6. BÖLÜM: FOTOĞRAF

37 17 0
                                    


    Eve vardığımda bitik hâldeydim. Mide bulantısı ve baş ağrısı şiddetli değildi. Sema'nın verdiği ilaç sayesinde rahatlamıştım.

"Uyu istersen, bugün senin için çok yorucu oldu."

"Uykum yok, ama çok yorgunum."

"O zaman biraz film izle. Bende sana bitki çayı yapayım."

"Yok, sağ ol. Zaten sana da yük oldum."

"O saçma düşüncelerinden arın. İstediğin kadar kalabilirsin. Hem bende yalnızken sıkılıyorum. Sen iyileş, üç kişi kızlar gecesi yapacağız."

"Üç kişi derken?"

"Sen, ben ve Yumaksu."

"Yumaksu mu?"

"Evet. Bu kedi yumak yumak tüy döküyor, bende adını Yumaksu koydum."

"Çok garip birisin biliyorsun değil mi?" diyerek güldüm.

"Biliyorum." diyerek o da benimle birlikte gülmeye başladı.

"Bugün neler oldu?"

"Önemli bir şey değil."

"Bence önemli bir şey ve sen bana söylemiyorsun."

"Önemli bir şey değil, gerçekten."

"Deniz! Ben seni tanıyorum, sen önemsiz bir olaya kriz geçirecek bir insan değilsin. Bana anlat ki bende sana yardım edeyim."

"Yardım istemiyorum. Galiba şu an tek isteğim bugün hakkında konuşmamak." dedim.

"Peki, nasıl istersen." dedi tebessüm ederek.

Normalde, Sema hep böyle ısrar eder ve ben ondan bir şey saklayamazdım. Bugün ise biraz sert çıkışınca biraz şaşırdı ve tekrar baskı yapmadı.

Film izlerken biraz üzgün gibiydi. Hâlbuki bu kadar sert tepki de vermemiştim.

"Neden böyle üzgün duruyorsun?"

"Üzgün değilim. Sadece biraz uykum geldi."

"Sana biraz sert çıkıştım galiba."

"Hayır, eğer buna üzüldüğümü düşünüyorsan üzülmedim. Aksine hoşuma gitti."

"Hoşuna mı gitti?"

"Evet. Çünkü ben sana sürekli baskı uyguluyorum ve sen bana anlatıyorsun. Ben değil de başka biri sana böyle ısrar etse yine anlatırsın. Bunun sebebi de insanları reddedemeyecek kadar iyi kalpli olman. Biraz önce de beni böyle reddedince şaşırdım."

Aslında doğru söylüyordu. İnsanlara hayır bile diyemiyorum.

"Saat on olmuş ama çok uykum var. Ben yatıyorum, iyi geceler."

"İyi geceler."

Uyandığımda hastalığım geceden daha kötü bir hâl almıştı. Boğaz acısı ve boğaz kuruluğu konuşmama engel oluyordu.

"Günaydın."

"Günaydın." derken öksürmeye başladım.

"İyi misin? Nasıl oldun?"

"Daha kötü oldum. Boğazım acıyor." diye kalkmaya çalıştım.

"Dur, ateşine bakayım." Ateş ölçerin sesini duyunca geri yattım.

"Otuz sekiz. Kahvaltını et de ilaç içireyim. Sonra sana bitki çayı yaparım. Olur mu?"

"Olur. Umarım seni de hasta etmem."

"Etmezsin, yeter ki sen iyileş de."

"Telefonumu verir misin?"

"Al."

"Sağ ol."

Şu an kendim için yapabileceğim en iyi şey: ünlülerin kavga sebeplerini öğrenmek. Bu beni sebepsizce mutlu ediyor.

"Gel hadi, kahvaltın hazır."

"Geliyorum." Galiba karın ağrım bu güzel yiyecekleri bana yedirmeyecekti.

"Hadi, ye."

"Yiyeceğim ama az yiyeceğim, çünkü karnım ağrıyor."

"Tamam, yeter ki ye."

En nefret ettiğim şey hastayken doğru düzgün yemek yiyememekti. Zaten bu aralar hiçbir şey yiyemiyordum, bu sefer de hasta oldum. İyileşince ne yapacağım ki? Ömrümün sonuna kadar da Sema'da kalacak değilim. Çalışmam, ev bakmam lazım. Tabii o zamana kadar başıma bir şey gelmezse.

"Ellerine sağlık."

"Afiyet olsun." Sofrayı kaldırmasına yardım etmek için ayaklandım.

"Sen yatsana, hastasın zaten."

"Yatınca sıkılıyorum." diye mırıldandım.

"Bekle ilaç vereyim."

"İlaç içmek istemiyorum."

"İçmek zorundasın, al iç." İlaç boğazımdan geçtiğinde acıyla tekrar yutkundum.

"Ben biraz odaya geçsem sen sıkılır mısın?"

"Yok, sıkılmam. Zaten bende markete gideceğim. İstediğin bir şey var mı?"

"Yok, sağ ol."

Odaya girer girmez yatağa uzandım. Aslında uzandım değil de atladım desen daha iyi olurdu Deniz.

Canım çok sıkılıyor. Acaba makyaj mı yapsam? Aslında kitapta okuyabilirim ama canım makyaj yapmak istedi.

Kızıl saçlarımı topuz yapıp makyaj çantamı ve aynamı alıp yatağa dik bir şekilde oturdum. Şimdi sıra, nasıl bir makyaj yapacağımı düşünüp tekrar sıkılmama geldi. Aslında tam böyle beni doğal hissettirecek bir makyaj yapsam hiç fena olmazdı. Bakır tonları bana daha çok yakıştığı için farı nazikçe göz kapaklarıma sürmeye başladım. Simli far, gözlerimi daha belirgin gösteriyordu. Şeffaf rimeli kirpiklerime sürdüm, artık kirpiklerim daha şekilli duruyor. Kahverengi rujumu da dudaklarıma sürdüğümde keyfim yerine gelmişti.

O küçük aynayı bırakıp, kıyafet dolabındaki boy aynasında kendime baktım. Topuz yaptım saçlarımı da açtığımda yarım saat öncesine göre daha güzel gözüküyordum. Bir de üzerindeki pijamalar olmasa nasıl gözükecektin Deniz! Aslında üzerimdekiler tam olarak pijama değil, sadece ince bir kazak ve bol paça pantolondan oluşan kombinler pijamaya giriyorsa; evet pijamalıydım.

Yatağın üzerindeki makyaj malzemelerini topladım ve tekrar salona geçtim. Koltuğa uzanıp sıkıntıdan oradan oraya yuvarlandım. Telefonun bildirim sesiyle yuvarlanmam durdu ve bildirime baktım. Bende kayıtlı olmayan bir numaradan fotoğraf gelmişti ama bu bilinmeyen numara, Evren'in numarası değildi. Fotoğrafı merakla açtım fakat asıl merak fotoğrafı inceleyince etrafımı sardı. Bu, benim yatak odasında makyaj yaparken uzaktan çekilmişti! Bu evin içinde olamazdı, değil mi? Ardından bir mesaj daha geldi:

Bilinmeyen Numara: Keşke biraz daha eğlenceli vakit geçirseydin, çünkü bugün senin için her şey son bulacak. Herkes ölmeden önce güzelce sevdikleriyle vakit geçirmeyi ister, değil mi?

AY IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin