6. BÖLÜM
"AYNADAKİ LEKELER"armors - catastrophic.
hawk nelson - sold out.
ಇ
7 AĞUSTOS 1945
JAPONYA • HİROŞİMA.Göz kapaklarımın üzerine çöken ağırlık hissi bedenime karşı isyan bayraklarını çekmem adına yeterliydi. Etrafımdaki hiçbir şeyi net göremeyişim içimde beslediğim korkuyu uykusundan uyandırmakta ısrarcı görünüyordu.
Düzenden sapmaya oldukça hevesli olan nefes alışverişlerim beynimin verdiği emirleri ikiletmemiş, inip kalkan göğsüm aldığı komuttan çıkmamaya yemin ettiğini kanıtlamakta gecikmemişti.
Kendimi koruma içgüdüsüyle bedenimi hareket ettirmeye çalışmış, göğsümün üzerine bastırılan eller çabalarımın sonuçsuz kalmasına neden olmuştu. Muhtemelen bir sedyenin üzerindeydim. Ayak bileklerim kelepçe ile birbirine kenetlenmiş, ellerim ise düşmemem adına iki yanımı çevreleyen metal parmaklıklara bağlanmıştı.
"Beni nereye götürüyorsunuz?" Boğazımı yarıp geçen sesim, vücudumu esir alan paniği yansıtmakta ayna görevi görüyordu. Titreyen lambanın çıkardığı ses meydan okumayı başlatmış, kanımı dondurmak konusunda iddialı olan gizemli ayak sesleri ise ortaya atılan iddiayı kabul etmekten geri kalmamıştı. Akıl sağlığımı kaybetmem adına yarışa girdikleri aşikârdı.
Korneamı yakan ışığın gözlerimin önüne düşürdüğü siyah tanecikleri görmezlikten gelmeye çalışmış, kafamdaki soru işaretlerine çaresizce cevap aramaya devam etmiştim.
"Size bir soru sordum." Sedyenin sol tarafında kalan küt saçlı kadın, suskunluğunu korumaya devam ederken işaret parmağıyla birkaç düğmeye bastıktan sonra durdurulan sedye yine harekete geçti.
Başımı çaresizce sağıma çevirdiğimde kemikli gözlüklerinin arkasında yatan soğuk bakışların sahibi, küt saçlı kadından herhangi bir farkının olmadığını doğruluyordu. Burnunun ucundaki ben, ona her ne kadar sevimli bir görüntü katsa da bundan önceki hayatında robot olduğunu eylemleriyle kanıtlamıştı.
İçine düştüğüm çukurdan kendimi kurtarabilme umudumu ellerime bağlanan kelepçeyi zorlayarak harcamış, gösterdiğim çaba bileğime büyükçe bir çiziğin oturmasını sağlamak dışında bana herhangi bir katkı sağlamamıştı.
"Bir prensese bu şekilde davranamazsınız, size söylüyorum!" Boğazıma oturan ağrı, ses tellerimin kopma ihtimalini gözden geçirmem gerektiğine dair uyarıda bulunsa da mantıklı veya mantıksız herhangi bir açıklama duymak; öncelikli hedeflerim arasındaydı.
"Burada herkes eşit, prenses." Küt saçlı kadın konuşabildiğini kanıtladığında dudaklarından dökülenler hiçbir şekilde tatmin etmemişti.
"Garip bir demokrasi anlayışınız var doğrusu. Burada herkes gerçekten eşitse eğer götürüldüğüm yer her neresi ise tıpkı sizler gibi ben de oraya ayaklarımın üzerine basarak gitmeyi hak ediyorum. O yüzden attığın palavrayı kendine saklasan iyi edersin, nefesini boşa tüketmekten başka bir şey yapmıyorsun."
"Sizi bekleyen şeye koşarak gitmeyeceğinizin farkında olmak için fazladan bir beyine ihtiyacımız yok. Zekamızı hafife almaya yeltenmeyin bile." Gözlüklü, konuya son noktayı koyduğunda dişlerimin arasına bir bez parçası çoktan sıkıştırılmıştı. Kalbim göğüs kafesimi zorlama işine kaldığı yerden özenle devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stains on the mirror ಇ liskook, taennie
Fanficİkinci Dünya Savaşı, yedi kıtayı birbirine katarken insanlığı yerle yeksan etmeyi kendine görev edinen bir örgüt, sergilediği insanlık dışı eylemlerle savaşı gölgesinde bırakmayı başarır. İlkelerinin başını insan ırkını ikiye bölerek dünyaya hükmetm...