Jake'ten
Saat oldukça geç olmuştu ve Sunghoonlar gitmişti. Babamın bahçedeki duran minderlerde tek başına oturup gökyüzünü izlediğini görünce yanına gitmeye karar verdim.
"Oğlum? Hava çok soğuk ceket alsaydın ya." Omzumu silktim ve yanındaki mindere oturdum. Ona birkaç gün önce Sunghoon'la konuştuğumuz gibi 'bir erkeği sevmem ona nasıl hissettirirdi?' sorusunu sormak istiyordum ama babamla konuşmak benim için her zaman gerici olmuştu.
"Baba, seninle bir şey hakkında konuşmak istiyorum." Kafasını bana çevirdi ve 'dinliyorum' dercesine kafasını salladı.
"Sınıfımda bir çocuk var, adı Riki. Okula yeni geldi ve kendini tanıtırken erkeklerden hoşlandığını söyledi. Bu benim için hiçbir sorun yaratmıyordu ama sınıfımdaki çoğu kişi onu dışlamaya ve dalga geçmeye başladı. Jungwon ve benim ön sıramızda oturuyor ve onunla konuşmak istiyoruz ama çekiniyoruz. Sence ne yapmalıyız?"
Açıkçası Riki'nin gay olması hariç bu hikaye yanlıştı. Sınıfımdaki kişiler oldukça iyi ve anlayışlıydı.
"Eğer Riki dediğin çocuk seni kötü etkilemiyorsa, ne bileyim sigara kullanmıyorsa, düzgün bir insansa, yönelimi umrunda olmamalı. Sonuçta kimin kimden hoşlandığı bizi ilgilendirmez. Hatta bir ara Jungwon ve Riki'yi davet edebilirsin. Onlarla tanışmak isterim." Heyecanla kafamı salladım. Babamın bu tarz konularda dar görüşlü olmaması beni sevindirmişti.
"Jake, sana yıllar önce, 'Büyüdüğünde sana bir sır vereceğim.' demiştim, hatırlıyor musun?" Evet, babam bana o zamanlar 9-10 yaşlarındayken babam bana bir sır vereceğini ama daha büyümem gerektiğini söylemişti. Geçen yıla kadar sürekli ona bunun ne olduğunu sorsam da hala büyümediğimi söyleyip geçiştiriyordu. Heyecandan soğuyan ellerimi sweatimin cebine sokarak kafa salladım.
"Biz lisedeyken annenin gerçekten çok yakışıklı bir sevgilisi vardı, Seokjin. Annen ona her zaman aşkla bakardı, sürekli birlikte dolaşırlardı, bense uzaktan onları izlerdim. Yanımda her zaman Taehyung ve Yoongi amcaların olurdu. Bir gün Seokjin'in anneni sevmediğini fark ettim. Annen her zaman onun yanında olurdu ama Seokjin hiçbir zaman Jisoo'ya onun baktığı gibi bakmazdı, onu sevmediğini kendince belli ederdi."
"Kısa süre sonra Seokjin ve arkadaşları hem ablamla hem de bizimle takılmaya başladılar, kısa sürede Seokjin'le oldukça yakınlaşmıştık. Bir gün hiç olmaması gereken bir şey oldu. Seokjin hala Jisoo'yla sevgiliyken bana benden hoşlandığını söylemişti. İlk önce çok şaşırdım, benim ondan hoşlandığım su götürmez bir gerçekti ama her zaman platonik olacağını düşünmüştüm."
"Her ne kadar onu sevsem de, bu annen için büyük bir haksızlık olurdu. Seokjin'i reddettim ve zaten son senesi olduğu için Jisoo ile ayrılıp okul değiştirdi. Her zaman çok fevri birisi olmuştu ama hiçbir zaman beni üzecek bir şey yapmadı. Jisoo'yu sevmemesine rağmen onunla o kadar güzel ayrıldılar ki Jisoo onu asla unutamadı. Ve sonradan fark ettim ki, biz annenle aynı adama aşık olmuştuk."
"Seokjin'i lisenin sonuna kadar görmedim. Benim 12. sınıfa geçeceğim yaz Busan'da karşılaştık. Bunun bir tesadüf olduğunu düşünsem de sonrasında benim için Busan'a geldiğini söylemişti. Bana kaldığı oteli gösterdi ve biz...bir takım şeyler yaptık."
"Bu sırada Jisoo ve benim ailem oldukça yakınlaşmıştı. Ailem hakkında belki de böyle konuşmamalıyım ama çok geri kafalı insanlardır. Onlara bir erkeği sevdiğimi söylemek yerine boyun eğdim ve Jisoo'yla evlendik. Seokjin bunu duyduğunda...Tanrım. O kadar üzülmüştü ki, benden duymamıştı bile, annem ve babam tüm mahalleye duyurmuştu."
"Yanıma gelmedi, neden böyle olduğunu sormadı. Sadece elinde bir valizle evinden çıkarken gördüm onu, sonrasında hiç görüşmedik. Şu an ne yapıyor bilmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wonyoung's Brother
Fanfiction"Sunghoon, ben seni hiç bırakmak istemiyorum." Dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Gözlerinin benim gibi dolduğunu görsem de hızlıca gözlerini kırpıştırdı. "Bırakmayacağız, Jake. Asla bırakmayacağız. Gerekirse ülkeyi zombiler bassın, gerekirse salgınl...