.74.

100 14 12
                                    

İki hafta sonra - Seul'den uzaklarda

Şık restoranın kuytu masalarından birinde oturan güneş gözlüklü genç adam, kahvesinin boş bardağını masasına bırakıp dakikalardır izlediği çiftin oturduğu masaya doğru adımlarken haklı bir özgüveni taşıyordu tüm hücrelerinde.

Keyifli manzara eşliğinde yemeklerinin tadını çıkaran ikili hemen önlerinde duran tanıdık bedenle doğal olarak şaşırmıştı. Adama göre bir hayli genç olan güzel kadın konuşmuştu ilk;

"Oh Bay Min! Ne tesadüf!"

Ayaktaki adam kibarca gülümseyerek selamlamış ve nasıl olduğunu sormuştu güzel kadına.

"Yine çok güzelsiniz."

"Ah çok teşekkür ederim. Siz de her zamanki gibi çok naziksiniz. Yalnız mısınız, Jimin yok mu?"

"Maalesef, onun dersleri vardı. Ben iş için buralardayım."

Yalan değildi, ama bu tatil bölgesine yatırım yapmak için gelmemişti Yoongi. Bakışlarını yaşlıca olan adama çevirdiğinde onun zaten kendisini izlediğinin farkındaylığıyla gülümsedi.

"Nasılsınız Bay Sei? Aslında sizi gördüğüm çok iyi oldu, konuşmak istediklerim vardı sizinle."

Adam anlamıştı. Kaçamayacağını da.

"Güzelim hadi sen gelirken gördüğümüz mağazalara bir bak, eminim alacak güzel şeyler vardır."

Genç kadın daha yarısı dolu olan pahalı tabağına bakıp itiraz edecek gibi olduysa da adamın masanın üzerinden uzattığı kredi kartını görünce tüm iştahını kaybetmişti.

"Doymuştum zaten. Hem formuma dikkat etmeliyim değil mi? Neyse. Jimin'e selamlarımı iletin Yoongi. Görüşmek üzere."

Kadının boşalttığı sandalyeye evsahibi edasıyla oturmuştu Yoongi ve hemen söze girmişti.

Elinde tuttuğu telefonu masanın üzerine bırakırken ekran özellikle masaya dönüktü.

"Dünya çok küçük değil mi Bay Sei?"

"Özellikle de sizin gibi genç, güçlü ve hevesli gençler için öyle. Benim içinse hala uçsuz bucaksız."

"Ülkenin tüm tatil beldelerini geziyorsunuz sanırım. Sınırlarınız oldukça geniş olmalı Bay Sei?"

İma dolu gergin anlar yaşlı adamın iştahla devam ettiği yemeğini sonlandırdığı gösteren hareketle son bulmuştu. Agresif denecek kadar sert hareketlerle çatal bıçağını tabağına bırakmış ve peçeteyle dudaklarının kenarını silmişti. Yoongi dikkatle izliyordu karşısındaki adamın her hareketini.

"Taehyung nasıl?"

"O gün yazlıktan kaçar gibi gitmek yerine kalıp kendiniz sorabilirdiniz?"

Yaşlı adam hırsla soluyup manzaraya yüzünü dönene kadar bir süre yine gergin sessizlik olmuştu masada.

"Ne öğrenmek istiyorsun?"

"Her şeyi"

"Karşılığında?"

Yoongi tiksinti hissini gizlemeye çalışarak ceketinin iç cebininden çek defterini çıkarıp bol haneli bir rakam yazmış ve kağıt parçasını karşısındaki adamın görebileceği ama almak için rahatını bozması gereken bir mesafeye bırakmıştı.

"Tahmin ettiğinizden çok daha fazlasını anlatabilirim."

Yoongi parmağını kağıt parçasının üzerinden masaya tıklatmıştı.

Ashes of Mine - TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin