0.1

393 181 19
                                    


🎼 Evdeki saat - Uzunlar V1

Oturduğum yerde bacaklarımı karnıma doğru çektim. Kafamın içinde dönen melodiyle gözyaşlarım yavaşça akmaya başlamıştı.
Her zamanki gibi.

Hayat acımasızsa bu benim suçum muydu? Her şeye göğüs germeye, ayakta durmaya çabalamak zorunda mıydım?

Evet.

Bu benim tercihim değildi ya da hiç birimizin, bu hepimizin kaderiydi.
Ve bu oyuna devam etmeliydim. Kaçmak bu zamana kadar işe yaramamıştı, yaramıycaktı. Üstüne gitmek zordu, daha da zorlaşıcaktı. Ama ne olursa olsun çabalamam lazımdı.

Çünkü bu keder sarmaşık gibi her tarafımı sarmalamıştı.

Kendime gelmeye başlayınca oturduğum ıslak yerden kalkıp bazı yerleri kırılmış olan aynanın karşısına geçtim. Ağlamaktan koyulaşmış kahverengi gözler, kabarmış siyah saçlar, şişmiş kiraz rengi dudaklar ve yıpranmış kıyafetli kızla bakışıyordum. Kendisi ile barışık olamayan benimle.

6 saat önce...

"Ben hazırlandım artık çıkmıyor muyuz?"

Anneme söylenmeye başlamıştım. Çünkü ne zaman babamın yanına gitmek gibi bir düşüncemiz olsa ya oyalanıyor ya da mahna üretiyordu.

"Montumu giyiniyorum işte."

Evet uyuşuk uyuşuk giyiniyordu. Bizim kodlamalarda bir hata vardı. Uyuşuklanan taraf annem oluyordu. Gerçi bu kod hataları sadece babamı ziyarete giderken oluşuyordu.

"Yine geç kaldık. Bir şey değil, babamla aram bozulcak diye korkuyorum."

Annem sanki küçük bir kız çocuğuymuşum gibi yanıma yaklaştı ve saçıma küçük bir öpücük bıraktı. Bu konuda hassas olduğumu biliyordu.

"Babandan bahsediyoruz. Bunu dert etmeyecek biri olduğunu biliyorsun."

Tabiki de biliyordum. Bu sözlerinin üstüne annem ile bakışmamızda gözlerindeki duyguyu görmeyi beklemiyordum.

Annem hep böyleydi. Ağızı ile gözleri çelişkiliydi.

"Çıkalım mı artık?"

"Kesinlikle evet."

Arabamız yoktu. Aslına bakarsanız üst üste biriken borçlarımızı ve yeni aldığımız küçük evimizin borçlarını ödeyebilmek için satmak zorunda kalmıştık. Zaten yeterince para edebilecek bir arabamız yoktu. Yinede sattığımız para gayet menkul bir fiyattı. Ayrıca bizim cebimize de para geçmişti.

Çağırdığımız taksi gelince montumu çıkardım ve taksiye öyle bindim. Maalesef babam bizden uzaktaydı. Ona ulaşımımız yaklaşık bir saati buluyordu. Bu bir saat boyunca taksinin içinde sıcaktan boğulmak istemezdim.

Yavaş yavaş gideceğimiz yere yaklaşıyorduk. Babamın yanına gitmeyeli bir aydan fazla oluyordu ve onu özlemiştim. Onunla konuşmayı, içimi dökmeyi hiçbir şeye değişemezdim. Taksi durunca parasını ödeyip çıktık ve annemle beraber yürümeye başladık. Yavaş yavaş babamın yanına yaklaşıyorduk. Yaklaştıkça içimdeki hüzün artıyor napıcağımı bilemiyordum.

Evet artık gelmiştik.

Babamın mezarına.

"Merhaba baba. Bu sever sana papatya getirdim."

Hikayelerin yarım kalmaması dileğiyle ,)

Bu benim değil,
bizim hikayemiz.

Hikayemizi yükseklerde oluşuna şahit olmak için oy verir misiniz?

UzunlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin