0.2

268 169 18
                                    

🎼 Evdeki saat - Uzunlar V2

Evet artık gelmiştik.

Babamın mezarına.

"Merhaba baba. Bu sever sana papatya getirdim."

Hayat bazen acımasız olabiliyordu.
Ya da her zaman böyleydi ama biz mutlu olduğumuzu sandığımız anlarda acımasızlığını arka plana atıp unutuyorduk.

İnsanlar şimdi toğrağın altında huzurla yatıyor. Kötü olanlar ya da ne demeliyim bu yaşam oyununu yanlış oynayanlar belkide şuan azap çekiyorlar.

Tek emin olduğum şey babamın huzur içinde yattığı.

Ya da bu, bir kızın babası için istediği bir şeydir. Bir gerçek değil.

Ben Ayçin Tekin ve benim hikayem henüz başlamadı. Hikayeyi başlatacak olan başrolünü bekliyor.

Elimdeki çiçeği mezarın yanına bırakırken ister istemez içime kara bulutlar oturuyordu. Gözlerimde de yağmak üzere olan büyük kara bulutlar.

Babamın cenazesine gerçekten çok az kişi katılmıştı. Tamam akrabalarımızla aramız iyi değildi ama bu bir cenaze töreniydi, bir ölüyü ölümsüzlüğüne kavuşturma anıydı. Gelmeleri gerekmez miydi? Her neyse bu konu hakkında yorum yapmamalıydım galiba.

Yine her zamanki gibi annem mezara yaklaşmıyor, benim babamla hasret gidermemi bekliyordu. Onun hep acısından dolayı yanına yaklaşamadığını düşünsemde bunu birkaç kez dile getirmiştim ve cevap olarak annemin gözyaşlarıyla karşılaşmıştım. Kısacası artık sorgulamıyorum.

"Merhaba baba. Papatyalar güzel gözüküyordu ve dedimki neden bu sefer papatya getirmeyeyim."

Durdum ve düşünmeye başladım. Ne diyecektim ki. Girdiğim son iştende kovulduğumu mu? Borçların artmaya başladığını mı? Yoksa şey "baba, annem senin hakkında hiç konuşmuyor. Aman tanrım ne yaşamış olabilirsiniz ki?" filan mı demeliyim.

Galiba delirmek üzereyim ya da çoktan delirmişim. Deli maaşı diye bir şey var mı? Eğer öyle bir maaş varsa evet ben deliyim.

Derin bir iç çektim. Arkamı dönüp anneme baktığımda gökyüzüne bakan gözleri benimkilerle kesişti. O an gözlerinden bir çok cümle geçiyordu ama tabiki anlamıyordum.

"Ah baba aşırı iyiyiz biliyor musun? Her haftanın bir günü altın günü yapıyor annem. Kısırlar, poğaçalar, yaprak sarmaları filan her şey çok güzel oluyor. Ee tabi en güzelide halamla yengemlerinde gelmesi."

Biraz bekledim sanki babamı dinliyormuş gibi.

"Evet baba neden inanmıyorsun geliyorlar işte her hafta. Hatta amcam annemin kısırlarına bayıldığını söylüyor."

Anlattıklarım yalan, bende yalancı.

Ee dedim kendi içimden, sonra daha daha neler oldu.

Hiçbir şey.

Anlatacak güzel hiçbir şey olmadı.

"Öyle işte babacım. Hayat güzel, kuşlar uçuyor, herkes el ele, bizde para çok eşyalar düşük fiyatla satılıyor."

Vesaire vesaire vesaire, küçük küçük yalanlar işte.

"Anlayacağın her şey çok güzel kaptan." Diyerek ayaklandım yoksa fazla yalandan cehhennemin kapılarını açmaya başlayacaktım.

Annem ayaklandığımı görünce benimle beraber kalkmıştı. Bakışları babamın mezarına bir kere bile değmiyordu.

Özlüyor ya o yüzden. Baksa ağlayacağı için.

Annem yanımda mezarlığın dışına doğru ilerken gözlerim her zamanki yerinde sabit kaldı. Büyük çınar ağacının arkasından, buraya her geldiğimizde beni izlediğine artık emin olduğum birine.

Sol kolunda bir, sağ kolunda iki tane siyah bileklik takan o kişiye.

Hikayelerin yarım kalmaması dileğiyle ,)

Bu benim değil,
bizim hikayemiz.

Hikayemizi yükseklerde oluşuna şahit olmak için oy verir misiniz?

UzunlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin