Başlama Tarihi~05.01.2023
Keyifli okumalar 💓***************************************
Otobüsün camına yasladı kafasını. Kaçıyordu. Gidiyordu. Gidince herşey düzelecek miydi? Hayır. Ama o öyle düşünüyor öyle olmasını istiyordu.
Bir geçmişin den başka bir geçmişine gidiyordu. Gelecek belirsizdi.
Kafasının sürekli çarpmasını, ağlayan bir bebeğin sesini, yada soğuk havayı dert etmiyordu. Doğduğu yerdeydi ama buraya ait hissetmiyordu.
Derin bir nefes aldı. Elleri istemsizce koyu yeşil montunun iç cebine gitti. Okumaktan ezberlediği mektubu tekrar okuma ihtiyacı hissetti.Benim Zümrüdü Ankam ;
Bu mektubu yazarken çok düşündüm. Hiç görmediğim sesini duymadığım bir insana nasıl birşey yazabilirim ki. Seni tanımıyorum bile neleri seversin nelerden korkarsın en basitinden en sevdiğin rengi bile bilmiyorum ama bir şekilde bu mektubu yazmalıyım. Bana ve annene kızgınsın. Seni kötülüklerle dolu bu iğrenç dünyada tek başına bıraktığımız için. Haklısın kızım ama mecburduk senin iyiliğin için güvenliğin için, korktuk seni elimizden alırlar diye. Bir çok şeyi kendin öğrenmek zorunda kaldın ağlamayı , gülmeyi , yürümeyi ve biz bunların hiçbirine tanık olamadık. Seni bıraktığımız için yıllarca pişmanlık duyarken seni ordan kurtaramadık. Belkide sen bu satırları okumadan çoktan mektubu buruşturup atıcaksın , belkide şimdi mi aklınıza geldim diye düşünüp bize sinirleneceksin ama buraya kadar okuduysan hâlâ bir umut var demektir. Bağzı belirtiler başlamış olabilir ve bu beni korkutuyor, çünkü neyle karşılaşacağını bilmiyorsun. Bizde bilmiyoruz ama yanımızda olsan önlem alabilirdik. Kendine zarar vermenden korkuyoruz. Hikayenin geri kalanı uzun ve acıklı. Ben senin yanına gelemiyorum ama sen benim yanıma gelebilirsin. İçinde bize oluşan nefret ve kini bir kenara bırakıp Bavyera kasabasına gel.
Baban
Henry ROOSYolculuğumun sebebi bu mektupdu. Yurttan kaçmış -ki bu mektup olmasa bile ordan kaçmak zorundaydım- biraz yardımla Bavyera kasabına giden ilk otobüse binmiştim. İlk başta ki tatlı heyacan gitmiş tam anlamıyla korkmaya başlamıştım. Ya doğru değilse? Otobüse bindiği andan beri bunu düşünmüş eğer yalansa ne yapacağı hakkında bir plan bile hazırlamıştı.
Tamamıyla risk almıştı. O yurttan kaçmak yürek isterdi. Sırf bunun için bile uzun uzun dua etmişti.
Mektubu tekrar cebine koymuş dışarı izlemeye başlamıştı. Her yer bembeyazdı kış etkisini Slovakyada fazlasıyla gösteriyordu. Emma bundan şikayetçi değildi severdi kışı.
Otobüste soğuyan havadan şikayetçi olan bir aile çocuklarını kalın şeylerle sarmalarken oda kendi ailesini düşündü.
Bu kızıl saçları annesinden mi? Babasından mı almıştı? Peki beyaz teni ve renkli gözlerini. Kardeşi var mıydı? Varsa eğer Emmaya karşı nasıl bir tavır sergileyecekti.Bir an içine oturan sancı ile eli kalbine gitti. Ya kabul etmezlerse, ya istediği gibi bir karşılama olmazsa. Otobüsten inip geri dönme isteğini dizginlemeye çalıştı. Sürekli herşeyi kötüye yormaya başlamıştı. Bazen göğüs kafesini yarıp o kötü düşünceyi söküp atmak isterdi. Bu anlarda her daim uyurdu. Şimdide kafasını cama yaslayıp iyi şeyler düşünerek uyumaya çalıştı...
"Hanımefendi geldik."
Bana seslenen ve duymadığım için koluma dokunan kişiyle doğruldum.
"Bavyera kasabasına geldik. Sizden başka kimse kalmadı."
Otobüsün içine göz gezdirdim. Sahiden kimse kalmamıştı. Yanımda duran sırt çantamı alarak otobüsten indim. İner inmez yüzüne çarpan soğuk hava ile gözlerimi yummuş havaya alışmak için bi süre beklemiştim. Bavyera kasabasına hoş geldiniz yazan tabelaya uzun uzun bakmış. Bu kasabayı anlamak , bana neler getireceğini düşünmek için uzun uzun izlemiştim.
Hafif hafif yağan kar kızıl saçlarım da beyaz beneklere yok açmıştı ve gittikçe şiddetini arttırmaktaydı. Kasabanın içine doğru yürümeye başladı botlarının karda çıkardığı sesle biraz olsun sakinleşmeye çalıştı. Kasabada iki üç kişi dışında kimseyi görememişti. Etrafta kendine benzeyen birini ararken bir sesleniş duydu. Evet bir adam ona sesleniyor du.
"Bana mı seslendiniz?"
Göbeğini tutarak karın içinde yavaş adımlarla yanıma geldi.Nefes nefese kalmış bir şekilde
" Evet. Buranın yabancısı olmalısınız. Ben buranın şerifiyim." Demişti.
Başımla onu onayladım tam kasaba filmlerindeki şeriflere benziyordu. Kahverengi uzun çizmeleri, üniformasındaki armalar. Kafasındaki şapkasını uçmasın diye tutarken
" Doğrusu buraya gelmek için pekte güzel bir vakit değil." Dedi.
" Neden öyle dediniz ?"
Benim olduğum yerde illa bir sorunda olurdu.
"Kasaba neredeyse boş ,insanların çoğu şehirdeki hastaneler de."
"Neden peki bir salgın mı var?"
Varsa bile şuan hiç sırası değil di. Acaba babamda mı yakalandı salgına, belkide hastanede.
" Salgın değil ama çoğu kişide bulunan bir durum. Bulaşıcı değildir."
Tam bir soru soracakken karşımdaki adam sözümü ağzıma tıkadı.
" Lütfen. Daha fazla bilgi veremem gerisi devleti ilgilendiren meseleler dikkatli olunuz ve vücudunuz da olağan dışı bir şey fark edersiniz hastaneye gitmeyi ihmal etmeyiniz. Tekrardan hoşgeldiniz."
" Aslında başka birşey sorucaktım. Müsade ederseniz?"
"Peki sorun sorunuzu."
"Henry Roos bu kişiyi tanıyormusunuz acaba."
Sanki bu ismi çıkarmaya çalışıyormuş gibiydi. Sessizliğinden dolayı tam tanımadığını düşünmüştüm ki konuşmaya başladı.
"Roos , şu kimyager çiftten bahsediyorsunuz sanırım. Henry Roos ve
Adela Roos.""Evet, evet onlar."
Baştan aşağı yargılarcasına beni süzmüştü. Yüzümde oluşan gülümseme adamın dedikleriyle silindi.
"Kendilerini uzun süredir görmedim. Kasabada da haklarında pek olumlu konuşulmuyor du."
Yüzümdeki çaresizliği gören adam toparlamak istercesine konuştu.
"Ama yinede evlerine bakmanızı tavsiye ederim. Buradan düm düz ilerleyin ilk çıkan yol ayrımından sağa dönün sıralı evleri göreceksiniz. Üçüncü ev Roos'lara ait."
Adamın dediklerini uğultulu hava nedeniyle zor zar anlamıştım. Tedirgince bıraktığım nefes ağzımdan duman şeklinde çıkmıştı.
"Peki teşekkür ederim."
İstifimi bozmadan adamın dediği yola doğru yürürken tekrar seslendi.
"Siz kızları mısınız?"
Yüzüne baktım kızları olmamı istiyor gibi bir hali vardı.
Normalde olsa sorgular, geçiştirici bir cevap verirdim. Kafa karışıklığı sebebiyle "Evet." Dedim.Normal şekilde önüme dönerek yürümeye devam ettim.
Adam da çıkardığı sigarasını iki parmağının arasına aldı eliyle gölge yaparak çakmağını yaktı. Dumanını havaya üflediğinde kokusu hoşuna gitmişti. Geldiği yönde ilerlemeye başladı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞIYORUM YAŞIYOR MUSUN?
Fantasía"Emma ROOS benim kızıl şeytanım Damarlarındaki o kötü kan tüm vücudunda dolaşıyor hissediyorum küçüğüm... Kızıl saçların ateşin ihtişamını ve yakıcılığını, beyaz tenin karın temizliğini ve kışın soğuğunu temsil ediyor. Ama sıcak ve soğuk yan ya...