Ben Hera BARLAS.
O gün okuldan eve geldiğimde evde anlamlandıramadığım bir kalabalık vardı. Bu tuhaftı. Bizim eve genellikle sessizlik hakim olurdu. İçimi bir endişe kapladı. Evde çalışan hizmetçiler olmasına rağmen her zaman anahtarımı kullanırdım.
Bu sefer de öyle yapmıştım. Yavaş adımlarla ilerledim. Eve girdiğimi farkeden gözler bana çevrildi. Ve bir sessizlik oluştu. Şimdi herkes ağlamayı bırakmış, bana bakıyordu.
Annemle babam bugün yurtdışından dönecekti. Gözlerim hemen onları aradı. Aradığım kişileri bulamadım.Fakat şimdiye kadar dönmeleri gerekirdi. Gözlerim etrafı tararken, halamın kızarmış gözleri ile bana yaklaşmakta olduğunu farkettim. Hıçkırarak yanıma ulaştı ve sıkıca bana sarıldı.Bir şey olmuştu. İçimde çok kötü bir his vardı.
Boğazım düğümlenmişti. Ağzımı açıp tek kelime edemiyordum. Böyle şeyleri sadece dizilerde görürdüm.Bir kişi, en yakınını kaybettiği an onu hisseder, elinde de bir şey vardır o an ve onu düşürür ya, bende şimdi aynı hisleri yaşıyordum. Gözümden bir damla yaş süzüldü.
Onları kaybetmeden önce de pek sosyal biri değildim ama onların ölümünden sonra hep kendi kabuğumda yaşayan bir kız olmuştum. Zengin bir aileye sahiptim ama hiçbir zaman zengin, şımarık bir kız olmamıştım. Zaten onlar öldükten sonra da bana kalan bu zenginliği çok ihtiyacım olduğu zamanlar dışında hiç kullanmadım. Kendi paramı kendim kazanmaya çalışıp ayaklarımın üzerinde durmaya çalıştım. O parayı da yeri geldiği zaman kullanacaktım.
Üniversiteyi kazanana kadar halamla birlikte İzmir'de yaşamaya devam ettim. Bu süre zarfında dans kursları aldım.
Dans, müzik gibi şeylere küçüklükten beri ilgim olduğundan üniversite için İstanbul'da konservatuar okumayı tercih ettim.
Okulun yakınlarında Serra'yla bir ev tuttuk. Serra'yla tanışmamız da garip olmuştu aslında. Emlakçıda tanıştık. İkimiz de öğrenciydik ve ev arıyorduk. Serra çok garip bir şekilde aynı evde yaşamayı teklif etti. İlk başta şaşırdım.Hiç tanımadığım bir insana nasıl güvenip onunla aynı evi paylaşabilirdim ki?Serra'yla bir süre tanışma evresi geçirdik ve beni aynı evde yaşamaya ikna etti. Çok tatlı ve sıcakkanlı bir kızdı. Benim bile içim ısınmıştı ona. Kesinlikle arkadaşım olabilecek bir insandı. Belki de ilk yakın arkadaşım olacaktı. Ve böylece yeni bir şehirde, yeni bir evde, yeni bir insanla kendi ayaklarımın
üzerinde durmaya çalışarak yeni bir hayata adım attım. Okulun ikinci yılında, geceleri bir barda şarkı söylemeye başladım. Şarkılar, sözler, melodiler, kısacası müzikle ilgili her şeyi çok seviyordum. Gündüzleri okula gidip, geceleri çalışıyordum. İlk başlarda biraz zor olsada zamanla alıştım. Ara sıra laf atanlar
oluyordu tabi. Ama hiçbiri umrumda değildi. Kimseye aldırmadan sorunsuz bir şekilde çalışmaya devam ettim.
Ta ki bir gece sarhoşun biri laf attığında o gece hayatımın dönüm noktası olana dek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRIÇA'NIN ÖLÜM DANSI
ChickLitİnsanların karşılaştıkları bir takım zorluklar hatta engeller vardır hayatında.Ve bu engelleri aşmak için verdikleri mücadeleler.Belki de bu,hayatın bize vermiş olduğu bir oyundur.Bu oyunda kimileri kazanır,kimileri yenilir. Ben de bir oyunun içinde...