11. Bölüm: Öpücük

10K 221 40
                                    

Ay şu bölüm yüzünden başıma gelmeyen kalmadı ahshahshah.

Keyifli Okumalaar!

11. Bölüm: Öpücük

Onu orada öylece bıraktıktan sonra arka kapıdan dışarı çıktım. Burada sadece bir kaç kişi vardı ve aralarında Miraç ağabeyi gördüğümde onun da hissetmiş gibi bana dönmesi ve birbirimize büyük adımlar atıp ortada sarılmamız hayal gibiydi. Onu üniversitedeki ilk senemde tanımıştım. Onun son senesiydi ama o kadar fazla vakit geçirmiştik ki benim her şeyimi öğrenmişti. Herkesten gizlediğim dansçı karakterimi bile. Beni havaya kaldırıp etrafımda bir tur döndürdükten sonra beni yere indirip benden ayrıldı.

"Cimcime?!"

"Miraç ağabey!"

Saçlarımı karıştırdı gülerken. "Büyümüşsün güzelleşmişsin. Seni gördüğüme çok sevindim."

"Ben de seni ağabey. Nasılsın nasıl gidiyor?"

"Bizde her şey yolunda, İstanbul'a döneli bir kaç gün oluyor. En yakın arkadaşımın şirketinin kutlamasını kaçıramazdım." dedi ve sonrasında arkama bakıp seslendi "Merih! Seni tanıştırmam gereken biri var devrem."

Arkama baktığımda seri adımlarıyla bize yaklaşan adamı gördüğümde panikledim. Evet cesur davranıp onu yanağından öpmüştüm ama şimdi onu görünce utanmadan edemiyordum.

"Bak devrem Aren ile tanış, kendisi kız kardeşim gib-"

"Biz zaten tanışıyoruz devrem." dedi Merih gözlerine yüzümde gezdirirken.

"Nereden tanışıyorsunuz?"

Merih'in tekrar konuşmasına müsaade etmeden cevapladım. "Komşum o benim. Aynı zamanda antrenörüm." dedim. Söylediklerimden sonra Merih tek kaşını kaldırarak bana bakmıştı.

"Ah, anladım." dedi Miraç ağabey. Sonrasında telefonu çalmıştı ve yeniden görüşelim diyerek bizden uzaklaştı. Ben de arkasından usulca ilerleyip ondan uzaklaşacakken Merih'in güçlü eli koluma sarıldı ve durdum. Beni duvarın yanına çektiğinde gözlerimi sıkıca kapatmıştım.

"O öpücük," dedi. "O öpücük ne içindi?"

"Bir sebebi mi olması gerekiyor?" dedim. Daha fazla mı batırıyordum bilmiyordum ama içimden geldiği gibi davranmaya karar vermiştim.

"Sebepsiz yani, istediğin için öptün." dedi kısa bir sessizlikten sonra, sanırım bazı şeyleri artık anlıyordu.

Başımı sallayıp onayladım. "Anladım." dedi sadece. Kolumdaki eli gevşer gibi olduğunda çekecektim ki birden belimi kavrayıp ondan uzaklaşmış bedenimi kendisine çekti.

"O zaman ben de seni istediğim gibi öpebilir miyim Aren?" dedi kulağıma fısıldarcasına.

Kalbim hızla kan pompalarken nefes alışverişimin hızlandığını onun da fark ettiğine emindim.

"Ha? Şimdi mi?" dedim, karşısında bir aptalın durduğunu düşünebilirdi. Ne diyordum tanrı aşkına!

Güldü bembeyaz dişlerini sergileyerekten.

(Ben Robert Pattinson'un kulu köpeğiyim de :D)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Ben Robert Pattinson'un kulu köpeğiyim de :D)

Gülerken onu izlemek çıkardığı sesleri duymak beni ister istemez gülümsetiyor, adeta bir şapşala çeviriyordu.

"Evet Aren, tam şu an seni öpebilir miyim?"

Etli kırmızı dudaklarından dökülen kelimeleri duyunca nefesim kesilmişti. İşte şimdi beynimi tamamen kapatmıştım.

"Şu an, ama şu an yanlış anlamazlar mı?"

"Şu an burada kimse yok. Ayrıca tıpkı seninki gibi, arkadaşça bir öpücük."

"Tamam o zaman, öpebilirsin." dediğim anda derin bir nefes aldı ve kulağımdan yanağıma doğru kaydırdı yüzünü. Şimdi sıcak nefeslerini yüzümde hissediyordum.

"Öpeceğim." dedi.

Önce burnunun değdiğini hissettim yanağıma, usulca sürtündükten sonra dudaklarını yanağıma bastırdı. Derinden bir ürperiş dolandı tüm vücudumu.

Dudağını yanağım üzerinde aşağıya doğru hareket ettirdi ve tam çenemin altından bir daha öptü. Öylece bekledi ve sonra geri çekildi. Neden ikinci kez öpmüştü?

"Bu- bu ne içindi?" diye sordum. Neyden bahsettiğimi o gayet iyi biliyordu.

"Sebepsiz, sadece istedim."

Başımı salladım gözlerimi gözlerinden ayırmadan. Telefonum çalınca yerimde sıçradım, sanırım yeşil gözlerine bakarken fazla odaklanmıştım.

"Açmam lazım." dedim. Başını salladı, "Aç o zaman." dedi. Bir elimi belimdeki eline koyup hafifçe belimden uzaklaştırdım. O da zaten geri çekmişti.

Ali Kağan Demir Arıyor...

Merih'e arkamı dönüp hemen telefonu cevapladım. Ali hoca tamamıyla aklımdan çıkmıştı. "Efendim hocam?"

Merih'in ofladığını duyduğumda gülecektim neredeyse.

"Aren nerdesin, gitme zamanı geldi."

Merih'e dönüp bi' baktığımda kaşlarını yukarı kaldırıp 'hayır' demeye çalıştığını gördüm.

"Hocam geliyorum, bir şey söylemem lazım."

"Salondayım."

"Tamamdır." deyip kapattım.

Bedenimi Merih'e döndüğümde kapıya dönüp koluna girmemi isteyerekten kolunu kaldırdı. "Benimle döneceğini söyle, zaten kutlama sona erdi herkes çıkıyor. Yarım saat içinde biz de çıkmış oluruz."

Gözlerimi devirip koluna girdim. "Aranızdaki rekabetin arasına düşmek istemiyorum."

"Seni buna dahil etmeyeceğim, aramızda rekabet yok çünkü ben onu rakip olarak görmüyorum. Benim için sadece eski bir dosttu."

Bu sırada binaya girmiş kırmızı halılı koridorda salona doğru yürüyorduk.

"Dosttu dedin, geçmiş zaman. Ne oldu da böyle oldu?"

"O beni rakip olarak görmeye başladı."

BÖLÜM SONU.

Fark ettiyseniz ilk defa büyük harflerle.. Şu bölüme kac gündür uğraşıyorum ya yeto ahshahaahshah

Vote atıp yorum yapın lütfen,
Sevgilerimle, Rei

AFİTAP (texting) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin