Bölüm 16 Can Parçası

91 8 17
                                    

Oy ve yorum yapmayı unutmayın güzellerim sizi seviyorum🥹

İlahi Bakış Açısı...

Dümdüz duvarı izliyordu, kendini saatlerdir huzursuz hissediyordu. Karanlıkta oturmak ilk defa bu kadar anlamlıydı onun için, çünkü her etrafta gözlerini gezdirdiğinde gözleri onun bedenini arıyor, lakin bulamıyordu.

Olsun, dedi içinden. Onun için hayali bile güzeldi.

Saatlerdir haber alamamış, sadece beklemişti, lakin bir yandan onun İtalya'nın en iyi suikastçısı olduğu aklına geliyordu ama sonra bir ülke dolu askerin onu aradığını hatırlayınca suikastçı oluşu zihnindeki rahatlığı yırtıp atıyordu.

Dört beş adam birden gelse yenebilirdi, belki on tane adam gelse yenebilirdi lakin ondan fazla adam gelirse? Ya onu kenara sıkıştırırlarsa? Tek derdi ailesinin ardındaki gizemi çözmekti ama ya ellerine düşerse? Bu ihtimalini göz ardı etmeye ihtiyacı vardı, lakin yapamıyordu. Endişe tohumları çoktan filizlenmiş, toprağa sıkı sıkı sarılmıştı.

Belki de yüz defa aramıştı, lakin verilen tek cevap operatörden ibaretti. En sonunda dayanamayarak dolabının önüne giderek üzerine bir kazak ve kaban geçirdi. Ardından hızlı adımlarla evi terk etti.

Yaklaşık yarım saatin sonunda Umbra askeri birliğinin kapısındaydı, içeri girdiğinde herkesin kendi halinde olduğunu fark etti, demek ki Savcıdan bir haber yoktu. Yukarı kata çıkarak savcının ekibinin bulunduğu odaya girdi. Ekibin tamamı buradaydı, ikizi de öyle. Abisi ortalarda yoktu, muhtemelen yönetici katındaydı. O olmadıkça bu katta fazla gezmiyordu.

Gözleri ilk önce Vidar'a çevrilmişti, dümdüz suratına bakıyordu. Bu adamın kim olduğunu hala çözememişti, ilginç bir şekilde onunla ilgili hiçbir kayıt, hiçbir belge ve bilgi yoktu. Savcıya olan tutumu ve Savcının ona olan tutumuna bakılacak olursa basit bir adam değildi. Onun varlığını hala aklında soru işaretiydi lakin bunu Savcıdan öğrenmek istiyordu. Onunla ilgili birçok şeyi öğrenmişti, doğrusu öyle zannediyordu ama bilmediği o kadar çok şey varmış ki.

Yine bu onu sevindiriyordu, çünkü Savcı tehdit edip öfke kusmak harici konuşmazdı, konuştuğu anlar çok nadirdi ve adam bunu seviyordu. Onu dinlemeyi çok seviyordu. Savcıyla tanışmamıştı ama o savcıyı tanıyordu, tabi savcı onu tanımıyordu. Bu yüzden ismini bile gizlemişti.

Ne kadar anlamsızdı, ismini saklamak ne gereği vardı? Lakin adam böyle düşünmüyordu, Savcı onu tanımak istesin istiyordu. Çünkü savcı bunu yaptığı zaman adama olan nefreti körelmiş olacaktı. Ya da o öyle zannediyordu. Savcının hayatına baktığında kendini az da olsa şanslı hissediyordu, Savcı onunla kimseyi anlatmadığı sırrını paylaşmıştı. Bu da bir gelişmeydi.

"Aleda nasıl?" Diye sordu Vidar. Alavgan ise ne diyeceğini şaşırmıştı, böyle bir soru beklemiyordu. Evet. Bunu beklemiyordu.

"Savcı Türkiye'de." Dedi. Vidar kaşlarını çattı, gözlerine bir tutam endişe, bir tutam öfke serpişmişti. Vidar Aleda'ya çok düşkündü, bunun nedenini hiçbiri bilmiyordu, bir süre sonra herkes sorgulamayı bırakmıştı zaten. Lakin Vidar en çok Aleda'ya esip gürlüyor, en çok Aleda için esip gürlüyordu.

"Ne demek Türkiye'de?" Herkes yerinde dikleşirken Leyal stresli bir şekilde ayağını sallıyordu, Ateş, Giryan ve Vidar üçlüsü ayağa dikilmiş onlar için yabancı olan adama bakıyordu.

"Ailesiyle ilgili bir bilgi öğrenmeye gitti." Alavgan konuştukça kendini düşürdüğü durumun farkına varıyordu. Savcıyı tek başına göndermişti, nasıl müsaade etmişti buna? Sonra Savcının o kararlı gözleri belirdi gözlerinin önünde, onun inadına kimse yetişemezdi.

VisalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin