Küçükken acıların büyüyünce geçeceğine inanırdım. Nereden bileyim acılarımın kat kat katlanacağını? Bilseydim babamın götürdüğü denizde kendimi suya atar kendimi boğardım.
Ya da hayır. Ben sudan nefret ederdim.
Cesaretim olsaydı şuracıkta kıyardım canıma lakin bunu yapmam bana ne kazandırırdı? Hiç bir şey. Aksine onlar kurtulmuş olurdu, onlar ölene kadar bana ölüm yoktu.
Göz kapaklarım zorlukla aralanırken gözlerim sulanıyordu, zorlukla gözlerimi açtığımda beni karşılayan şey karanlık tavan olmuştu. Gözlerimi tekrar kapatmamla başım güçsüzce yana düştü, gücüm yoktu, çekilmiş gibiydi. Sanki bütün kemiklerimi sökmüşlerdi de et bir bedenden ibarettim, kendi bedenimi taşıyacak gücüm yoktu. Bir yaş yanağımdan süzülerek lacivert pikenin üzerine damlarken iç çektim.
İçimdeki acı volkanı o kadar büyüktü ki patlama sonrası kendime gelememiştim, orada yığılmış, bir daha uyanamamıştım. Şuan ise uyanmış olmama rağmen kalkamıyordum, burada olmak beni ürkütüyordu, bu ev acılardan ibaretti. Bu evin her bir duvarına, her bir kısmında acı ve kan vardı. Anılar vardı en kötüsü.
Anılar. İnsanı yakıp kavuran silemeyeceği tek şeydi. Anılar bazen iyi gelse de, sonu acıya bağlanmış bir anı her ne kadar iyi olursa olsun acıtırdı. Tıpkı göğsüme bastırdığım fotoğraf gibi. Fotoğrafı göğsüme daha çok bastırıp gözlerim kapalı olmasına rağmen daha sıkı yumdum.
Bazı gidişlerin dönüşü olmazdı, lakin bizim hikayemizde gidiş yoktu. Koparılma vardı, sökme vardı. Tıpkı annemle babamı, çocukluğumu, hayallerimi, mutluluğumu, duygularımı benden söküp kopardıkları gibi.
Bizim hikayemizde biz hariç herkes yöneticiydi, şuan bile nefes almak istemezken, şurada can vermek isterken sırf onlardan intikam almak, içlerindeki ateşi körüklemek için vardım. Varlığımın tek nedeni buydu.
Ben bugün annemin beni gerçekten sevdiğini öğrenmiştim, annem beni seviyordu. Annem beni o kadar çok seviyordu ki arkasından ağlamayayım, üzülmeyeyim, acı çekmeyeyim diye benden sevgisini esirgemişti, sadece beni değil kendini de kahretmişti. Annem benim için en büyük fedakarlığı yapmıştı, her ne kadar zarar görsem de bugün bu kadar güçlü olmamın tek nedeni annemdi. Annem. Beni o yetiştirmişti, ben ona göre yetişmiştim,
Gözlerimi açacak gücü bulduğum an gözlerimi araladım, başım ağrıyordu, başımın ağrısıyla dudaklarımdan ağrının sonucu olan bir inleme döküldü, yataktan destek alarak doğruldum, o sırada çalan telefonumu işitiyordum, elimi telefona attığımda gördüğüm isimle boş boş ekrana baktım.
E. Alavgan...
Telefonu tamamen kapatıp cebime tıktım, zorlanarak ayağa kalktım, yatağa saçılan notları, fotoğrafları ve geriye kalan diğer eşyaları da kutuya bıraktım. Annemin dolabını açıp ceketlerinin üzerindeki broşları aldım, makyaj masasına geçip çekmeceyi araladım. Anneme ait gerdanlıklar, kolyeler, babama ait kol düğmeleri, yüzükler ve bir çok makyaj malzemesi vardı. Annemle babama ait takıları aldım, masanın üzerindeki parfüm şişesini de aldım. Hepsini büyük kutunun içine tıktım. Burada annemle babamın en güzel hatıralarını bırakmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Visal
ActionDünya üzerinde insanlara işkence etmekle ve insanlar üzerinde deney yapmakla ünlü olan bir örgüt. İrtihal. Cezaevleri ve Psikolojik Danışmanlık Merkezinden parayla insan satın alarak, "İnsanlar değil, teknoloji yönetmeli, tanrının yarattığı basit va...