Akşam yemeği saati geldiğinde oldukça gerilmiştim. Çocuklara bu durumu nasıl açıklamam gerektiğinden emin değilim. Üstelik Yixing, o kesinlikle deliye dönecekti, belki de beni takımdan kovardı, kaptanlıktan da atardı, bilemiyorum...
"Minseok, artık insek mi?"
"Şey Luhan sen önden mi gitsen?"
"Arkadaşlarından mı korkuyorsun?"
Kesinlikle beni iyi tanıyordu.
"Ne tepki verecekler bilemiyorum Luhan..."
"Önemli değil Minseok, eninde sonunda öğrenecekler, hadi.."
diyerek bana elini uzattı. "Pekala.." diyerek elini sıkıca kavradım ve odadan çıktık. Onun nasıl bu kadar rahat olduğunu anlayamıyordum. Restorandın önüne geldiğimizde Luhan elimi bıraktı ve önden içeri girdi. Herkes karışık bir şekilde yerlerine geçmişti. Kris tekrardan gülme krizlerine girmiş ve Yixing'le uğraşıyordu. Ben de onların yanına gittim, Yixing'in Kris'le yalnız kalması pek sağlıklı değildi. Yixing'in yanına oturduğumda yanımdaki boş yere de Luhan oturdu.
"Merhaba..."
"Onu niye peşinden sürüklüyorsun? Bir tanesi yetmiyor mu zaten?!"
"Yixing zaten kolu kırık seninle uğraşmayacaktır. Ayrıca biraz sakin olsana sen. Fazla kızgınsın."
"Başında Kris gibi birisi olsa sen de kızgın olursun! Neredeyse gel odamızı değiştirelim diyeceğim! Sahi Minseok bu iyiliği bana yapar mısın?"
Minseok duyduğu soru karşısında şaşkınca Yixing'e baktı, ona hayır diyemezdi ama evet demek de içinden gelmiyordu. Bir bahane üretmeye çalıştığı sırada ise Kris sürahideki suyun hepsini Yixing'in tabağına boşalttı ve gülmeye devam etti. Yixing sinirle ayağa fırlayıp "Ne yaptığını sanıyorsun sen?!" diye bağırdı ve Kris'in kolasını alıp suratına fırlattı. Bu anda Kris'in gülüşü yok olup yerini sinirli bir ifade aldı. "Yah!" diye bağırdı. Korkumdan yerimden sıçramıştım. Birbirlerini öldürecek gibi baktıkları sırada Sehun kaşığına bir parça yemek alıp Kai'ye fırlattı ve "Yemek savaşı!" diye bağırdı. İşte buna katlanamazdım. Birden bire herkes birbirine yemek fırlatmaya başlamıştı, Kris ve Yixing bile birbirlerine yemek atıyordu. Ben ise şaşkınlıkla onları izliyordum. Bu sırada suratıma bir parça salata yemiştim, üzerine de mayonez! Mayonez mi ciddi misiniz siz?! Luhan ise bu sırada halinden oldukça memnun bir şekilde sağlam koluyla etrafındakilere yemek fırlatıyordu, hala aynı bir çocuk gibi. Sonunda müdürlerimiz içeri girip herkese bağırdı, olayı durduracaklarını sanmıştım fakat dedikleri şey "Bizsiz nasıl yaparsınız?" olmuştu.
"Luhan ben daha fazla bu duruma katlanamayacağım! Ayrıca şu haline bak, daha fazla kirlenmeden odaya çıkalım, lütfen."
Luhan dediklerimi duyunca suratındaki gülümseme yok olup ciddi bir tavır aldı, gizlice elimden tutu ve kimseye görünmeden bizi oradan çıkarttı. Bu sayede daha fazla kirlenmemiştik.
Odaya çıktığımızda Luhan'a daha dikkatli bakma şansı elde etmiştim, saçı tamamen yemek artıkları doluydu!
"Pekala önce kendimi temizleyeceğim sonra da seni anlaşıldı mı beş dakikaya geliyorum." diyerek temiz kıyafetler aldım ve banyoya girdim. İki dakikalık bir duşun ardından Luhan'ı temizlemek için artık hazırdım.
~~
"Kolunu kaldır."
"Ne?"
"Kolunu kaldır dedim."
dediğini yapıp kolumu kaldırdım, kırık koluma fazlasıyla dikkat ederek üzerimden t-shirtümü çıkarttı ve beni banyoya soktu. Saçlarımı o pamuksu elleriyle yıkamaya başladı, bu his gerçekten çok hoştu. Parmakları saçlarımla sanki bir ahenk içerisindeydi, bu güzel his, anlayamadığım bir sürede bitti. Eline kurutucuyu alıp saçlarımı kurutmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Give Love A Try
FanfictionSabahın köründe kalkıp antrenmana gitmekten her zaman hoşlanmışımdır. Yeni bir şehirde, yeni bir mahallede, yeni odamda yine o tatlı alarmın sesiyle uyandım ve hemen evden çıktım. Hava buz gibiydi ve titriyordum, bu yüzden adımlarımı hızlandırıp ant...