Bölüm 19 Ninni Bebek (ARA FİNAL)

69 5 23
                                    

Hayat vazgeçtiğin yerden daha çok tutardı seni. Ümüğünü sıkar, bir şekilde hayata geri çevirir sana sebepler vermeye çalışırdı. Annemden sonra benim sebebim de Umbra olmuştu. Tilya olmuştu. Annem benim Tilya olmam için çabalamış, beni bu doğrultuda yetiştirmişti. Annem benden acımasız bir katil olmamı beklemişti.

Olmuş muydum?

Hayır. Ben adalet için savaşan o kadın olmuştum. Annemin benden beklediği gibi bir katil olmamıştım. Olmayacaktım da.

Dalgın bakışlarımı yerden çekip etrafta koşan ördeğe çevirdim, ona baktığımı fark ettiğinde güldü. Ardından koşarak bana geldi.

Bebeğin bir adı yoktu, Ayperi henüz çok küçükken hamile kaldığı için yasal değildi, üstelik her ne kadar ağzıma almaktan nefret etsem de tecavüz sonucu doğan bir bebekti. Bu yüzden herhangi bir isim koyulmamıştı. Ayriyeten şimdiye kadar konuşması gereken bebek annesiyle birlikte kaldığı şiddet yüzünden konuşmakta zorluk çekiyordu.

Birlikteki doktorlar konuşmasının geç olmasının psikolojik ama normal bir durum olduğunu söylemişti. Çok fazla baskı altında kalıp içine kapanık olan bir bebeğin konuşmasında zorluk çekmesinin normal olduğunu söylemişti. Anne hariç hiçbir kelimeyi söyleyemiyordu, Ayperi'nin bu sebepten birçok kez üzüldüğüne, hatta ağladığına şahit olmuştum çünkü küçük bebek çoğu zaman anne bile diyemiyordu.

Kucağıma alırken gülerek ağzını yanağıma bastırdı, buna karşılık çok nadir hatta neredeyse hiç yapmadığım bir şeyi yaparak yanağını öptüm. Gözleri şaşkınlıkla yaralanan bebek bir süre bön bön suratıma baktı, ardından kahkaha attı. Ayperi tuvalete doğru yol alırken salonda Alavgan, Küçük Şey ve ben kalmıştık. Tekli koltuktan kalkıp yanıma oturdu. Küçük Şey ona dikkat kestiğinde Alavgan'ın suratında ufak bir yumuşama gerçekleşti. Küçük Şey kendini onun kucağına attığında Alavgan onu saniyesinde yakalamış, kollarını kaldırarak onu havalandırmıştı.

Onu yeniden indirdiğinde Küçük Şey neşeli bir çığlık atarak kucağıma zıpladı. Kollarımla sıkıca onu sararken yanaklarını hafifçe sıktım. Küçük Şey kucağıma yerleşip saçlarımla oynamaya başladığında gözlerimi pür dikkat beni seyreden adama çevirdim. "Onun bir adı yok mu? Ne annesinin ne de senin adıyla hitap ettiğini duydum." Sorusuyla gözlerimi tedirgin koridora çevirdim. Ayperi'den iz olmayınca yeniden Alavgan döndüm. "Bebek yasal olmadığı için isim koymamışlar. Kimliği bile yok." Alavgan kaskatı kesilen suratıyla gözlerini bebeğe çevirdi.

"Hala konuşamıyor." dediğinde başımla onayladım. Ardından hafif bir gulumsemeyle bebeği işaret ettim. "İkisini yanıma ilk aldığım zamanlar böyle değildi. Tamam yine fırlama bir şeydi lakin çekingendi, erkeklere yaklaşmıyor, en ufak bir ses yüksekliğinde ağlamaya başlıyordu. Lakin artık değil. Zaman ve burada gördüğü sevgi onu bir nevi iyileştirdi." dediğinde hayranlıkla parlayan gözleri bana çevrildi.

"Ona iyi geliyorsun. Tıpkı bana geldiğin gibi." Ani itirafı yüzünden donup kalırken sıcacık ifadesiyle bana bakmayı sürdürüyordu.
Şey... Yüzüm, yanaklarım neden yanıyordu? Kesinlikle şömine yüzünden. Evet!

"Ben mi iyi geliyorum? Ben zarar vermek, kırıp dökmek harici bir şey yapabiliyor muyum ki?" Elini yanağıma yerleştirdi , bütün bedenim aynı saniye kaskatı kesilirken eli hafifçe yanağımda gezindi. İçimin gittiğini hissederken sıcacık eli yanağımdaki varlığını sürdürdü.

"Senin varlığın benim ruhumun en derin yarasının sargısı." Kalbim acı bir şekilde sızlarken bu sızı iyi miydi kötü müydü bir bilgim yoktu. Tek bildiğim her geçen gün kendimi bu adama daha fazla kaptırdığımdı, ismini bile bilmedim adama kapılmacak kadar kendimden geçmiştim. Bebek kucağımda hareketsiz kaldığı için bakışlarımı ona çevirmiştim ve başını göğsüme gömerek uyuduğunu fark etmiştim. Bebeği dikkatle kucağıma alıp yan koltuğa yatırdım. Düşmemesi cin birkaç yastıkla bariyer kurup pikeyle üzerini örttüm.

VisalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin