▶︎ altıncı bölüm.

239 92 1
                                    

"Bu da ne?" Elimde yazan yazı da ne anlama geliyordu şimdi? Jisung. Bu isim rüyamda benim için kullandıkları isimdi. Ne ara yazdım acaba bunu? Ayrıca, neden formalarım ile uyudum ki?

"Minho, hadi kahvaltıya gel." Babam mutfaktan bana seslendiğinde aklımda olan şey kahvaltı değil başka bir şeydi, günlüğümde yazanlar... Sahi, ben neden böyle şeyler yazmışım ki? Çok saçma. Gözlerim tekrar ve tekrar yazıda gezerken olan şeylere anlam vermeye çalışıyordum.

Arkadaşların da sen de iyi insanlarsınız. İşin beni biraz zorladı ama her şey bir film gibiydi, çok eğlendim! Yaptığım bir hata nedeni ile Dahyun sempai ile biraz vakip geçirdik, senin açından iyi olduğunu düşünüyorum. O gerçekten tatlı ve güzel bir kadın. ~Jisung.

Her şey daha da karmaşık bir hal alıyordu. Bunları ben mi yazmıştım? Hayır, kesinlikle bir sorun var.

~

"Yine o kafeye gidelim." Jeongin elindeki sandviçi yerken bir yandan cevap bekleyen gözlerle bana bakıyordu, oysa bilmiyordu ki kafe hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Aynı şekilde Hyunjin de elindeki sütü içerken beni izliyordu.

"Üzgünüm, işe gitmem gerekiyor." Hyunjin omuz sallamakla yetinirken, biraz sert bir tonda söylediğim için Jeongin tek kaşını kaldırmış anlam vermeye çalışıyordu.

"Nereye gideceğini biliyor musun?" Hyunjin sütünü bitirmiş olacak ki konuşmaya dahil olmak istemişti. Jeongin ise sorduğu soru karşısında gülmeye başlamıştı.

"Hyunjin, yoksa telefonuma onları yazan sen miydin?" Jeongin hâlâ gülüyor iken bu sefer garip bakışlar sunan kişi Hyunjin olmuştu.

"Ah, her neyse görüşürüz." Yerde duran çantayı alarak aralarından ayrılmıştım, duyduğum son şey ise Jeongin'in benim arkamdan "Bugün normal davranıyor." demesiydi.

~

Üstümü değiştirmiş, personel odasından çıkıyordum. Kapıyı ardımdan kapatmam ile üçlü bir grubun yanıma gelmesi bir olmuştu.

"Önümüze geçtin lan, Minho!" Ne? Ne konuda önlerine geçmiştim şimdi ben bunların? Tek gözüm kısık, cümlenin devamını beklerken bir diğeri söze girmişti.

"Dün çok yakındınız." Gözlerim, ima ettikleri şeyi anlamam ile fal taşı gibi açılırken, elim heyecandan yerinden çıkacak gibi atan kalbimin üzerine gitmişti.

"Ciddi misiniz? Dahyun senpai ile mi?" Üçlü, hemen hemen aynı tepkileri verirken diğerlerinden uzun olan, kollarını göğsünde birleştirmiş onaylar biçimde kafa sallıyordu.

"Neler oldu?" Kollarını çözüp bana doğru bir adım atarak aramızdaki mesafeyi azaltırken diğerleri de aynı şeyi yaparak duvara yapışmamı sağlamıştı.

"Ben... gerçekten hatırlamıyorum."

"Dalga mı geçiyorsun bizimle?" Cevap vermek amacıyla ağzımı açtığımda kapı aranlamış ve içeriye Dahyun sempai girmişti.

"Günaydın millet!"

"Günaydın, Minho!" Ayrıcalıklı bir şekilde söylediği sözler yanaklarımın kızarmasına neden olurken sinirli bakışları üzerime çekmiştim.

~

Neden elimde 'Kimsin sen?' yazan bir yazı vardı? Biri neden kim olduğumu soruyordu, veya neden kim olduğumu soruyordum. Ben yazmış olmalıydım, neden biri koluma böyle bir şey yazsın ki değil mi? Ama neden...

"Günaydın Ji! Büyükannem kahvaltı için seni bekliyor, üstünü giyin de gel hadi." Mina yine bütün enerjisi ile güne başlarken ben birkaç gündür olan saçmalıklara anlam vermeye çalışıyordum.

"Tamam, geliyorum." Düz bir cevap, kapanan kapı ve tekrar tekrar okuduğum, elimde yazan o yazı...

~

"Günaydın!" Sadece Felix'e selam vermek istemiştim, sınıftaki bütün bakışları üzerime toplamak değil. Sınıf kapısından içeri adımlayarak sırama oturmuştum, halen üzerimde olan gözler rahat hareket etmemi engelliyor olsa da.

"Neler oluyor? Neden herkes bana bakıyor?" Felix ona yönelttiğim soruya bedenini bana döndürerek cevap vermişti.

"Dünkü hareketlerin yüzündendir." Dün ne olmuştu ki? Neden bir günüm diğerini tutmuyor anlamıyorum.

~

"Ne? Ne yaptım dediniz?" Öğle yemeği için bahçede her zamanki yerimizde oturuyorduk, Felix ise dün yaptığım düşüncesiz hareketleri anlatıyordu.

"Bir anda sırayı yere ittin, boyalar yere döküldüğü için de ceza olarak çıkışta sınıfı sen temizledin." Bunları ben mi yapmıştım yani... Bu ben olamam. Gerçekten bir sorunumuz var.

~

Kapıyı açıp hızla kapatmam bir olmuştu. Eve varmıştım ama kontrol etmem gereken bir şey vardı bu yüzden dönüşte eve tek başıma gelmiş, Mina ve diğerlerini beklememiştim. İçeride şaşkın gözlerle bana bakan büyükanneme cevap bile vermeden odama ilerlemiştim.

Çantamdan aradığım defteri alıp masaya geçtim. Birkaç sayfa karıştırdığımda aradığım şeyi bulmuştum. Bulduğum şey ile nefessiz kalmam bir olmuştu. Defterde yazan notlar ve karalamalar bir tek şeyi ifade ediyordu.

~

"Rüyalarım sırasında aslında Jisung denen çocuk ile yer değiştiriyordum."
Telefondan tuttuğum günlük ve tarihler uyuşmuyordu, bir gün o yazıyor diğer gün ben yazıyordum. Bu da demek oluyor ki imkansız olan şeyi aslında şuan yaşıyorduk.

"Yani rüyada bana Jisung demelerinin nedeni onun vücudunda olmam, bu yüzden davranışlarımız farklı olduğu için kendi bedenimdeyken hatırlamadığım şeyler yaşıyorum ama aslında onları yapan ben değilim, Jisung."

senin adın 𝜗𝜚 minsung. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin