20

844 69 141
                                    

jakehoon düzgün moment versin artık amk

Jake'ten

Bugün Sunghoon'un sınavı belli olacaktı. Aynı zamanda Wonyoung'un yanında da olmam gerektiğini biliyordum ama içimden gelmiyordu.

Sunghoon'un en sevdiği pastaneye uğrayıp tatlı bir şeyler aldıktan sonra evlerine gittim. Babasının uyuduğundan emindim ve zile basarak onu uyandırmak istemiyordum. Cebimden telefonumu çıkararak Sunghoon'a yazdım.

Birkaç dakika sonra kapı açıldığında, Sunghoon'un oldukça gergin ifadesiyle göz göze geldim. Yavaşça ayakkabılarımı çıkarıp içeri geçtiğimde kendini koltuğa attı ve elleriyle yüzünü kapattı.

Altında depresyona girdiğinde giydiği bol paçalı gri eşofmanı ve üzerinde de beyaz tişörtü vardı. Hırkamı astıktan sonra dağınık salonda göz atarak yanına gittim ve kucağına oturdum. Şaşırmış şekilde gözlerini açıp bana baktığında, önüne gelen tutamlarını çekip ona sarıldım.

"Sonuçlar açıklanana kadar sana sarılacağım." Gerginlikten buz gibi olmuş elleri belimi bulurken kulak arkasına bir öpücük kondurdum ve bacaklarımı belinin iki yanına yerleştirdim. Ellerim onu rahatlatmak istercesine ensesindeki saçları okşuyordu.

"Jay ve Heeseung'ı da mı çağırsak? Onlar için de motivasyon olur belki yan yana olmanız." Dedim mayışmış halde. Kokusu o kadar güzeldi ki ömrüm boyunca kullanacağım tek parfüm olabilirdi.

Kafasını yavaşça sallayarak yanına attığı telefonunu eline aldı ve birkaç tuşa basarak kulağına yasladı. "Bize gelsene, Jay'i de çağıracağım." Kaşlarının çatıldığını hissetmiştim. "Umrunda değil mi? Koskoca 3 yılımızı çalışarak geçirdik ve sonucunu umursamıyor musun, Heeseung?"

Çenesini sıktığında kafamı boynundan kaldırdım. "Tamam, nasıl istiyorsan öyle yap." Telefonu kapattıktan sonra bana döndü. "Sonuç umrunda değilmiş, arkadaşının doğum günü partisi için hazırlanıyormuş bu saatte." Sinirlendiğini hissettiğimde yanağına bir öpücük kondurdum.

"Heeseung son zamanlarda çok garip zaten. Jay de çok sessizleşti, ne gruba yazıyor ne de okulda sırasından kalkıyor. Çocuk bakıyorum sanki!" Bir hışımla ellerini kalçama atarak ayağa kalktığında ellerimi hızlıca boynuna doladım. Bacaklarım belini sararken şaşkınca ona baktım.

"Bir anda kalkılır mı ya öyle? Ödüm koptu." Dedim sitem ederek. Beni sanki balon gibi hafifmişim gibi kaldırması yüzünden etkilendiğimi de inkar edemezdim. Salondan çıkarak mutfağa girdi. Buzdolabından çıkardığı soğuk suyu bir bardağın içine döküp içerek salona geri döndü.

Boyun oyuntusundan arkadaki aynada nasıl durduğumuza bakıyordum. Sunghoon'un fiziği gerçekten mükemmeldi. Bacakları oldukça uzun ve kaslıyken, beli bir o kadar ince ve omuzları oldukça genişti. Tişörtünün altından belli olan sırt kaslarını parmağımla takip ederek elimi boynuna götürdüm.

Bacaklarım belinden sarkıyordu ve ellerim sırtında dolanıyordu. Tanrı aşkına, kim şu görüntüyü görüp etkilenmeyebilirdi ki? "10 dakika kaldı." Sesiyle kendime gelirken ilerleyerek koltuğa oturdu. Bacaklarını geniş şekilde açarken elleri kalçam ve belim arasında mekik dokuyordu.

"Jake." Sesinde hiçbir duygu yoktu. Tek hissettiğim yorgun oluşuydu. "Hm?" Boynundaki dudaklarım yüzünden sesim boğuk çıkıyordu. "Seni seviyorum." Şaşkınca gözlerimi açıp kafamı kaldırdım. "Nereden çıktı bir anda bu şimdi?" Kalçamdaki elleri yanaklarımı buldu. "İstediğim üniversite olmazsa taşınmak zorunda kalacağız, senden uzak kalmak istemiyorum."

Elimle alnına vurdum. "Dayak için yer arıyorsun valla! Bir daha böyle şeyler söylersen ısırırım seni." Yanaklarımı sıkarak gülümsedi. "Kabul." Yüzümü onunkine yaklaştırdım. "Yanaklarınla sınılı kalmam ama." Elimi göğüsünden aşağı indirdiğimde dudaklarını ıslattı.

"Sonuç açıklanacak şimdi, oyalanmayalım." Tekrar benimle birlikte kalktığında, bu sefer bilgisayarı alıp geri döndü. Siteye girerek bilgilerini yazmaya başladı. "Doğum tarihiii..."Düşünüyormuş gibi yaptı, bir insan nasıl kendi doğum hününü unuturdu ki?

"0812, 02 yaz işte." Dudaklarından onaylamaz bir tını döküldü. "O senin kasanın şifresi değil miydi? Bir dakika, benim doğum günüm, senin kasanın şifresi mi?" Göz devirdim.

"Onu bunu boşver, hadi sonucuna bakalım." Kimlik numarasını da girdikten sonra sadece "tamam" tuşuna basmak kalmıştı. "Ben, bakabileceğimi sanmıyorum." Elini mousetan çekti ve geri yaslandı. Bilgisayarı elime aldım ve ondan onay bekler şekilde durdum. Kafasını salladığında tuşa bastım.

"Ne oldu? Ne yapmışım? Keşke o soruyu da işaretleseydim ya, hani sana anlattığım vardı ya. Bir sene daha çalışamam artık. Keşke sayısaldan hazırlanıp eşit ağırlıktan girmeseydim. Of!" Yüzümde gururlu bir gülümsemeyle ona bakarken yüzünü kapattığı ellerini araladı. "Ne oldu?"

"Derlerdi de inanmazdım, doktorlar gerçekten çok konuşuyor." Göz devirdi. "Çok konuşmuyorum bir kere. Bir dakika, doktor mu dedin sen? Tanrım!" Belimden tutarak ayağa kalktı ve dans etmeye başladı. Onun mutlu halini oturarak izlerken onun tarafından ayağa kaldırılmıştım.

Dudaklarımız birleşirken ellerini belime yerleştirdi. "Siktir! Jay ve Heeseung'a sormam lazım!" Dedi nefes nefese şekilde. Hızlıca koltuktaki telefonunu aldı ve konuşmaya başladı.

Sunghoon mezun olmuştu. Okulda her fırsatta görmeye çalıştığım birisi olmayacaktı artık. Ya da okulun ücra köşelerinde öpüştüğüm birisi. Çıkışta sanki ilk defa görüyormuşum gibi hevesle konuştuğum birisi de olmayacaktı. Ben Sunghoon olmadan Jake değildim. Ona da ben olmadan kendisi olamazdı.

"Jay yazılım kazanmış." Dedi heyecanla. Gülerek bağırdım. "Hayırlı olsuuuun!" Telefonun hoparlöründen gelen sesi duyduktan birkaç dakika sonra Sunghoon telefonu kapattı ve Heeseung'ı aradı. Aralarında geçen kısa konuşmamın sonunda Heeseung'ın da veterinerlik okuyacağını duyduğumda ona da iyi dileklerimi söyledim.

Sunghoon konuşmalar bittikten sonra yanıma oturdu. "Ne oldu, durgun gibisin." Ona döndüm ve ellerimizi birleştirdim. "Bencil olmak istemiyorum ama, mezun olmanı istemiyorum." Elini saçlarıma atıp okşadı. "Ben de mezun olmak istemiyorum ama sana söz, her şey eskisinden daha iyi olacak." Gülümsedim.

"Her şey eskisinden daha iyi olacak."

Wonyoung's BrotherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin