Bölüm 1 Yabancı

518 26 110
                                    

Kitaptaki olaylar kurgudan ve hayal ürününden ibarettir, hiç biri gerçek değildir.

Güzellerim bol bol yorum yaparsanız çok sevinirim, sizi seviyorum, keyifli okumalar.

Adalet.

Tanımını asla bulamadığım ama daima kendimden bir parça olarak gördüğüm o kelime. Adalet bir gerçek değildi, adalet bir terimdi, insanları yatıştırmak için ortaya konulan o terim. Adalet hiç bir zaman olmamıştı, bir insanın kendisine, kendine, özüne adaletli olmayan bir insan başka kimseye olmazdı. İnsanlar kabullenmese bile bencildi, ve bencillik adaletin daima düşmanı olmuştur.

Yaşadığım şehir, ülke, kıta, dünya adalet kavramını barındırmıyordu ama barındırılabilirdi. Zorla da olsa.

Bu benim sayemde de olsa, benden sonraki neslim sayesinde de olsa bu kavram gerçeklik kazanacaktı.

Aleda Sezen.

Adım. Adım bu.

Dışarıdan, modern belki de havalı görünen insanların ikinci tekrarlayışta algıladığı ama aslında çok basit olan bir ismim vardı, nazlı anlamına geliyordu sanırım.  İnsanları isimlerini göre yargılayanları bir zamanlar saçma bulurdum, lakin artık insanların zamanla isminin anlamına büründüğüne fazlasıyla şahit olmuştum. Belki insanlar isimlerinin anlamları gibiydi ama bunu dünyaya yansıtmıyordu, zamanla kendini tanımlayabiliyordu.

İnsanın olayı bu değil miydi zaten, kendi hariç bir çok kişinin maskesini kendi maskesi yapmaktı. İnsanın maskesi daima tahtadan olurdu, isteği gibi şekillendirirdi. Bir öyle oyar, bir böyle, bir sağ taraftan bir sol taraftan, insanları betimleyemezdim, bunu beceremedim çünkü insanları doğrudan tanımlardım. Tek tük cümleler daha benlikti.

Sanırım insanları doğrudan tanımlayarak, maskelerinin ardını rahatça kavrayabildiğim için seçmiştim bu mesleği.

Siyah kumaş pantolon, siyah dar boğazlı kazak, siyah topuklular, krem rengi kaban ve ellerindeki dosyalar.
Klasik hukukçu kombini...

"Sayın Savcım, emniyetten gelmesini beklediğiniz otopsi raporları geldi."

Hukuk.

Bu ülkede bir çok kız-erkek fark etmeksizin öğrencinin okumak istediği bölümdü. Babamdan hayran kalarak henüz beş yaşındayken hevesle okuduğum rapolardan çıkardığım sonuçlarla karar vermiştim hedefime.

Adalet sözde vardı, gerçekte değildi.

Gerçekte gerçek adalet hiç bir zaman olmamıştı.

İçimde bir çocuk vardı ama bedenim dik duruşunu asla bozmayan bir kadından ibaretti. Duruşu ve ismi onun için çok önemli olan o kadındım ben. Bir insan hakkında düşünmeye duruşuyla başlardınız, ilk önce duruşu, güzelliği, güzellik algısına uyuyor oluşu. Bununla başlardınız bir insanı yargılamaya, onun hakkında düşünmeye. Ardından bakışları, keskin ve ciddi miydi, yoksa dünyaya pembe at gözlüğüyle bakan bir aptal gibi mi bakıyordu. Son olarak sözleri, keskin miydi yoksa ne yapacağını ve söyleyeceğini bilmeden kontrolsüz konuşuyor muydu. Bu üç faktördü insanı belirleyen.

İçimdeki öfke, küçük kız çocuğunu prangalamıştı. O küçük kız çocuğu kaybolmuş yerini çok güçlü bir kadın almıştı.

Adaleti sağlamak görevim, doğma amacımdı belki de. Bazı insanlar bazı amaçlar için yaratılırdı, tıpkı döngü içinde olan hayvanlar gibi. Bu bir hakaret değildi, döngüydü, insanın da döngüsü vardı. Ve ben bu döngünün adaleti sağlayan kısmındaydım. Adalet için doğmuştum, bu alnıma yazılan kaderdi, kendimle ilgili bildiğim tek net şey buydu. Tek amacım. Tek hayal, tek hedef, tek başarı, tek kazanç, tek rekabetim. Dünyada kötüler vardı, masumları ezen, kendilerini tanrı yerine koyan kısım. Ve biz vardık, onları alt etmek için dünyaya gelen. Evrende üç kesim vardı, adaleti sağlayan, kötü, kötüye maruz kalan.

VisalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin