▶︎ on dördüncü bölüm.

201 77 50
                                    

Başından aşağı bir şişe su dökülmüş gibi endişeyle uyandı genç. Ne olduğunu anlamak ister gibi bakıyordu duvara. Hafızası bomboştu. Sanki bir şey hatırlaması gerekiyor gibi hissediyordu, ancak ne olduğunu bilmiyordu.

Duvar ile arasında geçen birkaç dakikanın ardından, yeni hatırlamaya başladığı anıları ile yattığı yer yatağından hızlıca kalktı Minho. Kontrol etmesi gereken bir şey vardı. Her adım attığında tahta zemin gıcırdıyor, tok sesler çıkarıyordu.

Nihayet aradığı şey görüş alanına girdiğinde önce gözlerini kapatıp birkaç saniye kendini alacağı cevaba ikna etmeye çalıştı. Eğer ayna karşısında gördüğü beden kendi vücudu ise ne olacaktı? Buna ihtimal bile vermedi Minho.

Aklındaki düşünceleri bir kenara bırakıp, başını yerden kaldırmadan ilerlemeye başladı. Ayna karşısına geldiğinde halen başı eğikti. Cesaret edemedi gerçeklerle yüzleşmeye. Gözleri, giydiği çorapların desenini ezberlemeye çalışıyordu adeta. Derin bir nefes alarak yerdeki bakışlarını yukarı çevirdi. Gözyaşları nefesine eşlik etmek ister gibi yanaklarından süzülmeye başladı. Eli havalanıp aynayla buluştuğunda kendine engel olamayıp yenilerini ekledi. Hıçkırık sesleri odayı kaplarken, sulu gözleri ardından görünen tek şey umut dolu gülümsemesi oldu. Onun vücudundaydı, Jisung'un bedenindeydi.

"Jisung hayatta!" dedi aynadaki yansımasına temas ederken. "Yaşıyor!" O an karşısındaki aynaya sarılmak istedi Minho. Ve aklına gelen bu fikri hiç düşünmeden icraata geçirdi. Bir yanağı soğuk cam parçasına temas ediyor, kuru camı gözyaşları ile ıslatıyordu. O kadar özlemişti ki onu. Belki karşılık alamıyordu ama yaşadığını bilmek bile yeterliydi Minho için.

Gencin hıçkırık seslerine bir ses daha eklendi. Ama bu ses bir insandan gelmiyordu. Odanın kapısı zemine sürtünerek açıldığında, kapının ardında duran beden kafasını yavaşça içeri uzattı. Abisi salya sümük ağlıyordu. Üstelik bunu aynaya sarılarak yapıyordu.

"Hâlâ uyuyor musu-" Hıçkıra hıçkıra ağlayan beden genç kızın sesini işittiğinde ayna ile olan temasını kesip kıza doğru koşmaya başladı.

"Mina! Yaşıyo-" Genç kız abisini ilk defa bu şekilde gördüğünden ürkmüş, bir adım geri atarak bedenini odadan çıkardığı gibi hızla kapıyı kapatmıştı. Abisi sonunda delirmişti. Kalbi ağzında, salonda oturan büyükannesinin yanına doğru ilerlemeye başladı. Hemen kapı eşiğinde duran çantasını sırtına takarken aklından geçenleri dışa vurmadan edemedi.

"Abim sonunda keçileri kaçırdı! Ben yalnız gidiyorum." diyerek ağır adımlarla evden ayrıldı. Kızım sitem dolu cümlesine karşın, yaşlı kadının elindeki şişler hareket etmeyi bırakmıştı. Kapanan kapının sesi evin içinde yankılanırken, kadın derince iç çekmiş ve elindeki örgüye devam etmişti.

Ağlamayı kesip salona gelen genç açık televizyonda yayınlanan haberi bir kez daha işitti. Bugün bir şeyleri değiştirmek için son şansı olabilirdi. İşte bu yüzden, Jisung'u geri getirmek için elinden gelen her şeyi yapacaktı Minho. Bugün ya her şey son bulacak ya da yeniden başlayacaktı.

"Tiamat meteoru birkaç günlüğüne gözle görülebilecek. Bu akşam 19:30 civarı en net görülebileceği zaman."

"Bu akşam," dedi gözleri saat arayışındayken. "hala zaman var."

"Günaydın Jisung." Elinde çaydanlık ve fincan ile mutfak kapısından çıkan kadın arkası dönük, elleri belinde, duvarı seyreden genci görünce konuştu.

Minho işittiği isim ile sesin geldiği yöne döndü. Gördüğü kadın ile yüzüne samimi bir gülümseme yerleştirdi. Kadın onu gördüğünde abartılı bir tepki vermese de şaşırmıştı. Gözlüklerini düzeltip, elindeki çaydanlığı masaya koyerken konuşmasına devam etti.

senin adın 𝜗𝜚 minsung. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin