Ayakkabılarımı elime alıp son kez aynadan kendime bakmak için arkamdaki aynaya döndüm. Kendime özenmeyi çok sevdiğim için sürekli yeni şeyler tasarlayıp dikiyorum. Son kez kendime baktığım da gayet iyi olduğuma karar verip ayakkabılarımı giyinip dışarı çıktım. Kapıyı kilitleyip asansöre doğru ilerledim. Bugün kliniğe gidecektim ama bilin bakalım kimle daha dün tanıştığım daha doğrusu sadece adını bildiğim kişiyle yani Agâh'la. Beril ve Hilal gelmek istemişlerdi ama staj günleri olduğu için gelmelerine izin vermedim. Zaten benim için o kadar uğraşıyorlarken bencillik yapıp işlerinden edemezdim.
Bunun üzerine Agâh senle gelirim dediğinde ise kısa süreli şok geçirmiştim. Ne kadar itiraz etsem de beyefendi çıktıktan sonra kötü olabileceğimi söylediğinde inat etmekten vazgeçmiştim. Sonunda dışarı çıktığımda etrafa baktım ama daha gelmemişti. Oflayarak telefonumdan saate baktığımda daha randevu saatine iki saat vardı.
Oflayarak beklemeye başladım ve bekledikçe ister istemez gerilmeye ve stres olmaya başladığımı hissediyorum. Neyle veya nasıl bir durumla karşılaşacağımı bilmediğim için içimde bir sıkıntı varmış gibi hissetmeye başladım. Ben yere odaklanmış ve stresten bayılmamak için çaba sarf ederken önümde bir araba durdu. Önümdeki cam açılırken gözlerimi odaklandığım yerden ayırmaya çalışsam da beceremedim.
''İzel iyi misin?'' Agâh'ın sesini duyduğumda derin bir nefes alarak kendime gelmeye çalıştım. Kapıyı açıp hızlıca oturdum içimdeki sıkıntı kendini daha da belli etmeye başladığında belli etmemek için hızlıca ona bakmadan kemerimi bağlamaya çalıştım. Allahtan belli etmicektim ama ellerim bu durumu bozmaya yeterdi. Ellerim titriyordu ve bu da yetmezmiş gibi ellerim uyuşmuş gibi olduğu için tuttuğum şeyi hissedemiyodum. ''İzel bir sakin olur musun?'' pes ederek ona doğru döndüğümde o da bana doğru dönmüştü. Resmen bir kemeri bile bağlamayı becerememiştim. ''Özür dilerim ellerim uyuşmuş gibi hissediyorum bu yüzden tutamıyorum yanlış anlamazsan kemerimi bağlar mısın?''
Duygu barındırmayan yüzü bir anda değişmiş onun yerine gülümseyemeye başlamıştı. ''Biraz ileri doğru gelir misin.'' Yaslandığım yerden sırtımı çektiğimde hızlıca kemeri yuvasına geçirdi ben ne yapmaya çalıştığına bakarken kemeri biraz kaldırdı ''Başını biraz eğer misin.'' Başımı eğip kemerin iç tarafına geçip yaslandım. Bir dakika benim sakin olmam lazım o az önce rahatsız olmayayım diye böyle bir şey mi yaptı yoksa ben mi uyduruyorum? Şaşırmış bir şekilde ona bakarken bu sefer gülmeye başladı ''Sen iyi olduğuna emin misin?'' Acilen kendimi toparlamalıyım yoksa her an rezil olabilirim, gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.
''Hayır iyi değilim.'' Gözlerimi açıp ona baktığımda yüzü ciddi bir hal almıştı ''Bir şey mi oldu ya da ben mi yanlış bir şey söyledim?'' onun telaşla sorduğu soruya gülümseyerek cevap verdim ''Hayır sen bir şey yapmadın sadece ben biraz gergin hissediyorum.'' Ciddi yüzü tekrar gülümsemesiyle aydınlanırken önüne dönüp arabayı çalıştırdı.
''Randevu saatine daha çok var bu yüzden eğer istersen seni bir yere götürmek istiyorum.''
Onla kısa bir süre de olsa vakit geçirmek heyecanlanmamı sağladığı için gözle görülen mutluluğumu engellemek için başımı dışarı doğru çevirerek cevap verdim ''Olur''. Yol boyu sessizce dışarıyı izlemiştim Agâh da benden farksız değildi sadece arada ısrarla telefonu çaldığı için onları cevaplamıştı. Sonunda araba uçurum gibi bir yerde durduğunda anlamsız bir şekilde ona bakmaya başladım. Güzel bir yere gidicez cümlesinden uçurumu kast etmemişti herhalde. Etrafa bakınırken ''Buraya neden geldik?'' dedim. Kemerini yerinden çıkarıp bana döndü ''Korkma seni buradan aşağı atmaya gelmedim hadi in bakalım.'' Aman şakacı şey seni. Daha dün tanıştığım birinden her şeyi beklerdim, kemerimi çıkartıp arabadan indim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mask
General FictionBakışlarımı elimdeki silahtan Agah'a doğru çevirdim.Beni engellemesi gerekmez miydi? Peki ya neden beni engellemek yerine karşımda korkusuzca bana bakıyordu? ''İZEL HADİ AÇ ŞU KAPIYI!'' başımı...