Yeni bir bölümle daha karşınızdayız. Aslında haftada bir paylaşmayı düşünüyorduk fakat malum hepimizin sınavları başladı. Biz de çok fazla yoğunlaşmadan bir bölüm daha paylaşmak istedik.
Bu bölüm sadece kazanın olduğu günden bir kesit.
Beğenmeniz dileğiyle...
'' Beynimi işgal eden 'dıt-dıt' sesleriyle gözlerimi açtım. Her şey pusluydu. Göz kapaklarımı birkaç kez kapatıp açtım. Karşılaştığım şey beyaz bir tavandı. Bu normaldi de üzerimde hissettiğim bu yorgunluk da neyin nesiydi? Bir de şu en nefret ettiğim hastanelerdeki makinelerden gelen ses. Bir saniye, bu şey tam da oydu.Gözlerimi tekrar kapattım. Hayır, bu olamazdı. Öyle değil mi? Bu sadece bir rüya.
Bu sefer, daha yavaş bir şekilde açtım gözlerimi. Çevreme göz gezdirdim. Burası, bir hastane odasıydı. Hemen yattığım yerden oturur pozisyona geçtim. Üzerimde bir hasta elbisesi, kolumda da seruma bağlı kablolar gördüm. Benim burada ne işim vardı?
PARS?!
Bir anlık görüş açımda bir kamyon ve çığlık sesleri belirdi. Bu da neydi? Pars buralarda olmalıydı. Ona ihtiyacım vardı. Bu saçmalık bir an önce son bulmalıydı. Beynim karman çormandı. Hiçbir şeye odaklanamıyordum. Şu kolumdaki şeylerden güç bela kurtulmayı başardım.
Ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım ve ayağa kalktım. Şimdi dışarı çıkıp Pars'ı bulmalıydım.Bir adım attım ama bir anda başım döndü, dengemi sağlayamadım ve yatağın yanında bulunan komidine tutundum. Birkaç saniye aynı pozisyonda kalarak başımın dönmesinin geçmesini bekledim.
Kendimi daha iyi hissettiğimde, küçük adımlarla kapıya ulaştım. Kapının kolunu aşağı ittirdim, kapıyı bana doğru çektim ve dışarı attım kendimi.
Oradan oraya koşuşturan hemşirelerle karşılaştım. Bana yakın olan bir tanesine yönlendirdim ayaklarımı. Hızlı hızlı yürümekte olan hemşirenin kolunu tutarak irkilmesini sebep oldum. Ürkek bakışlarını bana çevirdi. Birkaç saniye yüzümde oyalanan gözleri kısa bir an üzerimi süzdü ve bu sefer gözlerimde durdu. Bakışları normale dönmüştü. Kaçık gibi görünüyor olmalıydım.
''Bir sorun mu var hanımefendi?'' dedi ince tiz sesiyle.
Elimle az önce çıktığım odanın kapısını işaret ettim.
''Bu oda...'' diye başlayan cümlemi kendimin bile zor duyduğu sesimle yarıda
kestim. Birkaç defa öksürerek sesimin normale dönmesi için çalıştım.
''Bu odada uyandım ve neden burada olduğum hakkında hiçbir fikrim yok.''
Dedim ilkine nazaran daha iyi çıkmasını dilediğim sesimle. Ve devam ettim:
''Benim Pars'ı bulmam gerekiyor. Nerde olduğunu nasıl öğrenebilirim?''
Kadın bakışlarını işaret ettiğim yere çevirdi.
''Ahh! Evet, siz şu kazadan kurtulan şanslı kızsınız.''
Ses tonu acıklı bir tonda çıkmıştı. Gözleri, şefkatli bir hale bürünmüştü sanki.
''Aslı Hanım bir sorun mu var?'' diye yakınımda işittiğim bir adama çevirdim
kafamı. Ama aklımda kızın söyledikleri yankılanıyordu. Vücudumu tamamiyle
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRIÇA'NIN ÖLÜM DANSI
ChickLitİnsanların karşılaştıkları bir takım zorluklar hatta engeller vardır hayatında.Ve bu engelleri aşmak için verdikleri mücadeleler.Belki de bu,hayatın bize vermiş olduğu bir oyundur.Bu oyunda kimileri kazanır,kimileri yenilir. Ben de bir oyunun içinde...