●Merhaba arkadaşlar bir dahaki bölüm 1 hafta içerisinde gelecek. Umarım bölümü beğenirsiniz, sizleri seviyorum.●
Agâh arabayı park ederken sanki hayatındaki en önemli şeyini yapıyormuş gibiydi. Gülümseyerek dışarı doğru bakarken ''Araba kullanırken neden bu kadar dikkatlisin? Gözlerini yoldan nadiren ayırıyorsun.''
Yandan gelen gülme sesiyle '' Bakıyorum da çok dikkat ediyorsun benimle ilgili konularda.'' dediğinde ona doğru döndüm. Beyefendi çoktan kemerini çıkartmış kapısını bile açmıştı. Kemerimi çıkartırken ''Aynen çok dikkat ediyorum.'' yanımdan gelen kapı sesiyle ben kapımı açmadan o açmıştı bile. İnecekken önümde beliren elle gülümseyerek elini tutarak indim. Sıkıca tuttuğu elimi sıcak elinden çekerek üstümü düzelttim. Kapıyı kapatıp beni beklemeden ilerlediğinde göz devirip arkasından ilerlemeye başladım.
''Hödük insan bir bekler dimi.'' sanki bir şey söylememişim gibi bana aldırmadan yürümeye devam etti. Cevap vermemesiyle adımlarımı daha da yavaşlattım bunu fark etmiş olacak ki bana doğru döndü. ''Kaplumbağa gibi yürümeyi bırakıp daha hızlı yürür müsün artık İzel.'' hafif yüksek çıkan ses tonuyla bu sefer ben onu aldırmadan yavaş yürümeye devam ettim.
Ne güzel arabadan inerken elini uzatmıştı demek ki isteyince nazik olabiliyormuş. Daha hızlı yürümemi istiyorsa yanıma gelecekti. Etrafa bakarak yavaş yavaş attığım adımlarla sinirlenmiş olacak ki hızlıca yanıma geldi. Elinin baskısını belimde hissettiğimde ona dönerek ''Ne güzel geliyordum işte peşinden ne oldu ya.'' yüz ifadesinden dolayı gülmemek için kendimi o kadar zor tutuyordum ki.
Okyanusu andıran gözlerine baktığımda ifadesizce yüzümü inceliyordu. Derin bir nefes alarak ''Peşinden koşacak değilim İzel hadi.'' sanki ben ona peşimden koş demiştim. Ellerimi çenemin altında birleştirip gülerek ''Ay nolur peşimden koş Agâh.'' dediğimde elini sakallarına götürüp sabır dilemeye başladı.
Bu haliyle o kadar çok mutlu oluyordum ki anlatamam. Onun sinirlenmesi resmen bana zevk veriyordu. İçimdeki mutluluğu ona göstermemek için çabalıyordum.
Yüzümdeki gülümsemeyle bakışlarımı ondan çekip yürümeye başladım. Belimdeki eli varlığını hiç kaybettirmemişti. İçeri girdiğimizde ileride oturan Hilal'i görmemle oraya doğru ilerlemeye devam ettim. Yan yana olan boş sandalyelerden birine oturduğumda hemen yanıma Agâh da oturmuştu.
Karşımda oturan Hilal'in bize attığı sinsi gülüşle anlamsız bir şekilde ona bakmaya başladım. Yine aklından hinlik geçen arkadaşımdan bakışlarımı diğerlerine çevirip elimle Hilal'i göstererek ''Sinsi gülüşünü atıyorsa bir şey var demektir ne oldu?'' Beril'le beraber telefonla ilgilenen Yalın bakışlarını telefondan çekmeden ''Dışarda sizi gördü ondandır.'' demesini beklemediğim için Hilal'e baktım.
Masanın üzerinde olan ellerini biraz kaldırıp çenesini koyarak ''O kadar tatlıydınız ki gerçi hepsini göremedim Stefan yüzünden.'' derken bakışlarını Stefan'a çevirmiş kötü kötü bakıyordu. Tam bir şey söyleyecekken Agâh'ın söyledikleriyle masadaki herkesin bakışları ona çevrildi.
''Peki yakışıyor muyuz?'' sorduğu soruyla hızlıca ona döndüm. Şokla yüzüne bakarken bu söylediği Hilal'in hoşuna gitmiş olmalı ki kahkaha atmaya başlamıştı. Ben daha kendime gelememişken Beril'in şaşkın sesini duydum ''Oha.''
Agâh rahatlıkla ''Sadece bir soruydu.'' dediğinde sinirle yüzüne bakıp ''Saçmalama ve bence sus Agâh.'' diyerek önüme döndüm. Tamam içimde ona karşı hoşlanma duyguları vardı ama aynı duyguların onda da olduğunu düşünmüyordum. İçimdeki bu duygu sanki gittikçe daha da artıyordu. Hissettiğim duyguları inkar edecek değildim ama bir karşılık görmediğim sürece de belli edemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mask
General FictionBakışlarımı elimdeki silahtan Agah'a doğru çevirdim.Beni engellemesi gerekmez miydi? Peki ya neden beni engellemek yerine karşımda korkusuzca bana bakıyordu? ''İZEL HADİ AÇ ŞU KAPIYI!'' başımı...