Yalnız başıma koştuğum sırada fazlasıyla düşünme fırsatı elde etmiştim, Luhan'la ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum, ondan nefret ediyor muydum yoksa etmiyor muydum artık bundan bile emin değildim. Bu durumu paylaşabileceğim en azından birisi olsaydı belki de rahatlardım ama kimseye anlatmazdım. Özellikle de Yixing'in öğrenme ihtimali varken ağzımı dahi açamazdım.
Kendi düşüncelerimle öylesine meşguldüm ki karşıma çıkan ağacı fark edemeyip ona tosladım. Tam yere düşüyordum ki birisi beni tutmuştu, kesinlikle bu kişi Luhan'dı ondan başka kimse hemen dibimde bitmiyordu sonuçta, ama baktığımda bu Jongdae'ydi.
"Teşekkürler."
diyerek hemen kolları arasından sıyrıldım.
"Burada olmam mükemmel bir şanstı."
dedi gülerek ve iyi olup olmadığımı sordu. Ona iyiyim dedim ve birlikte koşmaya başladık. Birkaç tur sonrasında ise Luhan'nın yanından geçtik. Bizi yan yana gördüğünde gözleri kocaman açılmıştı, gerçekten büyük bir şaşkınlık içerisinde olduğunu hissedebiliyordum, tekrardan yanıma geleceğini düşünmüştüm fakat gelmedi, bu iç rahatlatıcıydı.
Koşudan sonra kahvaltılarımızı yapmak için restoranda gittik. Tek başıma bir masaya oturup Yixing'leri beklerken, onların çoktan bir masayı karşı takımın öğrencileriyle birlikte kapladıklarını gördüm. Tek başıma kahvaltıma başlayacağım sırada Jongdae kocaman gülüşüyle karşımda belirdi.
"Oturabilirim değil mi?"
diye sordu. Onu reddetmedim ve oturmasını söyledim. Birlikte kahvaltımızı yaparken beni tekrardan güldürmüştü, ama bir eksiklik hissediyordum, farkında olmadan gözlerim etrafta Luhan'ı aramaya başlamıştı ama o yoktu.
Kahvaltıdan sonra hep birlikte ısınma hareketlerine başladık, sonunda Yixing'lerle birlikteydim fakat Yixing hala bana kızgındı. Uzun süreli antrenmanımızdan sonra hepimiz çok yorulmuştuk, ara verildiği sırada ise yine Luhan yerine Jongdae yanıma gelmişti. Bana bir enerji içeceği uzatırken, "Bir de bir maç yapacakmışız, karma takımlarla, takım kaptanı olarak beni takımına seçebilirsin." dedi. Nasıl futbol oynadığını dahi bilmiyordum ama onu takımıma alacaktım.
Takımlar seçilmesi için Luhan'la karşı karşıya geldiğimde bana kızgınlıkla baktığını görebiliyordum. İlk oyuncumu karşı takımdan seçmem gerektiği için "Jongdae." dedim. Jongdae yanıma gelirken Luhan sinirle "Yixing!" diye bağırdı. Tao'yu kendi takımıma çağırırken Kris'i yanına aldı. Seçme sırası bana geldiğinde Luhan'a bakamıyordum dahi gözlerinden ateşler fışkırıyordu. Gerçekten korkmuştum. Takımlar tamamlanınca maça başladık. Luhan öyle kızgın ve sert bir şekilde oynuyordu ki attığı şutlardan kaçmaktan başka bir şey yapamıyorduk. Öyle ki Tao'nun vücudunda bir sürü morluk oluşacaktı. Savunmasını da çok güçlü kurmuştu, üstelik Luhan'la bire bir gelirken topu ayağımda tutabilme imkanım dahi yoktu. En sonunda yere düşmüştüm. Onun yüzünden yere düştüğümü fark edince hemen topu durdurup yanıma geri döndü. Elini bana uzattı onunla birlikte Jongdae'de uzatınca Luhan'nın elini umursamadan Jongdae'nin elini tuttum. Luhan'nın gözlerindeki kırgınlığı okuyabilmiştim. Maç ise o dakika bitmişti. Herkes akşam yemeği yemek için restorana doğru ilerlerken bir kısımda önceden banyo yapmak için odaya çıktı, onlardan biri de bendim. Banyomu yapıp yemeğe indiğimde Luhan hemen banyo yapmak için odaya çıktı ve geri inmedi. Hepimiz yemeklerimizi bitirdikten sonra biraz oyun odasında takılıp odalarımıza döndük. Odaya girdiğimde Luhan yatakta oturmuş televizyon seyrediyordu.
"Demek gelebildin, Jongdae'yle çok eğleniyordun sanırım, kahkahalarınız buraya kadar geldi!"
Kıskanıyor muydu o?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Give Love A Try
FanfictionSabahın köründe kalkıp antrenmana gitmekten her zaman hoşlanmışımdır. Yeni bir şehirde, yeni bir mahallede, yeni odamda yine o tatlı alarmın sesiyle uyandım ve hemen evden çıktım. Hava buz gibiydi ve titriyordum, bu yüzden adımlarımı hızlandırıp ant...