▶︎ birinci bölüm.

1.1K 135 113
                                    

"Minho!"
"Hey Minho!"
"Beni hatırlamıyor musun?"
"Lütfen beni unutma."
"Benim adım, Jisung."

Korku ile uyandığım rüya yataktan düşmeme neden olmuştu. Delirmiş gibi odanın içini inceliyordum. Duvarlar sanki hareket ediyor gibiydi. Burası neresiydi? Pencereden dışarı baktığım sırada kapı açıldı.

"Uyanıksın ve hâlâ yataktan kalkmadın mı abi?" Bu da kimdi? Neden tanımadığım bir kız bana abi diyordu. Bir süre yüzüne anlamazca baktım, nasıl olur da evime haberim dahi olmadan girebilirdi.

"Abi mi?" Tek kaşını kaldırıp bana 'iyi misin sen?' der gibi baktı, ardından ise bana doğru birkaç adım atıp elini alnıma koydu. Ateşimi mi ölçüyordu gerçekten.

"Hasta gibi de gözükmüyorsun, ters tarafından falan mı kalktın abi? Kahvaltı için seni bekliyoruz üstünü giy ve içeri gel." Rüya falan mı görüyordum ben? Bugün neden bu kadar garip.

Elini çekip kapıya doğru ilerlediğinde bana dönüp gülümsedi. Güzel bir kızdı ama neden bana abi diyordu ki?

Yattığım yerden kalkıp dolabın olduğu yere gittiğimde ayna ile göz göze geldik. Gördüğüm şey karşısında korkarak geri adım attım. Bir dakika. Neden yüzüm benim yüzüm değil? Bu da kimdi böyle. Büyük gözler, ince bir bel ve küçük dudaklar... Bunlar benim değildi, bu ben olamazdım. Ama neden ben hareket ettikçe aynadaki kişi de hareket ediyordu ki? Elimi yüzüme çıkardığımda gerçekten bu bedende olduğumu farkettim. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki?

Fazla sorgulamak istemiyordum. Muhtemelen halüsinasyon görüyordum ya da delirmiştim. İki seçenek de büyük ölçüde olasıydı çünkü bu yaşananların başka açıklaması olamazdı.

Duvarda asılı olan gömlek ve pantolon gözüme çarptı, sahi bugün günlerden neydi? Okula gitmem gerekiyor muydu? Duvardan aldığım formaları giyinip pencereye doğru yaklaştım, dışarısı yemyeşildi. Kırsal bir alan olduğu barizdi. Gözüm etrafta dolanırken karnımın guruldaması kahvaltı faslını aklıma getirdi. İçeriden güzel kokular geliyordu.

Salon denilebilecek bir yerdi. Fazla büyük değildi ama fena da sayılmazdı. İçeride oturan kadına baktığımda bana gülümseyip elini buraya gel der gibi hareket ettirdi. Bekletmeden yanına gittim ve masaya kadının karşısına oturdum.

"Günaydın Jisung." Jisung? Bu isim tanıdık geliyordu ancak zihnimde herhangi bir yüz canlanmadı. Boş gözlerle kadına baktığımda kendime gelip aynı şekilde karşılık verdim. Yemek yemeğe devam ettiği sırada o küçük kız bulunduğumuz yere geldi. Elinde iki tabak ile bana doğru yürüyordu, önce ilk tabağı benim önüme daha sonra da ikinci tabağı kendi önüne koyarak gülümsedi.

Masanın üstünde duran radyodan bir haber kanalına ait olduğunu düşündüğüm sabah programı yayınlanıyordu.

"Yaklaşık 1000 yılda bir görülen meteorun dünyaya yaklaşmasına sadece 1 ay kaldı. Meteor birkaç günlüğüne çıplak gözle görülebilir olacak." Ne şans ama değil mi?

"Hızlı ye şunu Jisung okula geç kalacağız." Sanırım bu az önceki teorimi haklı çıkarıyor. Bilmediğim bir yerde tanımadığım insanlarla okula mı gideceğim yani, aman ne güzel.

"Okul mu?" Bana soran gözlerle bakmaya başlamıştı bile. Şaka yaptığımı düşünüyor olmalıydı, başka açıklaması olamazdı.

"Büyükanne sence de abim bugün biraz farklı değil mi? Onu uyandırmak için odasına gittiğimde de garip davrandı, acaba hasta mı?" Büyükanne mi? Ne yani bu kadın büyükannem miydi?

"Ben pek bir fark görmüyorum. Sanırım uykusunu alamamış." Evet kötü bir rüya gördüm ve korkuyla uyandım. Bir saniye, rüya... Jisung? Bu isim rüyamda ismini duyduğum kişi olabilir mi? Bunun anlamı ne?

senin adın 𝜗𝜚 minsung. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin