3 Bölüm

10.3K 683 655
                                    

Merhaba arkadaşlar.
Şuan hüngür hüngür ağlıyorum. Kendimi yalnız hissediyorum...

Neyse boşverin.)

3 Bölüm; Tehdit

Demirhan ve çetesi!

Demirhan ve çetesi beni fark etmişti!

Şuan başım belada... Kesin, başım belaya girecek.

Demirhan, çocuğu tekmelemeyi bıraktı ve bana doğru yürümeye başladı. Yüzünde öyle soğuk bir ifade vardı ki... Korkmadım desem yalanın dibi olur.

Yavaş yavaş bana yaklaşmaya başladı, ben ise geri adım atıyordum. Benide dövemezdi değil mi? O kadar şerefsiz değildir herkalde. Olsun, o elini kaldırırsa bende ona karşılık veriridim. Sonuçta çocukluğumdan beri  boks ve kick boks ile ilgileniyordum ve birinicliklerim vardı. Onun üzerine çok güzel uygulardım öğrendiklerimi.

Tam arkamı dönüp kaçağım sırada beni kolumdan sertçe kavramış, sırtımı duvara çarpmıştı. Acıyla inledim. Çok sert çarpmıştı beni şerefsiz piç. Tabi ki bunları yüzüne söyleyecek kadar cesaretli değildim.

Demirhan bana doğru eğildi ve nefesi kulağıma çarpıyordu. Huylanmıştım. Dudaklarını ıslattığıp," Şimdi küçük kız, seninle üç maymun oynuyoruz. " dedi. Sesi etkileyiciydi. Şerefsiz piç. Devam etti konuşmaya," Eğer az önce gördüklerini birini söylersen, inan bana hayatını alt üst ederim. İlk başta çoğu sabah seni okulun kapısına kadar bırakan Polis memuru babanla başlar." Siktir!
Bu benim babamın Polis olduğunu nereden biliyordu.

"Bir süre seni gözetlemem gerekecek. Her hangi bir pot kır! İşte o zaman, içimde ki yatan şeytanı görürsün." Sesi tehditkardı. Ama şuan o kadar gülmek istiyordum ki. Kendimi bazen psikopat hissediyordum.

Benden uzaklaştı. Son kez," Üç maymun. Duymadım, görmedim ve bilmiyorum. Anladın mı?" dedi. Başımı salladım ve şuan nedense gözüme çok komik geliyordu. Büyük ihtimalle şimdi kahkaha atsam beni lime lime ederdi.

Dudaklarımı dişledim gülmemek için,"Tamam." dedim.

Koşarak ön bahçeye, oradanda bina girdim ve tuvalete kaçtım. Girdiğim gibi gülmeye başladım. Patolojik gülme ve ağlama hastalığım vardı. Aniden ortaya çıkan bir şeydi. Gülmem gereken yerlerde ağlarım, ağlamam gereken yerlerde deliler gibi kahkaha atardım. Yada diğer adı ile İstemsiz Duygu Bozukluğu. Sağlıklı bir birey değildim. 6 sınıfta babaannemi cenazesinde histerikli kahkahalar attığım da babam ve annem beni psikoloğa götürmeye karar vermişlerdi. Götürdüler ve yapılan bir kaç seans sonra Patolojik gülme ve ağlama yada diğer adı pek bilinmese de, İstemsiz Duygu Bozukluğu hastası olduğum ortaya çıkmıştı. Ve bu bir kişinin içine kapanmasına ve sosyal izolasyona yol açıyordu. Ve tam olarak böyle olmuştu. O zaman bir tane arkadaşım vardı ve sonra kimseyle sohbet etmemeye başladım.

İşte hayat size ne kadar iyi davransa, bir yerden vuruyordu. Hemde çok acı. Bazen düşünüyorum ve düşünürken kafayı yiyorum. Hastalığım dan nefret ediyorum. Çünkü bir gün babama - canım ta kendisi - bir şey olursa ki, ben kahkaha atardım ve o gün kendimden nefret eder, zarar veriridim. Eskiden olduğu gibi...

Babam kendini kötü hissetse de  bana belli etmezdi. Çünkü kendime bir şey yapabileceğimi biliyordu.

Lavabodan ayrıldım ve üçüncü kata - öğrencileri gebertmek için - çıktım. Sınıfı bu kattaydı koridorun sonundaki sınıftı. Nefes nefese durdum ve merdivenlere oturdum. Annem şuan, merdivenlere oturduğumu görse büyük ihtimalle 37 numaralı terlik yerdim kafama.

Çantamdan su çıkardım ve içmeye başladım. Çok su içen bir insanım. Yaklaşık kış aylarında 3-4 litre içerken yazın 10 litre suyu aşıyordu. Böbreklerim sonunda iflas edecekti. Ama kimin umurunda. Su içmeye devammmm!

Kuralsız LiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin