1. bölüm

215 12 8
                                    

aralık ayının son haftası, yeni yılı karşılamak için sergilediğimiz performanstan döneli saatler olmuş. herkes bir tarafta dinleniyor. ben odamdayım. içten içe yalnız kalmak istediğim bir dönemdeyim çünkü. kimseye fark ettirmeden atlatmaya çalıştığım bir dönemdeyim. kahve yapmanın bile beni yorduğu, sohbet etmenin bile zor geldiği bir dönemdeyim. böyle zamanları gruptaki herkesin yaşadığını biliyorum. ama her birimiz bunu az sayıda kişinin bilmesine izin veriyoruz ki rutinimiz aksamasın. aslında bu durum bir yandan çabuk toparlanmamızı sağlarken bir yandan da kısa bir süre sonra bu duygu durumunun tekrarlamasına neden oluyor. bu kadar sık tekrarlamasının nedeni ne? ertelemek mi? bastırmak mı? belki.

ben bu durumun sık tekrarlamasını engellemek için içimi dökerek üretken olmaya çalışırım genelde. durup dinlenmek için çok kısa tatillerimiz var ve o arada da yaptığımız aktiviteler yeni albüm için fikir odaklı olabiliyor çoğu zaman. bundan şikayetçi değilim asla. çünkü bu içimi bazen kor gibi yakan ateşi azaltmam için fırsat tanıyor bana.

odamdayım. ranzanın alt katında, astığım siyah perde sıkı sıkıya kapalı. ranzamın tavanına astığım led ışıklar karanlık odanın yalnızca bana ait olan kısmının aydınlanmasını sağlıyor. bu iyi hissettiriyor. "bana özel." hissiyatı, özel alan hissiyatı rahatlatıyor beni. yatağımın duvar kenarındaki boşluğuna kullanmadığım bez bir çanta sarkıtmıştım. bu benim yatak cebim. evet bu adı takmıştım ona. içerisinde günlüğüm ve bir şeyler karaladığım iki defter, benim için özel bir kaç fotoğraf duruyordu. kimsenin bilmemesi iyi hissettiriyor. bana aitti..

yatak cebimden kahverengi kapaklı deri defterimi çıkarttım ve defterimin yanına sıkıştırdığım dolma kalemimi elime alarak işaret koyduğum yeri açtım. açtığım sayfadan polaroid fotoğraf düştü kucağıma. uyurken çekilmiş bir han jisung fotoğrafı. onu en rahat ve en uzun izlediğim zaman uyurken olsa gerekti. şekerleme yapıyorsa hissedip uyanırdı ama derin bir uykudaysa asla uyanmazdı. uyuyan han jisung izlemek benim için bir dinlenme aktivitesiydi. hiçbir şey yapmadan bile kalp ritmimi değiştiriyordu benim. hayret ediyordum bazen. nasıl olabiliyor diye. nasıl bu kadar çok sevebilirdim onu? saatler önce görmeme rağmen, salonda oturuyor olduğunu bilmeme rağmen, hatta az önce attığı kahkahayı duymama rağmen hala nasıl bu kadar özleyebilirdim onu? gözlerim defterime kaymıştı bu sırada.

"rüyalarımda incinmeyeyim diye seslenmek istiyorum sana sessizce."

sayfanın en üst kısmına yazdığım cümle buydu. ne zaman yazdığımı da çok iyi hatırlıyordum. gecenin bir yarısıydı, belki sabaha karşı, çok güzel bir rüyadan uyanmıştım. benim seni sevdiğimi bildiğin ve benim seni sevdiğim kadar senin de beni sevdiğin bir rüya idi bu. böyle bir rüya insanın canını acıtabilir miydi? en derinden acıtıyordu canımı. gerçekleşmesi imkansız tonlarca hayalim gibi böyle mükemmel rüyalar da incitiyordu beni. 

ranzanın üstünde uyuyordun, varlığını biliyordum ama göremiyordum seni. seslenmek istiyordum sana, birlikte uyumak için, yüzlerce kez yaptığımız gibi. sen istemsizce bana sokulup uyurken benim seni izleyip uyuyakaldığım ve o kusursuz rüyaları görmeyip incinmediğim bir sabaha uyanmak içindi hepsi. seninle uyuduğumda rüya görmüyorum ben çünkü. hayalim yanımda olduğu için mi, inan bilmiyorum. yapamamıştım o gece bunu. seslenememiştim sana. hiçbir zaman da yapamazdım ki zaten. sebebini açıklayacak cümlelerim yok diyeydi belki de. bende defterime sarılıp belki de az önceki sözün devamı olacak bu cümleyi yazmıştım.

"gece boyu gezintinin ardından yeniden başlar gece."

"sana söyleyemediğim tonlarca cümle var hala."

performansa hazırlanırken bir konuşmanın arasında beni sevdiğini söylemiştin: "seni seviyorum hyung." demiştin o dinlemekten asla bıkmayacağım sesinle. sana sadece teşekkür edebilmiştim. kayıttaydık ve ben hissettiğim heyecanla sadece teşekkür edebilmiştim! tek bir sözün, tek bir bakışın ve tek bir davranışın zihnimi durdurduğunu, kalbimi nasıl teklettiğini biliyor musun jisung? bilmediğine o kadar eminim ki.. ama bilmeni istediğimden de emin değilim. karışık bir duygu durumu bu. 

limbo Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin