"Git buradan."
Çelik gibi soğuktu Adrien'ın sesi. Marinette ayağa kalktı ve ona doğru yürüdü. O ise yere çivilenmiş gibi kıpırdamadan duruyordu.
"Adrien, konuşmak için geldim."
"İstemiyorum." dedi Adrien gözleri yanmaya başlarken.
"Git buradan."
"Lütfen, bir şeyler söylememe izin ver. Hata ettiğimi biliyorum. Seni çok kırdım, farkındayım. Ama yalvarırım dinle beni. Daha fazla üzülmeni istemiyorum."
Marinette onun sessiz kalmasına endişelenmişti.
"Adrien?"
Titreyen ellerine baktı. Adrien kontrolünü kaybetmeden önce mırıldandı sessizce.
"Nefret ediyorum."
Ve bir sonraki saniyede bas bas bağırıyordu.
"Nefret ediyorum senden! Def ol! Git buradan! Çık git! İkinizden de nefret ediyorum!"
Ellerini saçlarına geçirdi. Evdeki eşyalara dokunamıyordu ve Marinette'e zarar vermek istemiyordu. Kendini sıkmak gittikçe güçleşir olmuştu. Öyle ki acıdan iki büklüm oldu. Gözyaşları sakince yanaklarına doğru süzülürken o çığlıklar atıyordu.
"O lanet heriften nefret ediyorum! Çıkmıyor! Aklımdan çıkmıyor! Sürekli aynı sorular, aynı kabus! Hiçbir şeyi unutturduğu yok! Hep aynı ilaçlar, aynı saçma tat! Nefret ediyorum!"
Marinette onu sakinleştirmek için yumuşak bir sesle konuştu.
"Adrien tamam."
Ama Adrien bağırmaya devam ediyordu.
"Hep aynı soru: O gece ne oldu Adrien? O gece ne oldu Adrien? O gece ne oldu Adrien? O gece ne oldu Adrien!"
Marinette sesini yükseltti.
"Adrien yeter!"
Ve ona yaklaşıp direnmesine fırsat vermeden sıkıca sarıldı. Adrien gittikçe azalan ve güçsüzleşen sesiyle konuştu.
"O geceden nefret ediyorum."
Marinette yavaşça saçlarını okşamaya başladı.
"Sakinleş Adrien. İyi olacaksın. O doktor burada değil. Kabusların burada değil Adrien."
Kulağına eğildi ve fısıldadı.
"İyi olacaksın."
Adrien kıpırdamadan öylece durdu. Yalnızca bir süre sonra güçsüz sesi duyuldu tekrar.
"Senden nefret ediyorum."
Marinette kendine gelene kadar kollarından ayırmadı onu. En sonunda Adrien'ı kendinden uzaklaştırarak yüzünü avuçları arasında aldı.
"Adrien, dinle beni. Sen haklıydın. Sen haklıydın. Sorun değil, o ilaçları almana gerek yok. Kendini 'Her şey yoluna girecek.' yalanına inandırmana gerek yok. Hiçbir şey yoluna girmese bile ben hep burada, senin yanında olacağım. Söz veriyorum."
Marinette özenle Adrien'ın ıslak yanağını sildi.
"Sen haklıydın, sonuna kadar. Ben unuttum. Başına gelenleri, neler yaşadığını, senin bir zamanlar o yetimhanede tanıştığım küçük çocuk olduğunu unuttum Adrien. Büyüdüğünü düşündüm. Benim gibi unuttuğunu düşündüm, unutman gerektiğini düşündüm. Senin yerine ben aklımdan çıkardım Adrien. Bu dünyada acına şahit olan tek kişi bendim ve ben aptal gibi dünyadaki diğer bütün o yabancıların arasına karıştım."
Adrien'ın ellerini sakince elleri arasına aldı.
"Affet beni. Ben hâlâ senin ablan olan o ukala kızım. Söz veriyorum, o yabancıların arasına karışmayacağım. Bir daha asla, asla olmayacak Adrien."
Adrien bunca süre boyunca ifadesiz yüzüyle onu dinliyordu. Derken ellerini çekti ve soğuk sesiyle sordu.
