Asel'le beraber aşağı yukarı 20 dakikadır yürüyorduk ve ben artık ufaktan ufaktan tedirgin olmaya başlamıştım.
Evleri mi bu kadar uzaktaydı yoksa biz mi kaybolmuştuk?
"Asel doğru yere gittiğimizden emin misin?" İçimden Asel'in görsel hafızasının çok kuvvetli olması ve bizi doğru yere götürmesi için dua ediyordum.
"Eveyt doyu yey!" Heyecanla konuşunca kafamı kaldırdım ve yolun karşısındaki dubleks, büyük, -sanırım sahibi fazla gösterişi sevmediği için çokta şatafatlı olmayan- eve baktım.
(Ç.N: Evet doğru yer!)Hızlı adımlarla eve doğru ilerledim. Bu sırada Asel evini görmenin heyecanıyla ellerini çırpmaya, bacaklarını sallamaya başlamıştı.
Ağzından da küçük sevimli çığlıkvarimsi sesler çıkarıyordu. Ben de onun bu hâline gülümseyip bahçe kapısından içeriye girdim.
İçimden ne olur doğru yer olsun diye geçirirken zili çaldım ve beklemeye başladım.
Kapı zilini çaldıktan sonra içeride bir kaç patırtı kopmuştu, kapıyı genç bir kadın açınca gülümsedim, galiba ağlamaktan gözleri kanlanmıştı.
Kadın ilk önce bana gözleri kitlenmiş ve afallamış bir şekilde bakmış ama Asel'in "Aneee!" Diye sevinç çığlığını duyunca resmen oda çığlık atacak kıvama gelmişti.
Hızlı bir biçimde Asel'i kucağına almış, yüzünün her yerini öpmeye başlamıştı.
Öperken de "Asel'im, mis kokulum, nereye gittin sen?" Diye söylenmişti.Gerginlik içinde "Şey... Ben onu parkta oynarken görmüştüm de... Öyle çok tatlı olunca yanına gidip oynadım, oynadık falan... İlk başta aklıma gelmediği için üzgünüm, kusura bakmayın, orada tek olduğunu anlayamadım." Diye mahçupça, kesik kesik konuştum.
Kadın gülümsemiş ve kibarca "Lütfen, sorun değil benim sana teşekkür etmem lazım sabahtan beri onu arıyoruz 24 saat geçmediği içinde de kayıp ihbarında da bulunamadık."
"Ah... Ben tekrar özür dilerim, önceden aklıma gelseyd-"
"Hayır! Dediğim gibi özür dileme, hadi içeri gel." Bir anda beni kolumdan çekip içeriye sokmasıyla şaşırdım.
Beni oturma odalarına kadar sürüklemiş koltuğa oturtturmuştu. "Sen burada bekle, ben Berke'ye haber vereyim." Asel'i kucağıma vermiş ve koşar adımlarla oturma odasından çıkmıştı.
Asel'in belini sıkı sıkı tutup, kucağımda hoplatmaya başladım. Kahkaha atmış, ağzının içinden garip garip sesler çıkarmıştı.
Bir, beş dakika sonra Asel'in annesi geldi. Bana ve Asel'e gülümseyerek bakarken, ben gitmemin gerektiğini söylemiştim ama Asel'in annesi kabul etmemiş, yemeğe kalmadan beni asla bırakmayacağını söylemişti.
Bir zaman sonra ise kapı çaldı. Asel "Babba geydi! Babba geydi!" Diye bağırmaya başladı.
(Ç.N: Baba geldi! Baba geldi!)İçeri Asel'in annesi ile neredeyse aynı yaşta olan -sadece bir kaç yaş büyük olabilir- bir adam girdi. Kumral saçları ve kahverengi gözleri vardı.
Göğüs kafesi sanki uzun bir süredir koşuyormuş gibi hızla inip kalkıyordu, direkt bana gözlerini deydirmeden Asel'i kucağına almış, aynı annesi gibi yüzünün her tarafını öpmeye başlamıştı.
Gülümsedim.
Asel'e çok değer veriyorlardı.
Asel'i yeterince öptüğüne kanaat getirdikten sonra kafasını boynuna gömmüş, bir kaç saniye öylece durmuştu.
Sonunda başına kaldırıp bana baktı, içeriden de Asel'in annesi gelip eliyle beni gösterdi.
"Asel'imizi getiren yakışıklı." Diye beni tanıttı. İsmimi söylemem gerektiğini düşünerek "Araf." Dedim.
"Merhaba. Ben Berke Sağlam," eliyle Asel'in annesini gösterip "Eşim Merve." Diyerek cümlesini tamamladı.
"Memnun oldum." Dedikten sonra susmuştum. Ben sustuktan sonra ise kimse konuşmamıştı.
Aramızda anlamsız sessizliği Merve abla "Ay neyse. Hadi yemeğe geçelim." Diyerek bozmuştu, herkes ayaklanınca bende arkada küçük adımlarla onları takip ettim...
Yemekten sonra Merve abla sofrayı toplamıştı. Bende gitmem gerektiğini söylemiştim.
Gidecektim ama Asel bir anda ağlamaya başlamasaydı, herkes şaşkınca Asel'e bakıyordu.
"Aya, gitme!" Diye çığırarak ağlıyordu. Merve abla şokunu atlatınca "Asırlara bile bu kadar bağlı değil?" Dedi.
(Ç.N: Araf gitme!)Asırlar mı? Onlar kim ki?
Her neyse...
Asel yerde emekleyerek yanıma kadar geldi ve küçük elleriyle bacağıma yapıştı. Eğilip onu kucağıma aldım.
"Asel neden ağlıyorsun?" Birazcık da herkesin gözü bende olduğu için sesim kısık çıkmıştı. "Aya! Gitme!"
(Ç.N: Araf gitme!)Berke abi "Asel, abinin eve gitmesi gere-"
"HAYIYYY!" Diyerek aniden bağırıp kollarını boynuma dolamasıyla irkildim.
(Ç.N: Hayır!)Merve abla Asel'i sakinleştirmek ister gibi yumuşak bir sesle "Asel, anneciğim, abi şimdi gitsin yarın yine gelir olmaz mı bebeğim?" Asel yarın tekrar geleceğimi duyduğunda susmuş, kafasını boynumdan kaldırıp o küçük dudaklarını aralayarak çeneme yapışmıştı.
Sanırım beni kendince öpüyordu?
Beni öpmesiyle ortam da tekrar herkes şaşırmış, donup kalmıştı. Öfff! Hadi ama, sıkıldım sizde sürekli şaşırıyorsunuz.
"Hiç kimseye bu kadar bağlanıp sevmedi?" Berke abinin soru dolu fısıltısıyla Merve abla da ona katılırcasına kafasını sallamıştı.
*****
Hellllllü
Nasılsınız?
Bölüm?
Araf?
Yazım hatası vs vs varsa kusura bakmayın, ve, ve, ve, oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın ki bende hızlı bir şekilde bölümü atayım değil mi?
Bir daha ki bölümde görüşmek üzereeeeeee!
<3333333
13.12.22
![](https://img.wattpad.com/cover/328718457-288-k669042.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1 Dakika 1 Dakikayı Tutmaz BxB
Teen FictionWATTPAD DE AİLE KURGULU BXB İLK HİKÂYEDİR ! Araf Kumsal 17 yaşında kendi hâlinde bir gençti. Ailesinden memnundu. Araf'ın tek sorunu vardı, ailesine karşı olan hissizliği... Peki sizce ailesini sevmemekte haklı mı? Şöyle yapalım ona sevmemek demeyel...