𝟭𝟵 ಇ hats off to the devil

138 10 4
                                    







19. BÖLÜM
"ŞEYTANA ŞAPKA ÇIKARTMAK"

UYARI: kitabı yetişkin olarak işaretlediğim için parantez olarak belirtmeme gerek var mı bilmiyorum ancak bu bölümde yakınlaşmalar ve temaslar olacak. rahatsız olacakların atlayarak okumasını rica ediyorum, iyi okumalar!! 🤍

way v - love talk.

maximillian - on my mind.


11 AĞUSTOS 2022
ABD • WASHINGTON DC.

Geçirdiği şok sebebiyle bir buz kütlesi kadar kaskatı kesilen bedenim, soğukkanlılığını korumak konusunda sınıfta kalmıştı. Jooheon'un dudaklarının kenarlarından akan köpükler, gözlerimin önünden gitmemekte ısrarcı olduğunu belli etmekten çekinmiyordu.

Günlerim o kadar hareketli geçmeye başlamıştı ki bir kaosu geride bırakamadan diğeri beni içine çekiyordu. Kendi hayatıma dahi yetişemiyorken sınırlarımı fazlasıyla zorlayacak bir operasyonun içinde bulmuştum kendimi. Uykularımdan feragat ediyor, mesaisine hiçbir şekilde ara vermeyen beynim stresi de beraberinde getiriyordu.

Sinirini baş parmağımın kenarındaki etlerden çıkaran dişlerim, birini günah keçisi ilan etmek adına çoktan kollarını sıvamıştı. Belki de en azından sağlam bir plan yapmak için ekibe zaman tanımayı kabul etseydim şayet, ilk defa bu kadar ilerleyebilmişken elimizdeki tek tanık da sonsuzluğa karışmamış olurdu.

Hırsım ve öfkem birbirlerine karşı güç gösterisi yapıyor gibiydi. Yenilgiyi hiçbir şekilde kabullenemediğim ortadaydı. An itibarıyla Jooheon'un intihar etmeye kalkıştığını fark edemeyecek kadar dolu olan zihnime karşı hiç hoş olmayacak duygular besliyordum.

Yutarak hayatına son verdiği hapı üzerine nasıl saklamayı başardığı ise başlı başına, yeni bir soru işareti doğurmaya yetiyordu. İnsanlığı yok etmeyi kendine ilke edinen örgütü neden canından üstün tuttuğunu aklım idrak etmeyi bir türlü başaramıyordu.

Sağlıklı bir zihne sahip insanın yer ve gök birbirine karışsa dahi sırf birileri mutlu olsun diye kendi canından vazgeçmeyeceği gayet açıktı. Üstelik bunu yaparken bir an bile tereddüt etmemiş, gözünü bile kırpmamıştı. Sanki örgüt üyelerinden her birine, gerektiğinde canlarına kıymaları gerektiği bizzat aşılanmış gibiydi.

Japonya'ya düzenlemeyi planladıkları saldırının yanında kendi üyelerine bile insanlığa yakışır bir şekilde davranmamaları, onları farklı bir ırka özgün kılıyordu. Aklımdan geçenlerde en ufak bir doğruluk payı varsa eğer böyleleri 'insan' olarak adlandırılmamalıydı. Aksi takdirde dünya üzerinde yaşayan birçok canlıya haksızlık yapılmış olacaktı.

Nebula üzerinde kafa yorduğum her anda olduğu gibi nefes alışverişlerimin düzensizleşmesi beni şaşırtmadı. Kalbimi sanki biri avuçlarının arasına almıştı. Gözünü dahi kırpmadan dört odacığını da sıkıyor gibiydi. Yüreğimdeki ağırlığın başka bir açıklaması olamazdı.

Taehyung ile paylaşmak zorunda bırakıldığım odanın içinde gezinmeye bir son vermiş, yatağın hemen kenarında kalan komodinin üzerindeki sürahiye uzanmıştım. Birkaç damlasının komodine dökülmesine aldırış etmeden suyu bardağa boşalttığımda bir yudum alarak içinde bulunduğum ana geri dönebilmeyi hedefledim.

"Ben Lee Jooheon, Tyreese Johnson, Jung Jinsoul, Felicia Hoffman, Min Yoongi, Jung Jihoon ve Kim Namjoon'um. Ben Nebulayım." Jooheon'un ölmeden önce dudaklarının arasından dökülen her bir kelimeyi usulca tekrar ettim.

stains on the mirror ಇ liskook, taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin