10. bölüm

61 4 1
                                        

LEE MİNHODAN

karanlık odada tek başımayım yine. saatler önce yaşadığım kriz, diğerlerinin beni o şekilde görmesi ve kendimi onlara anlatmaya çalıştığım hareketli ve zorlayıcı saatlerden sonra tek başıma odamdaydım. kırgındım. herkese, kendime, kırgındım. ama sanırım ben en çok chan hyunga kırılmıştım. en çok ihtiyacım olduğunu zamanda beni dinlememiş arkasını dönüp gitmişti. çok yalnız hissetmiştim ben kendimi. bana kızgın olanların ve sırtını dönenlerin bunu neden yaptığını biliyordum. anlayabiliyordum onları. ama hep anlayan olmak da yorucuydu. çünkü kendimi es geçip hatta kendimi suçlayıp onları haklı bulacağım yollar arıyordum hep. buluyordum da. 

böyle olsun istemiyorum gerçekten istemiyorum, ama elimde değil. çok yoruldum. çok yoruldum ve ne yapacağımı bilmiyorum.

küçük bana kendini göstermiyor. arkasını döndü yine bana. bacaklarını kendine çekmiş, başını dizlerine gömmüş öylece oturuyor. omuzları sarsılıyor. ağlıyor mu? o ağladığı için mi içimin acısı ağlama isteğimi nüksettiriyor? içimden konuşursam beni yine duyar mısın küçük?

seni gördüm. sen, bana kendini gösterdin. umutlu bakışını da gördüm. neden tekrar köşene çekilip arkanı dönüyorsun? jisunga beni gör, beni duy diye yalvarırken asıl ben seni görmezden geldiğim için mi? kalbini çok kırmışım. ama ben hatamı anladım. lütfen küçük, dön yüzünü bana, izin ver kurtarayım seni. izin ver kurtarayım bizi. sen o karanlık kuyunun dibindesin diye ben aydınlığa ulaşamıyorum. sen orada korkudan tir tir titrerken ben arafta korkuyla duruyorum. izin ver bana yalvarırım.

birkaç damla yaş firar etti göz pınarlarımdan. sanki duygularımı da kontrol edemiyordum artık. ben öyle çok ağlamazdım. ağlamaya başladığımda şimdilerde kendimi durduramıyorum bile.

"ne yapacağım ben? nasıl devam edeceğim?" jisungu çok özlemiştim. ne onun sesini ne de zihnimdeki iç sesimi duyuyordum artık. zihnimin içi fazlasıyla kalabalıktı fakat jisung olan iç sesim yoktu. yoktu. onu kaybetmiş gibi hissediyordum. bunu her hissettiğimde kalbim acıyla kasılıyordu. darmaduman etmiştim ortalığı. nasıl toparlayacaktım şimdi. kaybolmuştum. etrafımda insanlar vardı ama yapayalnız hissediyordum.  yolumu bulmama yardım edecek kimsem yok gibi.. kendim bulmalıydım öyle değil mi? kendim, kendimi bulmalıydım.

"kendim bir yol bulmalıyım?" inanmak için sesli dile getirdim birkaç defa. ellerimi kendime çektiğim bacaklarımın çevresine dolamıştım. kendime sarılıyor gibi görünüyordum sanırım. hafifçe sallanıyordum. gözlerim kapalıydı, yaşlar usul usul akmaya devam ediyordu. öylece ne kadar bekledim bilmiyorum ama sonunda elimden tutup beni düştüğüm yerden kaldıran ben oldum.

küçük, bana yüzünü döndü. süzülen yaşlarını küçük elleriyle kendi yanaklarından sildi. ardından gülümsedi. öyle bir gülümsedi ki, sanki gökyüzünden bir yıldız bana göz kırpmıştı ve ben kendimi bulmuştum. sıra yolumu izlemek kalmıştı.

***

SOOMİNDEN yani YAZARDAN

"daha iyi misin?" jisung bu ani soru karşısında irkilmiş ve uzun zamandır odaklı olduğu noktadan gözlerini çekmiş kırpıştırarak yan tarafında oturan çocuğa bakmıştı.

"iyiyim, sorun yok." diye mırıldandıktan sonra aklına gelen şeyle ayaklanmış ve çalışma masasının çekmecesini karıştırmaya başlamıştı. arkadaşı sessizce onu izliyor, odasının karıştırılmasına ses çıkarmıyordu. jisung nihayetinde içine bir çok kağıt konulduğu için olduğundan daha kalın duran yıpranmış deri ajandayı buldu.

"burada kalmaya başladığımda bir şeyler karalamak için yanıma almıştım da." dedi diğer yatakta oturan çocuğa yıpranmış ajandayı göstererek. changbin ona yalnızca kafa sallayarak karşılık vermişti. ne geleceğini merak ediyordu. "gerçi bu defterin içinde de yok yok. şunun haline bak." diyerek güldü jisung. hissettiği gerginliği biraz olsun üstünden atmak istiyordu. changbin de karşılık olarak güldü. "sana göstermek istediğim bir şey var changbin." dedi jisung yatağa geri otururken. defteri dizlerinin üzerine bıraktı. içinde alevlenmeye başlayan hafif heyecan tüm vücuduna titreşim yayıyordu. titremeye başlayan ellerine birkaç kez yumruk yapıp açtı. sonrasında changbine göstermek istediği sayfayı açtı ve ona uzattı.

limbo Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin