Titriyordu ama kesinlikle soğuktan değildi ürkütücü sessizliktendi ,rahatsız edici derecede sessiz ... Hava kararmış birde üstüne kar yağışı artmıştı. Ellerini önüne siper ederek yürüyordu.Sağa saptıktan sonra eliyle gözülerindeki karları temizlemiş evleri saymıştı.
Üçüncü evin önünde durdu. Ahşaptan yapılma iki katlı eve uzun zamandır kimsenin gelmediği kırılan camlarından ve kırılan kapısından anlaşılıyor du.Evin içine girmesi zor olmamıştı tahtadan yapılmış evin içi toz ve örümcek ağı içindeydi. Hemen etrafa göz gezindirmiş bir ışık kaynağı aramıştı. Duvara asılı olan gaz lambasını görünce yanması umuduyla çevirmişti. Evet hala içinde gaz vardı. Etraf biraz daha görünür hâle geldi gözü direkt masadaki mektuba ilişti.
Zarfı yırtarak açmış gaz lambasının altına mektubu tutarak okumaya başladı. Ellerinin titremesini umursamayarak.
"Uzun zaman sonra mektubu koymak için geldiğim de saatlerce kaldım burada. Çoğu yer dökülmeye başlamıştı ve her döküntüde başka bir hatıra geliyordu aklıma. Şimdi buradasın bu mektubu okuyorsun belki ağlayarak belki korkarak. Geleceğim kuşum yanına geleceğim ve sen de bu küllerin arasından yeniden doğacaksın. İlk günkü gibi... Tıpkı bir Anka kuşu gibi..."
Henry ROOS
İçinde tuttuğu gözyaşları isyan ederek bir bir dökülürken bağırarak ağlıyordu, onca zamanın acısını çıkarmak için. Dizleri uyuşmuş kendini yere bırakmıştı.
Oysa ağlamaması gerekti belkide, ama o saatlerdir tek göz yaşı dökememenin acısını çıkarıyordu.
Yorulmuştu genç kız Novaky yetimhanesinde yaşadıklarından sonra ailesini bulması onda karışık duygulara sebep olmuştu. Yol boyu ağlamamak için çabalamıştı. Öyle öğretmişlerdi ona, ağlarken kimse seni göremez, duyamaz. Oda yalnız kaldığı ilk anda akıttı göz yaşlarını.Sesim kesilmişti genç kızın gözyaşları tükenmişti. Etrafta yine bir sessizlik oluşmuştu. Soğuk havanın içeri bir anda girmesi ile dişleri titrerken yerinden kalkarak dışarı çıktı. İçerdeki şömine için bir kaç oduna ihtiyacı vardı.
Kırık olan kapıyı ayağıyla ittirdiğinde soğuk hava gözlerinin kısılmasına sebep oldu. Gaz lambasını etrafı görmek için uzattığında bahçenin dışında ki ağaç parçalarını gördü. Hızlıca karın altında kalan ağaç parçalarını kucakladı. Etrafına bakamıyordu zifiri karanlık korkunçtu.
Hafif hafif yağan kar görmesini engellediği için gözlerini kısarak yoluna devam etti.
Sessizliği bozmak ve korkusunu azaltmak için kısık kısık şarkı söylemeye başladı. Her duyduğu seste onunda sesi yükselip iniyordu.
Önünü göremezken rüzgar ile dengesini kaybetmiş ayağının karın derin olduğu kısma basmasıyla düşmüştü, elindeki gaz lambasıda karın altına gömülmüştü. Karın içinden çıkmaya çalışırken arkasında duyduğu hırıltı ile resmen düşünceleri durmuştu. Arkasındaki Nefes sesleri onun Nefes almasını unutturuyordu koşmak istiyordu ama imkansız gibiydi.
Soğuk kar ve korku Emma'nın bedenini uyuşturmuştu. Sadece hafif titreme. Arkasında hissettiği nefesle yutkunmuş gözlerini yummuştu. Ormanın ortasında bu saatte arkasındaki şeyin az çok ne olduğunu tahmin ediyordu. Önünde sadece beyazlık hakimken arkasında ne olduğunu asla bilmek istemiyordu.
Aradan geçen bir kaç saniye Emma'nın ömründen bir on yıl alırken sırtına değen tüylerle refleksle kendini öne atmış üstündeki ve yanındaki karları elleriyle arkaya doğru atarak ayağa kalkmıştı.
Arkasına baktığında üstü karlı kaplı olan ama yinede net bir şekilde görebildiği , siyah kürkü sarı gözleri ile ona bakan şey normal bir kurttan daha büyüktü ve pençeleri ile üstündeki karları temizlemeye başlamıştı.
O sarı gözler aklına kazınmıştı. Tutamadığı çığlığı ormanda yankılanırken koşmaya başladı. Yüzüne çarpan hava yüzünden elini önüne siper etmiş birazda olsa önünü görmeyi başarmıştı. Hava eksilerinde altındayken demin üşüyen beden şuan alev gibi yanıyordu.
Duyduğu ayak sesleriyle sessizce bir küfür savurup hızlanmaya başladı. Artık yoldan çıkmış ormanın içine girmişti.
Kollarıyla ağaç dallarını engellerken yediği rüzgarlar onu resmen geri itiyordu. Ayağını bastığı yerin derin bir kar yığını olmasıyla ayağını boşa atmış gibi olduğu için ayakları birbirine dolanması ve yuvarlanması arasında saniyeler bile yoktu.
Kendini durdurmaya çalışsada yoğun kar buna engel oluyordu. Yüzünün soğuktan yandığını hissetmiş karlar önce ağzına sonra ise kıyafetlerinden içine girmişti. Yokuş aşağı yuvarlağını anladığında kollarını açarak tutunacak birşey aradı. En sonunda kolları bir ağaç gövdesine tutunmuştu ama üzerine gelen kar yüzünden güçsüz kolları ağacı tutamamış ağacın sert kabuklarıda kollarındaki derinin soyulmasına sebep olmuş üstüne soğuk kar canını feci halde yakmıştı.
Kollarını ve bacaklarını kendine çekerek cenin pozisyonunda devam etmiş, zemine gelmesiyle durmuştu. Üstündeki kar onu boğarken nefes almaya ve her nefes aldığında ağzına kar girmeye devam ediyordu.
Elleriyle karı üstünden atmaya çalışırken boğulacak gibi hissediyordu. Elleriyle çektiği her karın yerinde yenisi geliyordu. Soğuktan vücuduna sıcak basmasıyla dahada hızlandı kimse metrelerce karın altında ölmeyi istemezdi.
Ellerini karın içinde son kez yukarı kaldırdığında kar yerine havayı hissetti. İçinden tanrıya şükrederken karın altında çıkmıştı. İlk defa karanlığı görmek onu mutlu etmişti.
Derin bir nefes almıştı. Etrafında karın getirdiği çöpler ve ağaç dalları vardı yukarı baktığında bir dağdan yuvarlandığından artık emindi. Bakışları ellerine gidince yutkundu. Gözlerini kapatıp yukarı baktı.
Kolları feci haldeydi. Gözlerinden akan sıcak yaş boynuna inene kadar buza dönüşüyor du adeta, hava o derece soğuktu. Kalkmaya çalıştığında soğuktan uyuşan ayakları ve kolları ile zorda olsa doğruldu. Halen kendini ağır karların altında hissediyordu titreyerek ağlıyordu.
Gecenin karanlığında ay ışığı ormanı aydınlatırken. Emma tekrar bir kurt görürüm korkusuyla ağlıyordu. Hala kovalanmanın verdiği bir his vardı bacakları titriyordu.
Kendine evden çıktığı için kızarken ormanda sadece Emma'nın acıyla karışık ağlama sesi duyuluyordu. O korkutucu sessizlik devam ediyordu.
Emma kendine geldikten sonra soğuktan ölmektense hareket etmeye karar verdi. Sıyrılmış gömleğini düzeltmiş ve montunun önünü kapatmıştı .O sırada bir baykuşun sesi yüzünden ikinci defa çığlık atmış ve baykuşun kaçmasına sebep olmuştu.
İki yol vardı ikiside gecenin karanlığında güvenli gelmiyordu. Gözlerini kapattı iç sesini dinlemeye karar vermişti. İç sesi buraya hiç gelmemesini söylerken belkide haklıydı eşyaları yoktu, babasınıda görememişti.
Babası, babası geldiğinde onu bulamayacaktı. O zaman ne olacaktı?Emma bunu sıcak bir yerde düşünmenin mantıklı olduğuna karar vermiş ve tek odağını buna vermişti.
İç sesini dinledi. Arkasına döndü ve taşlık yola girdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞIYORUM YAŞIYOR MUSUN?
Fantasy"Emma ROOS benim kızıl şeytanım Damarlarındaki o kötü kan tüm vücudunda dolaşıyor hissediyorum küçüğüm... Kızıl saçların ateşin ihtişamını ve yakıcılığını, beyaz tenin karın temizliğini ve kışın soğuğunu temsil ediyor. Ama sıcak ve soğuk yan ya...