Sıkış tıkış otobüsün içinde nefes almak resmen ölümdü. Bir de yetmezmiş gibi ter kokan insanlar, sabahın köründe birbirlerini tanımayan teyzelerin dedikoduları, inatla ağzını açarak sakız çiğneyen amca ve daha bir sürü insan işimi hiç de kolaylaştırdığını söyleyemem. Başımı eğip etrafıma baktığımda ineceğim durağa az kalmıştı. Etrafta buton ararken inatla resmen iki kilometre ötemde duran butonla sinir krizi geçirmeme az kalmıştı. ''Pardon butona basar mısınız'' dememle ilerde dedikodu yapan teyzelerden bir tanesi sözünün bölünmüş olmasıyla bana 'kes sesini' adlı bakışını atıp şükür ki butona basabildi. Kısa süre içerisindeki duran otobüsten inmem de ayrı bir olay. Her otobüse bindiğimde artık arabamın olması gerektiğini düşündüğüm an aklımın bir kısmı 'sen fakirsin kendine gel' mesajını göndermekten de eksik olmuyor.Durağın gerisinde olan okuluma büyük bir çabayla yürümeye başladım. Otobüste o kadar insan içinde bir şey olmadığına göre okulda da bir sorun çıkacağını düşünmüyorum. Kartımı basarak okulun içerisine doğru yürümeye başladım. Buraya ilk geldiğimde sosyal medyada gördüğüm okulların bahçeleri gibi kocaman bir bahçe beklerken insanların birbirine girdiği yürümeye bile yer kalmadığı bir bahçeyle karşılaşmamla kısa bir şok geçirmedim değil. Atölyeye girdiğimde arkası dönük bir şekilde mankenin üstünde kumaşlarla bir şeyler deneyen Kumru'yu görmemle ona doğru ilerledim. İşine odaklanan Kumru'nun kolunun altındaki kumaşı hızlıca çektiğim gibi bana doğru döndü. Beni görmeyi beklemediği için kısa süren bir şaşkınlıktan sonra hızlıca sarılmasıyla arkaya doğru sendeledim.
Son zamanlarda olan olaylardan dolayı yoklama alınmayan derslere gelmediğim için yaklaşık 2 haftadır görüşmüyorduk. ''Hey deli sakin ol düşücez şimdi.'' dememle geriye doğru çekildi. ''Telefonlarımı açmıyorsun, mesajlarıma bakmıyorsun, kızlara soruyorum hasta diyorlar seni ne kadar merak ettim haberin var mı ! '' beni dövücekmiş gibi konuşmasıyla gülmeye başladım. Yanımdaki sandalyeye oturup çantamı masaya koymamla Kumru'ya doğru döndüm. Kız haklıydı en azından bir mesaj atabilirdim. Mahçup bakışlarla ona baktığımda sinirle beni izliyordu ''Aşkım valla ne desen haklısın ama gerçekten kötüydüm telefonlarıma bakmıyordum hem 3-4 kere derse geldim ama seni bir türlü bulamadım özür dilerim.'' Kısa süre şüpheci bakışlarla bana bakıp daha sonra küskün bir ifadeyle mankene doğru döndü.
''Madem beni bulamadın peki ya hemen beni niye aramadın.'' aferim bana ya bir yalan söyleyecektim onu da elime yüzüme bulaştırdım ya daha ben ne diyeyim ki. ''Ne dersen haklısın ama çok kötü görünüyordum ve eminim beni görmek isteyecektin o halde görme diye aramadım seni.'' Suratıma bile bakmadan ''Tamam'' demesiyle ''Tamam söyle hadi bugün ne yapalım?'' İnadından vazgeçip karşıma oturup elini yanaklarına koyarken ''Maalesef şekerim bugün Kaan'la buluşucam hakkını kaybettin.'' Ben de elimi yanaklarıma koyarak ''Tamam o zaman sen ne zaman istersen o zaman çıkalım olur mu?'' dedim. Söylediklerime tatmin olmuş olmalı ki gülümseyerek bana baktı ''Benim gazabımdan kurtuldun peki ya sen Stefan'ın gazabından nasıl kurtulacaksın?'' Ben onu unutmuştum hayır olamaz ya elimle anlıma vurup Kumru'ya baktım ''Hayır olamaz ben onu unuttum!'' Arkamda duyduğum aksanlı gür sesle yok olmak istedim.
''Ben unutulacak insan mıyım İzel!'' arkama dönmeye korkarken Kumru gülmemek için kendini zor tutuyordu. Birazdan benim selam okunacakken en yakın arkadaşım gülüyordu. ''Bana dönsene İzel!'' Arkamı döndüğümde tam da beklediğim gibi sinirden delirmişti. ''Ştefınım kurban olduğum beni bir dinle gerçekten bana hak vereceksin.'' Elini sus anlamında kaldırıp başını başka tarafa doğru çevirdi ''Yeterli İzel Hanım bir müddet sizi görmek istemiyorum.'' Ben daha açıklama yapamadan bana bakmadan hızlıca gitti ''Ştefınım yapma!'' arkasından bağırmam boşunaydı çünkü asla dönmezdi. Kumru'ya baktığım gibi kıpkırmızı olmuş suratıyla deli gibi gülmeye başladı. Umutsuzca ona bakarak ''Ya ben ne haldeyim sen burada ne yapıyorsun ayıp be gerçekten ben gidiyorum Ştefınımın gönlünü alıcam.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mask
General FictionBakışlarımı elimdeki silahtan Agah'a doğru çevirdim.Beni engellemesi gerekmez miydi? Peki ya neden beni engellemek yerine karşımda korkusuzca bana bakıyordu? ''İZEL HADİ AÇ ŞU KAPIYI!'' başımı...