"Neden bu kadar geciktin?"
Marinette neden bu kadar gecikmişti? Neden gün geçtikçe Adrien'ın bu koca evde tek başına kalmasına göz yumar olmuştu? Neden kendi rızasıyla önce hayatına girip sonra ilgisini çekmişti üzerinden? Neden unutmuştu, neden Adrien'ın unutacağını düşünmüştü?
"Alya gibi düşünüyorsun sanmıştım."
Adrien doğruldu ve geriye çekildi. Dolu gözleri öfkeyle bakıyordu ama kendindeydi bu sefer. Bu seferki bir sinir krizi değil; sahici bir öfke, bir sitemdi.
"Neler söylediğini hatırlıyorsun değil mi? Seninle aynı sözcükleri kullanmıştı benim için. Normal değilmişim ben, hastalıklıymışım, hayatsızmışım. Sana o ne biliyor da konuşuyor demiştim. Bana o hiçbir şey bilmiyor demiştin."
Söyledikleri Marinette'in nefesini daraltırken Adrien devam etti.
"Sen ne biliyorsun peki?"
Sorusu onun göğsünü delip geçti. Çok uzun zamandır yaptığı hataları gün yüzüne çıkardı. Bütün gerçekleri yüzüne çarptı. Fakat bunlar daha hiçbir şeydi. Adrien sesini yükseltti.
"Sen benim hakkımda ne biliyorsun Marinette? Ne biliyorsun da konuşuyorsun? Plagg her hastalandığında koşa koşa sana gelip de onu kurtarman için yalvardığımı biliyor musun? Sana onunlayken diğer hiçbir şeyin önemi olmayışından bahsettiğimi biliyor musun? Buz tutmuş bu evde sıcak olan tek şey o kedi, sen bunu biliyor musun Marinette?
Ben söyleyeyim: Biliyorsun. Bunca sene Plagg'i nasıl sevdim en iyi sen biliyorsun. O doktor değil, sen biliyorsun. Ben bütün bunları ona değil sana anlattım, sana güvendim.
Ve sen öylece, hiçbir şey yokmuş gibi bütün bu meseleyi bir kenara aldın. Yok saydın. Herkes diyebilir. Herkes bana normal değilsin diyebilir. Plagg'in benim için neyi ifade ettiğini bilmeyen herkes bana hastasın, anormalsin diye bir dolu zırva saçmalayabilir. O aptal arkadaşın Alya bile...
Ama sen, sen bana hastasın diyemezsin. Bana normal değilsin diyemezsin. Bana sen tedavi görmelisin, iyi değilsin diyemezsin. Bana normal değilsin diyemezsin Marinette. Bak yüzüme!"
Marinette o konuştukça eğilen başını kaldırdı tedirgince. Mavi yeşille buluştu. Bu kez mavi gözlerden yaşlar akıyordu ama o yaşlar Adrien'ı durdurmaya yetmedi. Bağırdı sertçe, öfkeyle.
"Oğlunu kendi kuklası yerine koyan bir baba çok mu normaldi! Bu aptal sirke göz yuman bir anne çok mu normaldi! Bu aptal ev, kafamın içindeki bu aptal anılar çok mu normaldi! Cevap ver bana!"
Koca salonda Adrien'ın sesi yankılandı. Ama Marinette'in kulağının içinde çınlayan bu soruya diyecek bir sözü yoktu. Çünkü ikisi de cevabı biliyordu. Çok iyi biliyordu.
"Git buradan Marinette. Yine delirip bu kez de senin üstüne saldırmadan git. Çünkü ben bir tane daha psikiyatriste git Adrien tiradını kaldıramam."
Adrien arkasına dönüp bakmadan merdivenlerden çıkarken Marinette oturacak güç bulamayıp olduğu yere yığıldı. Gözyaşları tek tek yere damlarken neye sebep olduğunu anlamıştı. Korkunç bir canavara dönüştüğünü de...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pets \ Lukadrien
FanfictionSiz: Psikopat mısınız beyefendi? Numaramı nereden buldunuz? +336*****: PSİKOPAT SENSİN AMINA KOYAYIM EVCİL YILANIN VAR