0.5

215 161 0
                                    

🎼 Evdeki saat - Uzunlar V1

"Yenge." Dedi. "Hoş geldin."

"Sağol." Dedim onun gülümseyen yüzüne karşı uzak bir sesle. Sonradan aklıma dank eden bir şeyle durdum ve devam ettim.

"Ne?..." Dedim. "...Yenge mi!?"

"Hey!" Diyerek aniden şahıs kişisine bakmıştım. O ise beni bile ürküten sert bakışlarıyla iki kişiye bakıyordu. Ona seslendiğimi anlayınca bana döndü. Döndü ancak deminki sert bakışlarının aksine incitmek istemeyecek bir bakıştı bu. Sözlerime devam ettim sert ses tonumla.

"Sana dedi dimi yenge diye?"

"Evet. Sol taraftaki kişinin karısıyım ben. Diğeride yenge diyor işte bana."

Sağ taraftaki kişiye döndüğümde şaşkın ve napcağını bilmez bir ifadesi karşıladı beni. Aniden sol taraftaki kişiye döndüğümde ise şahısın dediği şeyden mutlu olmuş olacak ki çapkınca sırıtıyordu.

"Hee..." Dedim. Demek o yüzden yenge diyordu. Bakışları bana tekrar inanamıyor şekilde bakarken söylendi bu kez.

"Şuan bana gerçekten ciddi olmadığını söyle."

Ben yine hiçbir şey anlamamıştım. Bu konunun üstünde sadece 2 saniye düşününce bastı bazı gerçekler kafama.

"Bana şuan ne olduğunu açıkla..."

Kafam iyice karışmıştı. Bugünki olanlar başımı ağrıtmaya yetiyordu. Tabiki şahısı yenge demeyeceğini biliyordum. Sadece kendimi kandırmaya çalışıyordum işte. Bana yenge demişti. Enişteydi. Amcaydı. Dede deseydi. Yenge de ne alakaydı.

"...HEMEN!"

Bağırmamla beraber ikisiside irkilmişti. Tek hâlâ sakince duran şahıstı.

Yanıma yaklaştı. Yaklaştı. Ve sırtıma elini yavaşça koyarak beni hafif bir şekilde ittirdi.

"İçeride konuşalım." Durdu sonrasında devam etti cümlesine. "Her an kaçmaya çalışan sinirli tavuskuşu."

Sinirlerim aniden yavaşlamıştı. Gözlerine farklı baktığıma emindim. Benim tavuskuşu olduğumu biliyor muydu? Yani şey ismimin anlamının tavuskuşu olduğunu biliyor muydu?

"Sen..." Dedim. "İsmimin anlamını biliyor musun?" Gözlerimin en masum haline döndüğüne emindim. Herkes ismimle Aytürk ya da Ayrus diyerek dalga geçerdi. Kimsenin ismimin anlamını araştırıp bakmadığına adım kadar emindim. Peki ya o bunu biliyor muydu gerçekten?

Gözlerini kaçırdı. Evet bu ilk göz kaçırmasıydı. Bir köşeye yazmalı mıydım?

"Hayır..." Dedi. "... Ne bilim senin isminin anlamını! Hem ben ismini bile bilmiyorum." Diye yükseldi aniden.

Bu adam malın önde gideniydi. Yıldızlarımız hiç bir zaman buluşmazdı bu gerzekle.

Beni itiklemek için narince sırtıma koyduğu eli artık sırtımda değildi. Aniden çekmişti elini. Yukarı, sağa, sola, aşağı ve eve baktı.

"Hadi artık içeri geçelim cidden." Demesiyle içeri doğru adımlaması bir olmuştu. Ben ve diğer iki kişi onu izliyorduk.

İki kişiden uzun olanı yanıma doğru yaklaştı. Tedirginlik duymadım. Bu bana hiçbir halt yapamazdı. Usulca yanıma yaklaşıp "Sana bir bilgi vermem lazım yenge" demişti. Yine yengeydi. Ama şuan ona odaklanamamıştım. Söylemesi gereken bir şey mi vardı? Söylemeliydi.

Kafamı aşağı yukarı salladığımda o dahada yaklaşıp sanki şahsın ya da diğer kişinin onu duymasını istemiyor gibiydi. "Tekin eğer gözlerini kaçırırsa kesin bir boklar dönüyordur. Ne konuştunuzda gözlerini devirdi o?"

"Yaklaş." Dedim ve kulağına yavaşça yaklaştım. Sanki mühim bir şey söylecekmişim gibi daha da girdim kulağının dibine. Ağzımdansa malum kelime dökülmüştü. "Sanane."

Bana şaşkın ve inanmaz gözlerle bakınca gülmemek elimde değildi. Kahkaha dökülmüştü ağzımdan. Döküldü dökülmesinede o anda şahsın, Tekin'in bize dönüp bağırması eş zamanlarda gerçekleşmişti. "Noluyor lan orada." Niye kızmıştı ki şimdi. Bananeydi. Beni ne ilgilendirirdi. Ama merak edilirdi.

Sert bakışları uzuna dönünce uzun yanımda saniyesinde ayrıldı. Tekin yine susmuyor bağırmaya devam ediyordu.

"Hadi artık geçin içeri. Zamanla oynuyoruz burada okey taşlarıyla değil."

Sinirlenmiştim. Gereksiz bir ortamdaydım. Gereksiz insanlarla ne olduğunu bile bilmediğim konular yüzünden buradaydım.

Gerçekten, gerçekten iğrenç bir hayat.

Hepimiz içeri geçmiş salondaki koltuklara yerleşmiştik. Büyük koltuğa uzunla kısa, diğer tekli koltuğa ben, karşımdaki tekli koltuğa da Tekin oturmuştu. Ortamda büyük bir gerginlik vardı. Ya da Tekin fazla gergindi, ortamada gerginliğini yayıyordu.

"Ayçin, öncelikle kısa ve öz olucam."

Güldüm. Evet baya baya sırıtıyordum. O ise bu ifademe şaşkınca bakıyordu.

"Bana Ayçin dedin."

Kadınsı bir kahkaha attım. Üçünün bakışlarıda bana dönünce gülüşümü durdurmaya çalıştım ama olmuyordu işte.

"Hani ismimi bilmiyordun, Tekin."
İddialı bakışlarımla ona bakıyordum. Küçükte olsa yalanın ortaya çıktı, Tekin demek istedim ama onun sözleriyle duraksadım. Gülüşüm direk sönmüş kalbimde nefret, gözlerim yaş ile dolmaya başlamıştı.

"Ayçin, babanı ben öldürdüm."

Hikayelerin yarım kalmaması dileğiyle ,)

Bu benim değil,
bizim hikayemiz.

Hikayemizi yükseklerde oluşuna şahit olmak için oy verir misiniz?

UzunlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin