Birazcık Geçmiş

111 15 2
                                    

Günün ikinci bölümüdür yavrularım, ona göre okuyun.

*****

*Ahmet Güneş*

Hayatın bana karşı gerçekten hiç tahammülü olmadığını artık deneyimleyerek öğrenmek istemiyordum. Her zaman tamam bu sefer mutlu olacağız dedikten sonra bir olay gerçekleşiyor, ve biz daha da kötü oluyorduk.

Ben lanetliydim galiba.

Yoksa gittiğim her yere uğursuzluk ve mutsuzluk getirmemin başka bir açıklaması olamaz artık. Çünkü artık açıklaması yoktur'dan çıkmıştı açıklaması olamaz'a gelmişti durum. Artık o kadar fazla kötü şeyler ile iç içeydim ki etrafıma da bulaştırdığımı düşünüyordum.

Onunla ilk tanıştığım da yedi yaşımdaydım ben. Küçücüktüm. Herkesin çocuk olduğu zamanlar da, ben işkenceler çekecek kadar da büyümüştüm ama.

Keza yaşıt olduğumuz için o da yedi yaşında idi. Bana yardım etmek için kendini paraladığı, daha bıçak kesiğini bile bilmememiz gereken yaşta biz bir sürü şeyle uğraşmıştık.

Araf'ın ailesi, artık üvey ailesi ile arasında bir sorun yoktu. Normal bir iletişim içindeydiler. Araf'ın hayatının içine sıçıp batıran bendim. Onun hayatına girmeseydim belki o benim aksime güzel bir çocukluk geçirebilirdi.

Hoş...

Şu anlarda yaşadıkları pek normal şeyler değildi.

Onun en azından şu andan daha beter olmayan eski hayatına dönebilmesi için her şeyimi verebilir, yapabilirdim.

Onu sandığından daha fazla seviyor ve değer veriyordum...

Onun yerini kimse dolduramazdı.

Onunla tanıştığımız günü hatırlıyordum da...

*10 Yıl Önce*
*İlahi Bakış Açısı*

Burnundan oluk oluk kan akan küçük Ahmet, görüşünü bulanıklaştıracak kadar hızlı ve çok olan göz yaşlarını artık günlerdir burada kalmaktan pisleşmiş elleriyle silmeye çalışıyordu.

Yedi yaşında olduğundan mütevellit o küçücük bedeni soğuktan tir tir titriyor, aynı zamanda da sesini duyup herhangi birisi gelmesin diye hıçkırıklarını kafasını; dizlerinden kırarak kendine çektiği bacaklarının arasında tutmaya çalışıyordu.

İki gündür burada aç ve susuz bir şekilde oturmanın bedelini bedeni ona sürekli titreyerek veriyor gibiydi.

Oysa onun hiçbir suçu yoktu ki...

Ahmet, daha kendi vücuduyla bile konuşuyordu. O kadar saf ve temizdi o...

Bu zamana kadar düzgün bir ailesi olmadığı içim mide bulantısı bile nedir bilmiyordu. Açlıktan midesi bulandığında ise midesinin onu sevmediğini zannediyordu...

Ahmet bu küçücük yaşında ve daha öncesinde bile öyle zamanlar geçirmişti ki organlarının bile ondan nefret ettiğine kendi kendine inanabilmişti.

Burnunun sızısı gittikçe arttığı için ağzından bir sızlanma çıktı.
İçini çekerek ağladığı için arada nefesi kesiliyor ve hıçkırıyordu, sonra ağlamasına kaldığı yerden devam ediyordu.

Nefeslenme ihtiyacı ile kafasını bacaklarının arasından kaldırdı ve nefes almak için küçük ciğerlerine büyük büyük nefesler çekmeye başladı.

1 Dakika 1 Dakikayı Tutmaz BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin