İyi okumalar...
"Masalın sonu...
Giden dönmedi.
Kalan unutmadı! "Ayça Bade Demirkan
𓆸
Ünüformamı üzerime geçirerek mutfağa indim ve bir bardak su içtim. Dün gece yine birden fazla aynı kabusu görmüştüm. Artık bayıyordu. Bir şekilde doktorumu ikna ederek uyku ilacı kulanmalıydım. Gözümün altındaki morlukları kapatmak için bolca kapatıcı kendime de gelmek için buz gibi bir duş ve kahveyle hal etmiştim.
Tezgâha yaslanarak elimdeki yemyeşil elmayı yemeye başladım. Diğer elimdede telefonu alarak dünki çekip atığım nadir fotoğraflarımdan birini instagram da paylaşmıştım. Beğeniler kısmına girerek kimlerin beğendiğine baktım. Aralarında gezinirken gözüm iki isim üstünde oyalandı.
Biri yağız_bolat iken diğeri yeni gördüğüm bir isimdi, ateş_kayadmr. Üstelik birde istek atmıştı. Profiline girerek biraz stokladım. Saçları biraz uzundu. Arkaya doğru tarıyordu genelikle. Kahve gözleri, hafif dolgun dudakları, burnu. Yakışıklıydı.
Elimdeki elmayı bitirerek çekirdeklerini ayırdıktan sonra çöpe attım ve evden çıktım. Bu sefer otobüs yolculuğum sakin geçmişti. Çok şükür...
Okula yürüyerek sınıfa çıktım. Zil çalmıştı, yine tam vaktinde!
Sırama kuruldum. Ders başlamıştı ancak zamansız olan deneme sınavı araya girince sınıflar karma oldu. Geçiceğim sınıf 12/A olunca gülümseyerek içeri girdim. Bizimkiler burdaydı. Ancak Görkem, Sarı ve Deren bizim sınıftalardı.
Ben, Sinan ve Oğuz ise onaların sınıfındaydık. Diğer iki sınıfta birbiriyle karma olmuştu. Deneme kağıtlarını dağıttıkların da ilk kodlamalar tamamdı. Üçümüz de üç bölümde aynı dördüncü masalarda oturmuştuk. Arada birbirimize bakıyor gülüşüyorduk. Sınıfa giren kişiyi görünce kafamı kaldırarak ona baktım. Onun da bana bakmasıyla kısa bir bakışma oldu. Neydi bu çocuğun adı ya!? Benim arkamdaki sıraya geçene kadar ona baktım.
Kalemle kafamı kaşıdım. Hah! Yağız. Dedim kendi kendime parmağımı şıklatarak.
Deneme başlamıştı. Süre 120 dakikaydı. İlk 45 dakika çıkmıyorduk. Kağıdıma gömülerek ne bildiysem yaptım. Arada bilmediğim konular vardı. Üstelik kitapçığın yarısının boş olduğunu kanıtlayabilirdim. Sinanla Oğuz'un konuştığunu duyunca kafamı onlara çevirdim. Hoca önde giderken hızla kitapçıkları değiştiler. Şaşkınlıkla onlara baktığım da göz kırptılar.
Arkamdan boğaz temizleme sesi gelmişti ancak benden başka kimse duymamıştı belli ki. Yada duymamazlıktan gelmişlerdi. Neden bende öyle yapmıyordum?
Deneme bittiğinde aynı yerlerimizde oturuyorduk. Müfettiş geldiği söyleniyordu.
Sınıfa giren yaşlı ve gözlüklü bir adamla tüm dikkatimi ona verdim. Bayan hocamız ellerini birleştirerek ona doğru gitti. Bir kaç bişey konuştular.
Sınıf öğretmenleri, "Hocam 12/A sınıfı bol atraksiyonlu hararetli bir sınıf olmasına rağmen not ortalaması yüksek ve çalışkan bir sınıftır. " diye överken ben ve benim bir kaç sınıfımdan biri sadece izliyorduk.
Sinan'a baktığımız da hocaya "Öyle bişey yok! " diyordu sesizce. Ellerini hayır anlamında salıyordu.
Müfettiş, "Bakalım dediğiniz kadar var mı? Hep birlikte izleyip göreceğiz Şevval hocam. " diyerek bize döndü.
Sinan da Oğuz'a dönerek eğildi, "Hahh! Bak dinle şimdi, İstanbul'un Fethi geliyor. " diyerek geri çekildi.
Müfettiş Sinan'a döndü. "Cevap ver bakalım, " dedi işaret parmağıyla göstererek.
Sinan yine Oğuz'a döndü. Oğuz gülmemek için kendini sıkıyordu. Mosmor, kırmızı karışık bir hal almıştı suratı. "Sana diyor. " dedi Sinan.
Oğuz kafasını iki yana salayarak zar zor, "Yok, sana diyor. " dedi.
Sinan, Müfettişe döndü ve işaret patmağıyla kendisini gösterdi. "Ben mi? " dedi.
Müfettiş kafasını saladı. "Evet." dedi.
Sinan ayağa kalktı. Müfettiş, "İstanbul'un fethi ne zamandır? " diyerek sordu.
Kaşlarımı kaldırarak Sinan'a döndüm. Oğuz ellerini tüh diye birbirne vurarak kısık sesle gülmeye başladı. Bende dayanamayarak ellerimi ağızımı kapatıp gülüşümü bastırmaya çalıştım.
Sinan, Oğuz'a döndü. "Vallahi bildim! " dedi.
Müfettiş, "Neyi bildin? " diye sordu.
Sinan tekrar müfettişe döndü. "Soruyu."
Müfettiş, "Yoo. Cevap vermedin." dedi.
Sinan, Oğuz'u gösterdi. "Ona vermedim zaten. Soruyu bildiğimi söyledim. " dedi ciddi ciddi.
Müfettiş, "Anlamadım? " dedi.
Sinan, "İşte, bende anlamadım. " dedi, sınıftan kıkırtılar geldi.
"Konu nereye gidiyor? " dedi bu sefer Sinan.
Şevval hoca araya girdi. "Sinan, soruya cevap veremiyorsan otur. Boş yere laf kalabalığı yapma. " diyerek uyardı.
Sinan onu gülerek izledi. Sanki kadını etkileyebilecekmiş gibi!
"Yok hocam o kadar da değil, 1453. Bunu biliyorum. "
Müfettiş güldü. Sinan ona döndü. "Noldu? Yanlış mı söyledim? " dedi yüzü düşerken.
Müfettiş, "Bu bir espiriydi, evladım. " dedi.
Görkem iyiki burada değildi. Hele Deren yemin ederim kahkaha atardı.
Sarıyı saymıyorum bile...
Saçımda hissediğim hafif dokunuşla kaşlarımı çatarak arkamı döndüm. Yağız eli havada bir şekilde bana bakıyordu.
"Saçın da kağıt var. " dedi ve eli tekrar saçlarıma gitti. Eline aldığı küçük kağıt parçasıyla bana gösterdi ve üfleyerek yerle buluşmasını sağladı.
O sırada müfettiş çoktan gitmişti.
Yağız Yalçın Bolat
𓆸
Deneme boyu onun arkasında oturmam sanki bana motive gibi gelmişti. Yapamadığım ya bir ya iki soru vardı. Onun kokusuyla yapmıştın o soruları.
Deneme bittikten sonra arkasına yaslanması daha da avantaj olmuştu benim için. Müfettiş geldiğinde Sinan'ın salaklıklarına gülüp durmuştu. Yanağındaki gamze çok güzeldi.
Parlak kızıllıklarını saymıyorum bile. Onlara dokunmak istiyordum. Ve dokundum da, kitapçığımdan yırtığım bir parçayı saçına atım ve anlamasın diye elimi gür saçlarına daldırmıştım. O ise arkasını dönmesiyle kağıdı çıkararak yere üflemiştim. En azından dokunmuştum.
Beni hatırlamaması hala canımı yakıyordu.
Sanırım bazı şeyleri araştırma vakti gelmişti...
💜UMARIM BEĞENİLİR...💜
Lütfen bol bol yorum yapıp oy vermeyi unutmayın. 🥺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAR ~Benim Hâlâ Umudum Var! ~
Fiksi RemajaBen hep mutlu oldum. Ben hep mutlu yaşadım. Hiçbir zaman kötülüğü tatmadım. Hayır! Sakın bana her insan kötü şeyler yaşar demeyin! Çünkü ben gerçekten yaşamadım... Ama, ama aslında ben tamamen toz pembeden oluşan kör lenslerimi çıkardıktan sonra g...