3. Bölüm

149 15 0
                                    

Maske'nin merdivenlerinde durmuş iki gündür aklımdan çıkmayan barmene bakıyordum. Yasemin'e kalsa hafta sonuna kadar beklemem gerekiyordu ama ancak iki gün dayanabilmiştim. Hafta sonu iş yerinden izin almam biraz daha kolaylaşıyordu çünkü fazladan iki çalışan daha oluyordu. Ama dün ve bugün kafam o kadar barmenle doluydu ki birçok hatalı sipariş almış, birkaç bardak kırmış ve dört yanlış hesap kesmiştim. Bu yüzden öğleden sonrası için izin istediğimde bana hiç sorun çıkarmadan bir kafa izni vermişlerdi.

En son ne zaman birini bu kadar düşündüğümü hatırlamıyordum. Muhtemelen hiç olmamıştı... Lanet adamı kafamdan atamıyordum.

Onu barda, önündeki iki adama içki hazırlarken görünce, üzerimdeki parlak yeşil elbiseyi düzeltip, hızlı adımlarla aşağıya inerek kalabalığın arasına karıştım. Bara doğru ilerlerken, insanlara çarpıyor olmam umurumda bile değildi. Arkamdan edilen birkaç küfrü bile yok saydım. Tek istediğim bir an önce O'na ulaşmaktı.

Bir iki adım sonunda yüksek bar taburesine oturup, işini bitirmesini beklerken, beni hatırlayıp hatırlamadığını düşündüm. Ve birkaç dakikanın sonunda sıra bana geldiğinde göz göze gelmemizle merakımı gidermiş oldum. Hareket etmeyi kesmesi, gözlerinin parlaması, dudaklarının yavaşça yukarı kıvrılması, bana doğru fazlaca yaklaşması... bunların hepsi beni hatırladığını gösteriyordu.

Sanki çok önemli bir sır verecekmiş gibi, bana doğru eğilip sessizce konuştu. 'Selam.'

Bu haline gülümsemeden edemedim. 'Selam.'

'Ne istersin?' diye sorduğunda içkiden bahsettiğinden emindim ama buraya içmeye gelmemiştim.

Gözlerinden ayrılmadan, 'Geçen gece başladığımız işi bitirmek isterim' dedim. 'Nerede kaldığımızı hatırlıyor musun?'

Gülümsemesi yüzünde büyürken gözleri sanki mümkünmüş gibi daha fazla parladı. Soruma cevap vermeden elindeki bardağı masaya bırakıp barın kenarına doğru yürümeye başladı. Küçük kapıdan geçip yanıma gelince hiç duraksamadan tabureden atladım. Karşımda sadece bir saniye kadar duraksayıp gözlerime kitlendikten sonra elimi avcunun içine alıp yürümeye başladığında bir anda heyecandan ölme noktasına ulaştım. Birlikte kızlar tuvaletine girdiğimizde beni lavabonun yanında bırakıp, tuvaletleri tek tek açarak kontrol etti. Kimsenin olmadığını görünce geri dönüp cebinden çıkardığı anahtarla tuvaletin kapısını kilitledi ve sonunda bana döndü.

Allah'ım! Galiba sana geliyorum ama lütfen beni şu anda alma ve lütfen şu kalp atışlarımı yavaşlat.

Ağır adımlarla karşıma geldiğinde, tek kolunu belime dolayıp beni kendine çekti. Vanilya, kahve ve sigara karışımı sert, mistik bir koku çektim ciğerlerime. Sigara içen biri olarak, sigaranın hiç bu kadar derin koktuğuna şahit olmamıştım.

'İstediğini başardın.' dedi tehlikeli bir tonda.

Cılız, içime kaçan sesimle, 'Ne istiyor muşum ki?' diye sordum.

'Beni baştan çıkarmak!'

Ah! Evet, istediğim kesinlikle buydu. Başarmış mıydım?

Aptal aptal sırıttım. 'Peki, bu konuda ne yapmayı düşünüyorsun?'

'Eşitlenmeliyiz diye düşünüyorum.'

Etkileyici olduğundan emin olduğum bir gülümseme eşliğinde ellerimi uzatıp boynuna doladım. 'Beni baştan mı çıkaracaksın yani?'

Boynundaki kollarıma bakıp tek kaşını kaldırdı. 'Yapamaz mıyım sence?'

Şu an zaten fazlasıyla baştan çıkmış durumda olduğumu bir bilsen... 'Bunu sen denemeden bilemeyiz.'

ECE -Pawa Günlükleri- (KİTAP OLDU!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin