#18#

454 45 264
                                    

"Dik dur."

Küçük çocuğun sırtı dikleşti. Canı sıkılıyordu ve ders de bir türlü bitmek bilmiyordu.

"Sallama kalemini Adrien. Düzgün otur."

"Sıkıldım baba. Ne zaman oyun oynayacağım?"

"Ne oyunu? Bugün hiç vaktin yok. Sallama dedim o kalemi! Bırak masanın üzerine. Akşam oynarsın, dersini bitirmen lazım."

"Ama baba, yoruldum artık. Sürekli masa başında oturup ders yapıyorum."

Gabriel küçük çocuğun önündeki piyanoyu işaret etti.

"Çal hadi. Tekrar, baştan. Bu hızda ilerlersen yetiştiremeyeceğiz."

Adrien tuşlara vurdu.

"İstemiyorum! Kuşları göreceğime söz vermiştin!"

Gabriel "Terbiyeli ol!" diye bağırdı. Sonra sakince yanıtladı.

"Ne kuşu Adrien? Bütün kuşları kedi avladı. Öldü onlar."

Adrien rafın üzerinde duran kediye baktı. Yüzünde çirkin bir gülüş vardı ve siyah tüylerinde kırmızı bir parıltı seçiliyordu.

"Beyaz olanı da mı avladı?"

Gabriel gencin önüne konan tabağı kenara aldı. Ve yerde yatan kuşu işaret etti.

"Beyazı yemedi ama bak, ölmüş olmalı."

"Sikeyim. Ama annem?"

Ettiği küfürle şaşkına dönen Gabriel ani bir hareketle saçlarını kavradı ve başını geriye doğru çekti.

"Terbiyeli ol Adrien. Annen orada."

Adrien kendini tavana asan beyaz takım elbiseli kadına baktı.

"Yaşıyor mu?"

"Nefes almıyor."

Adrien kendi kendine mırıldandı "Nasıl ölür?".

"Ölmedi." dedi kulağına eğilen babası.

"Nefes almıyor."

Bunun üzerine ayağa kalkan ve masadaki bardağı masaya vurup parçalayan Adrien babasına döndü.

"Kuşlar sürü hâlinde uçarlar. Yoksa güvercinler yalnız mı?"

Babası yanıtlamadı ama gözlerinin nasıl korkuyla parladığını gördü Adrien. Demek güç böyle bir şeydi... Gülümsedi.

"Zevkli olacak. Gel hadi buraya."

Ama öyle olmadı. Kovalamaca kısa sürdü. Küçük, karanlık, kuytu bir köşede yakaladı onu. Defalarca sapladı camı vücuduna. Ama sivri ucun yumuşak ete girişini hissetmiyordu. Kan da çıkmıyordu.

"Ne oluyor lan burada?"

Yerde yatanı yakasından tutup ışığa çekti ve birden boşluğa bakan yeşil gözlerle karşılaştı. Bir zamanlar zümrüt yeşili olan o gözlerde tek bir parlaklık, yaşam belirtisi kalmamıştı. Adrien'ın ödü koptu. Hızlıca cesedi bıraktı ve ayağa kalktı. Ama zamanında kaçamamıştı. Cesetten akan kan yere yayılmış, ayakkabısına ulaşmıştı bile.

Korku dolu gözlerle yerde yatan bedenine baktı. Ne kadar zaman kendisini izlediğini bilmiyordu ama birden nefesi daralmaya başladı. Kaçamamıştı, boğazına kadar gelmişti kan. Kendi kanında boğuluyordu. "Hayır." dedi. Ama sesi çıkmıyordu.

"Hayır, hayır. Hayır lütfen. Hayır!"

Adrien ter içinde kalmış bir şekilde uyandığında Luka başında dikilmiş korku dolu gözlerle onu izliyordu.

Pets \ Lukadrien Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin