13.Bölüm Yarasalar ve Drakula

9 0 1
                                    

     Ben Drakula'nın neye benzediğini merakla seyrederken, Kayden savunma pozisyonuna geçmişti. Drakula, filmlerde olduğundan çok farklı görünüyordu. Alkışlamaya devam etti.

     "Küredeki kutsal kanı iki sefil insan için kullanabildiniz, benden bir yudumu bile esirgersiniz" diye bağırdı Drakula, yaşlı bilgelere ve gözlerini dikmiş aileme bakıyordu.
"İki insana özel kanımızı içirmişsiniz. Bunun ne demek olduğunu umarım biliyorsunuzdur?"

     "Savaş" dedi Kayden.

     "Tekrar tebrik ederim. Sen akıllı bir gençsin" diye gülümsedi. "Ve bu da geleceğin kraliçesi olmalı" dedi bana doğru yürürken. Yanıma yaklaştı ve yanağımdan tutup, yüzüme dikkatle baktı. Yanağımdaki küçük kesikten akan bir damla kanı yaladı ve o an Kayden, Drakula'nın üzerine atılıvermişti ama Drakula kolunun tek bir hareketiyle onu yere indirdi.

     "Bu şekilde davranmaya hiç gerek yok" dedi. Kayden tiksintiyle yere tükürdü.

     "Senden kraliçeni çalmaya geldim" dedi Drakula, gözleri ateş saçarak.

     'Böyle olacağını biliyordum' diye düşündüm. Austen tam arkamdaydı. Omuzlarımdan sıkıca tutup bana beyninden mesaj gönderdi. 'Gitmemuz gerek'  diye çınladı düşünceleri.

     "Gitmek mi? Bu kadar çabuk mu?" diye sordu Drakula, Austen'ın düşüncelerini duyarak. Başparmağını ısırıp, kendi kanını emmeye başlamıştı. Koyu kırmızı gözlerini gözlerimden hiç ayrılmıyordu.

     "Ne istiyorsun?" diye kükredi Kayden.

     "Pek bir şey değil. Buraya gelmemin tek nedeni, savaşın başladığını haber vermekti. Siz bizim kutsal kanımızı aldınız, biz de sizin şehrinizi yok edeceğiz" dedi Drakula gülümseyerek.

     "Kraliçe bizimleyken bunu yapamazsınız" dedi Kayden.

     "O halde bu kız artık çok değerli. Onu eninde sonunda sizden alacağım" dedi Drakula ve pelerininin altına gizlenip, toz bulutu halinde yarasaya dönüştü. Annem ve babam öylece bakarken, benimle aynı şeyi düşündüklerini fark ettim. Vampirler yarasalara dönüşebiliyorlardı. Bu hoşuma gitmişti, ben de denemek istiyordum. Babam düşüncelerinde yarasaya dönüşmek isterken; annem yarasalar için kıyafet tasarlamaya başlamıştı bile... Austen'la birlikte duyduğumuz düşüncelere kıkırdayıp, birbirimize baktık.

     Annemin ve babamın kızardıklarını fark ettim. "Başkalarının düşüncelerini okumak yerine yapman gereken daha iyi işlerin yok mu senin?"

     "İnsanların düşüncelerimi okumalarını nasıl engelleyeceğimi henüz öğrenemedim" dedim.

     "Bu işi bizim de öğrenmemiz gerekecek" dedi babam. Gülümsedim, ailem benimleydi ve kendimi huzurlu hissediyordum.

     "Geri dönmeliyiz. Babam hayatta olup olmadığımızı merak ediyordur" dedi Austen ve Kayden da onu onayladı.

     Austen elini ağzına götürüp ıslık çalınca ormandan iki Crawver dörtnala yanımıza geldi. Biri ateş, diğeri buz gücüne sahipti. Ateş atının kuyruğu ve başının çevresinde alev haleleri vardı. Nefes aldıkça, geniş burun deliklerinden duman çıkıyordu. Buz atınınsa kuyruğu ve başının çevresinde buz haleleri vardı. Austen, üzeri ailemin eşyalarıyla yüklü vagonlara atları bağladı ve "Gitmek için hazırız" dedi.

     Hep birlikte arabaya yerleştik. Yeni evimize geri dönerken, yolda aileme başıma gelenleri anlattım. Aynaya bakıp azı dişlerinin uzadığını görmeden vampir olduklarına inanmadılar. Annem tırnaklarının ve saçlarının uzadığını görünce yüzünü sarkıtıp, babama aynayı düzgün tutması için söylendi.

     Babam ve annem, Austen'la aynı koltukta oturuyorlardı ve ben de daha küçük olan koltukta Kayden'la oturuyordum.

     "Eve geri döndüğümüzde ilk dersine başlayacaksın" dedi Kayden. "Artık bekleyecek zaman yok. Bir an önce eğitimini almalısın ve düğünü olabildiğince hızlı yapmalıyız, en geç yarın..."

     "Yarın mı? Neden bu kadar çabuk olmak zorunda?" diye sordum.

     "Evlendikten sonra daha güçlü olacağız" dedi Kayden.

     "Fakat ben evlenmek istemiyorum."

     "Artık seçme şansın yok. Evlenmediğimiz sürece güçsüz olacaksın" diye fısıldadı Kayden.

     Ağlamak istiyordum. Henüz onunla evlenmeye hazır değildim. Onu tanımıyordum bile, daha çok gençtim. Onunla evlenmem gerektiğini biliyordum ama bu kadar erken olması, yarın... Onu sadece iki ya da üç gündür tanıyordum.

     "Mızmızlanmayı kes" dedi Kayden nazik bir tavırla.

     "Senin için söylemesi kolay" dedim.

     "Aslında hiç de değil. Sence senin gibi şımarık bir çocukla evlenmeyi ben istiyor olabilir miyim?" diye sordu.

     "Teşekkürler çünkü sen bunu söyledikten sonra seninle evlenmek için can atmaya başladım" dedim sıkıntıyla.

     "İşte seninle bu yüzden evlenmek istemiyorum!" dedi Kayden.

     "Belki evlenmek yerine başka bir yol bulabiliriz?" dedim umutsuzca.

     "Bu bizim kaderimiz, başka şansımız yok" dedi Kayden ciddiyetle.

     Bu sırada hızla ilerlemeye devam ediyorduk. Vagon sarsıntıyla zıplıyordu. Austen'ın kavgamıza içinden güldüğünü duydum ve dönüp kötü bir bakış attım. "Eğer Austen'la evlenirsem olur. O senden çok daha iyi birine... Pardon, vampire benziyor" dedim.

     "Ve ben de seninle evlenmektense Sydney'le evlenmeyi tercih ederim. Ama ne yazık ki bunu yapamıyorum, çünkü o benim kız kardeşim!" dedi.

     "O halde kendine evlenecek başka birini bul" dedim.

     "Yapamam, bu bizim kaderimiz. Az önce de söylemiştim" diye tısladı öfkeyle. Bu sırada vampir krallığımıza varmıştık. Kapıda bizi bekleyenler vardı. Kayden'ın annesi ve babası da oradaydılar. Diğerleriyse rüyamdaki konseyde gördüğüm vampirlerdi.

     Kayden'la birlikte vagondan inip, onların arasına karıştık. Birlikte aynı anda kapıdan girmeye çalıştığımızda sıkıştık fakat ben daha hızlı davranıp geçtim ve kazandım. Kayden mutfağa giderken ben yukarı çıktım. Her basamağı tek tek ve ağır ağır çıkıyordum. Ayağımın altındaki döşeme gıcırdıyordu. Sonunda kopya odama ulaşabilmiştim. Yatağıma doğru yürüdüğümde orada bir mektup gördüm ve mektubun üzerinde sivri dişlerden bir amblem vardı, rengi koyu siyahtı. Mektubun üzerinde benim adım yazıyordu ve gönderen Drakula'ydı.

Sen Olmadan AslaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin