26

753 56 97
                                    

herkes heejay sikis beklerken namcun daddymin tum endamiyla boluma girisi saka midir

Namjoon'dan

Ben yaşadığı hiçbir şeyi hak etmeyen bir adamdım. Geçmişte yaptıklarımdan sonra tıpkı bir korkak gibi kaçıp arkasına bile bakmayan bir aptaldım ben.

Geçmişi düşünmek her gece uykularımı bölüyor, kabuslarla uyanıyordum. O şu an ne yapıyordu, nasıldı, neredeydi, onun hakkındaki her şeyi deli gibi merak ediyor ama adım atamayacak kadar da korkuyordum. Onun hakkında bildiğim tek şey Busan'da yaşadığıydı. Buraya döndü mü, evlendi mi bilmiyordum.

En kötüsü de tüm hissettiklerimi ve yaşadıklarımı Jisoo'ya da hissettirmemdi. Geceleri kabuslarla uyandığımda beni o sakinleştiriyor, sırrımı saklıyordu. Ne olursa olsun her zaman yanımda oluyor ve çocuklara karşı her zaman iyi tutumlu oluyordu. Bazen onu hak edecek ne yaptığımı düşünmeden edemiyordum çünkü ben Tanrı'nın her aileye verdiği o kötü babanın ta kendisiydim.

Gecenin bir yarısı çocuklarımı ve eşimi bir anda bırakarak onun izini sürebilmek için yollara düşmem de bunun kanıtıydı.

Arabamı Hoseok'un evinin önünde durdurduğumda hızlı adımlarla merdivenleri çıkmaya başladım. Biz ayrılalı 20 yıldan fazla olmasına rağmen Hoseok'a onun için bir kere bile gelmemiştim, ben konuşmadığım için o da konusunu açmamıştı ama biliyordu, içimin içimi yediğini o da biliyordu.

Kapıyı sert darbelerle çaldıktan sonra uykulu gözlerle bana bakan Hoseok'u es geçerek salona geçtim ve ellerimi alnıma yerleştirdim. Hoseok'un anlamsız ve uykulu bakışlarının üzerimde olduğunu hissedebiliyordum.

"Ne olduğunu anlatacak mısın yoksa gidip uyuyayım mı?" Avuç içlerimle yüzümü ovuşturarak gözlerimi açtım. İki elini de beline koymuş, dağınık şekilde bağlanmış lacivert röpteşambırıyla onu ciddiye alamıyordum.

"Biliyorum saat geç ama-"

"Saatin geç olduğunu anlamış olman iyi. Gelişme gösteriyorsun." Sesindeki siniri hissettiğimde alt dudağımı dişledim. "Ben, nerede yaşadığını bilmek istiyorum. Ya da ne yaptığını." Bunu sesli şekilde bir başkasına söylemek çok zordu ama başarmıştım işte, şimdiyse Hoseok'un gözlerinin neden dolduğunu anlamaya çalışıyordum.

"Ne oldu, yanlış bir şey mi dedim? Uykun mu var?" Art arda sorduğum sorulara ek olarak ayağa kalktım ve yanına gittim. Kafasını olumsuz anlamda salladı. "Gerçekten büyüdün. Gerçekten ama." Bunu derken göğüsüme bakmasıyla göz devirdim. "Hadi halledelim şu işi, sonra yemin ederim sana güzel bir yemek ısmarlayacağım."

Yanımdan ayrılıp salondaki büyük beyaz masanın üzerindeki laptopu aldı. Açtıktan sonra anlamlandıramadığım şeylet yaptı. O kadar hızlı davranıyordu ki klavyeye bakmıyordu ve sürekli kaşlarını çatıyordu. Klavyenin ya da parmaklarının nasıl kırılmadığını anlamaya çalışırken laptopu bana doğru çevirdi.

"Busan'da yaşıyor, evlenmemiş ama çocuğu var. Kendine ait bir dükkanı var, hediyelik eşya tarzı şeyler satıyormuş. Oğlu hariç üzerine kayıtlı kimse gözükmüyor ve adreste de yalnız gözüktüğüne göre oğluyla yaşamıyor. Adresini de ister misin?"

Hoseok'un söylediği şeyleri algılamaya çalışırken beynimin durduğunu hissediyordum. Tamam, bir oğlu vardı. Evlenmemişti, tıpkı hayalindeki, hayalimizdeki gibi bir dükkan açmıştı. Her ne kadar her seferinde bunun imkansız olduğunu ve altından kalkamayacağımızı söylesem de bunu başarması ve inatla üzerine gitmesi beni mutlu etmişti.

Wonyoung's BrotherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin