammül edilebilecek gibi değildi.

BEGONVİL ÇIKMAZI (Mahalle Hikâyesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin