14.Bölüm

2.6K 92 120
                                    

Herkese merhaba upuzun bir tatil bölümü ile geldim. 💃 tatil kısmının bir diğeri de 15.Bölümde devam edecek bilginiz olsun. ❤ ilginize çok teşekkür ediyorum. Bolca yorum yapmayı tepkilerinizi benle paylaşmayı unutmayın okurken çok keyif alıyorum. 😍
ÖNEMLİ
https://open.spotify.com/playlist/4UQa3v0efLVMvWNfzhVdWN?si=JETXJXWbT7yq84PgjY0-SQ&utm_source=copy-link
Bu linkten SadGül'ün yolculuk playistine ulaşabilirsiniz ❤
.

Tw Hesabım : SentinusSu
Hikaye Tw Hesabı: sadgulhikaye
İnstagram Hesapları :
@songulacarerks
@payasli.sadii
@bircevirmeselesi
.

AĞUSTOS 2022

1 HAFTA SONRA

Günün ilk ışıkları her yeri aydınlatmaya başladığında Sadi ve Songül’de uçakları saat sabah 8’de olduğu için evden erken çıkıp Esenboğa Havaalanına gittiler. Rahat geçen yaklaşık bir saatlik uçuşun ardından Dalaman Havaalanına geldiklerinde keyifleri oldukça yerindeydi. Uzun zamandır konuşup hayalini kurdukları tatile sonunda kavuşmanın verdiği bir mutluluk vardı ve en önemlisi de birlikte geçirecekleri ilk tatilleriydi. Bu yüzden Sadi buraya gelmeden önce nerelerde duracaklarını, nerelere gideceklerini tüm her şeyi en küçük detayına kadar düşünüp planlamıştı. Kötü geçen günlerin ardından hem Songül’e hem de kendisine bu tatilin iyi gelmesini çok istiyordu. Sadi restoranı Yaver’e emanet etmiş, Songül’de kendini iyi hissettiği birkaç gün işe gittikten sonra yıllık izine ayrılmıştı.  Datça’daki tatillerini tamamladıktan sonra da birkaç günlüğüne de Ayvalık’a Acarerk ailesinin yanlarına gideceklerdi. İşte Sadi o anları düşündükçe midesine giren kramplara engel olamıyordu. Songül her seferinde Sadi’yi rahatlatmaya çalışsa da bir yandan onun bu tatlı gergin hali çok hoşuna gidiyordu.
Havaalanında çıktıklarında ikisinin de sırtlarında çantaları ile ellerinde iki tane küçük bavul vardı. Sabaha kadar valizleri son kez kontrol edip eksik bir şey olmasın diye tekrar tekrar bakmışlardı. Valizlerini hazırlamadan birkaç gün önce alışveriş merkezine gidip eksiklerini tamamlamışlardı. Songül kendine yeni bikini takımları ve elbiseler alırken Sadi’ye de desenli deniz şortları, gömlekler, şortlar beğenmişti. Son anda uğradıkları mağazadan da deniz gözlüğü ve palette alıp denizin tadını çıkarmayı hayal ettiler.
Songül ıslık çalıp ileride duran taksiyi çağırdığında Sadi Songül’ün bu tavrı karşısında gülümseyip o da Songül’e ıslık çaldı.
“Bayılıyorum senin bu hallerine. Daha önce tanıdığım hiçbir kadına benzemiyorsun.”
Songül gözlüğünü indirip gözlüğünün altından Sadi’ye bir bakış atıp kafasını hafifçe salladı.
“Daha önce kaç kadın tanıdın acaba sevgilim?”
Sadi yanlış bir noktaya değindiğini fark edince gözlerini sımsıkı kapatıp konuyu değiştirmeye çalıştı.
“O lafın gelişi güzelim ya bak taksi de geldi hadi!”
Sadi kendi elindeki valizleri kaldırımın kenarına koyduktan sonra geri dönüp Songül’ün elindeki valizleri alacağı sırada Songül sevgilisine uzatmayıp kendisi götürmeyi tercih ederken Sadi’ye laf çarpmayı da ihmal etmedi.
“Ben sana gelişi güzel geleceğim şimdi o zaman göreceksin.”
“Sen bana her türlü gel sevgilim hiç fark etmez.” Sadi eğilip Songül’ün yanağına öpücük kondurduktan sonra taksici ile birlikte valizleri bagaja koydular. Songül arka koltuğa geçip oturduğunda telefonunu çıkarıp anlık fotoğraflar çekerken Sadi’de kapıyı açıp Songül’ün yanına oturdu ve tatilleri an itibariyle başlamıştı.
.
Taksici Sadi’nin dediği adrese onları getirdiğinde Sadi’nin telefonda konuşup karavanı ayarladığı adam da onları köşe başında bekliyordu. Valizlerini bagajdan indirdikten sonra Sadi adamla konuşmaya giderken Songül’de taksi ücretini ödedi. Sadi adamla konuşup tekrar Datça hakkında bilgi almaya devam ederken adamın söylediği mekanları telefonuna not etti. Songül ise karşısındaki manzaraya büyülenmiş bir şekilde bakıyordu, denizde mavinin tek bir tonu değil birkaç tonu vardı ve o renk geçişleri o kadar mükemmel bir görüntü yaratıyordu ki hayran kalmamak elde değildi. Valizleri Sadi’nin yanına bırakıp karşı yola geçti ve boynunda asılı olan fotoğraf makinesinin ayarlarını yapıp denizin, uzun uzun palmiyelerin, renkli şemsiyelerin fotoğrafını çekti. Gözüne takılan, ilgisini çeken her yeri çektikten sonra geri Sadi’nin yanına döndüğünde adam Sadi’ye karavanın anahtarını uzatıp tokalaştılar. Adam uzaklaşıp gittiğinde Songül Sadi’nin kucağına atlayıp sımsıkı sarıldı. Yüzünün her bir noktasını öperken Sadi’de o öpücüklere karşılık verip sevgilisini öpüyordu.
“Çok ama çok teşekkür ederim. Çok güzel bir sürpriz oldu bu.”
“Sen benim hayatıma girerek en güzel sürprizi yaptın benim yaptıklarım seninkinin yanında bir hiç güzelim.”
Aşk dolu dakikaların ardından kenarda duran valizleri karavana yerleştirdikten sonra Sadi şoför koltuğuna, Songül’de hemen yanındaki yan koltuğa geçti. Kiraladıkları karavan yeni, bakımlı ve konforluydu. Sadi’nin baktığı karavanlar içerisinde en büyük ve geniş karavandı. Sadi koltuğu, aynaları ayarladıktan sonra arabayı çalıştırıp az önce adamın tarif ettiği markete doğru sürmeye başladı. Songül usb kablosu ile telefonu bağladıktan sonra bileğindeki fuları çözüp saçına taktıktan sonra camı sonuna kadar açıp saçının, parmaklarının rüzgarı hissetmesine izin verdi.
 “Uzunlar yanıyo' arabamızda
Bu ışık hepimize fazla, geceyi böler
Bilmem ne olabilir aramızda
Bu ışık ikimize fazla, arayı bozar”
Birlikte bağıra çağıra şarkıya eşlik ederken Songül telefonunu çıkarıp video çekti. Kamerayı iyice Sadi’ye doğru yaklaştırdığında Sadi utanıp kafasını çevirince Songül’de telefonu kaldırıp anın tadını çıkarmaya devam etti. Birkaç km sonra Sadi adamın tarif ettiği marketin önünde durdu. Songül Ankara’da hazırladığı uzunca listeyi çantasından çıkarttıktan sonra marketin içine girip hem Sadi hem Songül market arabası aldı. Listeyi ikiye böldükten sonra Songül yiyecek içecek kısmını hallederken Sadi’de tabak, çatal, temizlik, mangal malzemelerini halletti. Markette yaklaşık 40-45 dakika harcadıktan sonra aldıklarını ödeyip hepsini teker teker karavana yüklediler. Tüm her şeyi araca yükledikten sonra Songül aldığı soğuk suyu başından aşağı döktü. Hava aşırı sıcaktı ve bir an önce denize girip serinlemek istiyordu.
.
Aşkıydı, işiydi, ihtirası, düşüydü
Yere batsın faturası, malı mülkü
Bağlasalar durmam
Kaşıydı, gözüydü, intikamın gücüydü
Ayıp denen bi' şey var ya, hasbinallah
Ağlasalar durmam
İnsanım, insan
Hadi kalk gidelim hemen şu anda
Kapa telefonunu, bulamasın arayan da
Açarız radyoyu
Yol nereye biz oraya
İlk gecelerini karavan parkı olan bir koyda geçirecekleri için Sadi telefonundan gidecekleri yerin lokasyonunu açıp telefonu Songül’e verdi. Songül bir yandan telefonda Serhat ile konuşup abisine nispet yaparken bir yandan da Sadi’ye yolu tarif ediyordu.
“Şuradan sağ döneceksin Sadi.”
“Kızım sendeki şans, keyif kim de var?” Serhat telefonun diğer ucundan gülerek sitem etti.
“Sen de hayatına giren herhangi bir kadına doğru düzgün davransaydın. Şuan sizde tatile gidiyor olabilirdiniz Serhatcığım.”
“Hangisiyle acaba? 10 farklı hesaptan stalk yapanla mı, yoksa kıskançlık krizine girip evdeki her şeyi üzerime atan kadınla mı?”
“Sadi düz diyor. Ya sen her birini umursamaz tavrınla çıldırttığın için olabilir mi acaba?”
“Benimle kimse ilgilenmesin rica ediyorum. Ben ilgisiz bir canlı olarak hayatıma devam etmek istiyorum.”
“Bazen senin zekandan şüphe ediyorum.” Songül Serhat’a laf çarparken parmağıyla sağ tarafı gösteriyordu.
“Güzelim sağ mı sol mu?”
“Sağ tarafı takip et.”
“Ben kapatıyorum daha fazla senin bu bilmişlik taslayan hallerini dinleyemeyeceğim.” Serhat huysuz bir çocuk gibi konuştu.
“Kapama! Dur! Babamların yanına gittiğimizde sende geleceksin değil mi?” Songül bileklikleriyle oynarken abisinin de orada olmasını her şeyden çok istiyordu. Olası bir ortamın gerilme anında ortamı yumuşatacak ya da tanışmanın daha iyi geçmesini sağlayacak kişi abisiydi.
“Patlamış mısırımla geleceğim hem de!”
“Şakalarını başka zamana sakla olur mu abiciğim? Senin orada Sadi’ye ve bana destek olman lazım.”
“O iş ben de güzelliğim sen hiç merak etme. Şimdi kapatmam gerekiyor. Bol bol fotoğraf at bana. Sadi’ye de selam söyle.”
“Olur söylerim. Dikkat et kendine seni çok seviyorum.”
“Ben de seni çok seviyorum biriciğim.”
Songül telefonu kapattıktan sonra lokasyona baktığında Sadi’nin yanlış yolda olduğunu fark etti.
“Sadi! Nereye gidiyorsun? Yanlış yoldayız.”
“Eee telefon böyle gösteriyordu ben de bu yoldan gittim güzelim. Yok çatalın 3.çıkışı yok bilmem ne kafam karışıyor. Düzgünce düz git sağ dön dese ya!”
“Gayet basit hayatım, sen anlayamamışsın. Ormanın içine doğru gidiyoruz Sadi hiç mi fark etmedin? Dön şuradan hadi. Biraz daha gidersek ayı falan çıkacak karşımıza.”
“Sen haritayı kapat. Hep o kadın yüzünden kaybolduk. Birilerine sora sora buluruz kampı.” Sadi suçu asla kendinde bulmayıp navigasyona suç atarken Songül Sadi’nin bu kabul edemez haline gülüp telefonu kapayıp yanına koydu. Sadi biraz daha gidip yolun ilerisinden döndüğünde Songül ile didişmeye devam ediyorlardı. Sadi yolun yanlış olduğunu kabul etmezken Songül’de Sadi ile dalga geçiyordu. Bir sürü yanlış yola girip, birçok kişiye yol sorduktan sonra saat öğlen 2’ye gelirken sonunda kamp alanına gelmeyi başarmışlardı. Sadi karavanı boş geniş bir yere park ettikten sonra birlikte arabadan inip karşılarındaki manzaraya baktılar. Uzun süre arabada olmanın o verdiği hantallığı üzerlerinden attıktan sonra Songül poşetlerin içinden ekmek ve salamı bulup Sadi ile kendisine hızlıca bir sandviç hazırladı. Sadi karavanın içindeki masa ve sandalyeyi çıkartıp kurunca da sandviçlerini orada yediler. Yemeklerini yerlerken yanlarından geçip giden insanlarla merhabalaşıp birbirlerine iyi tatiller dilediler. Sandviçlerini yedikten sonra karavana geçip denize girmek için hazırlanmaya başladılar.
“Bu mu? Bu mu?” Songül kararsız kaldığı için elinde tuttuğu iki farklı bikiniyi Sadi’ye gösterip onun fikrini almak istedi. Biri neon pembe bir bikiniydi diğeri ise straplez lila rengi bir bikiniydi.
“Şu güzelim.” Sadi lila rengi olanı işaret ettiğinde valizinden kırmızı şortunu çıkardı.
“Tamam sevgilim.” Songül diğer bikiniyi bavula geri koyduktan sonra lila bikinisini yatağın üzerine attı ve soyunmaya başladı. Sadi bir yandan şortunu giyerken bir yandan da sevgilisini izliyordu. Bakışlarıyla gülüşüp birbirlerine bakarken Songül bikini üstünü Sadi’ye uzattı.
“Giydirir misin?”
“Seve seve.” Sadi mest olmuş bir şekilde Songül’ü süzerken sevgilisinin uzattığı bikiniyi aldı. Songül Sadi’ye sırtını dönüp saçını eliyle topladı. Sadi, Songül’ün kolunun altından bikiniyi geçirirken sırtına öpücükler kondurmayı, göğsünü ellemeyi ihmal etmedi. Bikinin arkasını taktıktan sonra Songül saçını serbest bırakıp savurdu ve saçları Sadi’nin sakallarına takılınca Sadi gülümsedi. Birbirlerine güneş kremi de sürdükten sonra artık denize girmek için hazırdılar. Karavanın kapısını kilitledikten sonra Songül Sadi’nin bileğinden çekerek merdivenlerden indirdi. Aylardır hasretini çektiği maviye kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu üstelik bu sefer yanında hayallerine ortak olan sevgilisi de vardı. Songül çantayı kumun üzerine attıktan sonra Sadi ile birlikte denize koşup bedenlerini serin suya bıraktılar. Tüm yılın yorgunluğunu çıkardıkları anlarda ikisinin de yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Sadi suyun altına dalıp Songül’ün bacaklarının arasından geçti ve Songül’ü omzuna aldı. Songül her an Sadi’nin onu atacağı korkusuyla bacaklarını sımsıkı Sadi’ye yapıştırırken bir yandan da gülüyordu.
“Bak sakın atma Sadi! Su yutmak istemiyorum.”
“Benim sağım solum belli olmaz her an-” cümlesini bitirmeden Songül’ü bacaklarından tutup denize attı. Sığ yerde oldukları için Songül sudan hemen çıkabilmişti ama yüzünde acı dolu bir ifade vardı.
“Bacağım…bacağımı taşa çarptım. Of Sadi! Çocuk gibisin…”
Sadi ilk başta Songül’ün numara yaptığını düşünüp ciddi almadı ama yüzündeki o acı dolu ifadenin geçmediğini görünce telaş yaptı.
“Neren acıdı? Özür dilerim güzelim.”
“Bak tam şurası.” Songül dizini sudan çıkarıp Sadi’ye gösterirken Sadi’nin boş bir anını yakalayıp suya doğru itti.
“Gel sen buraya gel! Gününü göstereceğim ben sana.” Songül Sadi’nin üzerine atlayıp batırmaya çalışıyordu.
“Seni nitelikli dolandırıcı seni! Ben de bir şey oldu sandım. Duygularımla böyle oynamaya hakkın yok. Seni polise şikayet edeceğim.” Sadi Songül’den kaçmaya çalışırken bir yandan da ona laf yetiştiriyordu. Songül suyun altına dalıp Sadi’ye yetiştiğinde sırtına atlayıp Sadi’yi geriye doğru çekti. Sadi daha Songül’e karşı koyamayacağını anlayınca kendini Ege’nin soğuk sularına bıraktı. Denizde biraz yüzüp açıklara gittikten sonra geri sahile çıkıp güneşin, havanın ve doğanın tadını çıkardılar. Birlikte müzik dinleyip keyif yaptılar, fotoğraf çekindiler ve gözlerini kapatıp birlikte olmanın tadını çıkardılar. Akşam olduğunda duşa girdikten sonra yemek hazırlıklarına başladılar. Sadi dışarıya sofrayı hazırlarken internetten getirttiği aydınlatmaları da masanın etrafına koyup ortamı aydınlattı. Karavana geri girip salata ve içecekleri de götürdükten sonra yemeği pişiren sevgilisinin yanına gitti.
“Kurt gibi açıktım şu an seni bile yiyebilirim güzelim.”
“Bende çok açıktım. 5 dakikaya hazır olacak sevgilim.”
Songül yemeğin pişmesini beklerken Sadi’de yanına gelen köpeği sevip onunla oynadı sahipleri yan karavandan köpeği geri çağırdığında Sadi köpeğin başını okşayıp gülümsedi. Karavanın merdivenlerinden elinde tabakla inen Songül yemeğin hazır olduğunun çağrısını yağınca Sadi Songül’ün elindeki tabakları alıp masaya koydu ve her zaman olduğu gibi nerede olurlarsa olsunlar Sadi Songül’ün oturacağı sandalyeyi tutup sevgilisinin oturmasını bekledi. Songül oturduktan sonra kendisi de karşısına geçip çatalını yemeğe batırıp yemeye başladı.
“Ellerine sağlık bir tanem.”
“Afiyet olsun sevgilim.”
Dalgaların, gitarın sesi, loş ışık , az konforlu bir ortamda ama bir o kadar da romantik bir şekilde yemeklerini yiyorlardı. Gitar çalan ve onunla birlikte şarkı söyleyen kadının sesi kulağa son derece hoş gelirken Songül’de hafifçe yerinde sallanıp şarkıya eşlik ediyordu. Songül’ün mutlu, huzurlu halini gören Sadi aklına gelen fikri direkt Songül ile paylaştı.
“Düğünümüzü burada mı yapsak acaba?”
“Ne düğünü?”
“Bizim düğünümüz sevgilim.” Sadi Songül’ün elini tutup parmaklarıyla oynarken Songül’ün parmak uçlarını okşuyordu.
“Onun için önce senin evlenme teklifi etmen gerekiyor.” Songül imasını yapıp gülerken Sadi Songül’ün attığı topu havada yakalayıp karşıladı.
“Etmeyeceğimi kim söyledi?”
Sadi Songül’ün eline minik bir buse kondururken gözlerinin içine bakıyordu. Songül şuan evlenelim dese hiç düşünmeden direkt gider evlenirdi öyle delice seviyordu sevgilisini ve onun için neyin nasıl olduğunun pek bir önemi yoktu yanında Songül’ün olması yeterliydi.
.
Sadi, karavanın küçük perdesinden sızan ışıkla uyanıp dalga sesleri eşliğinde Songül’ü uyandırmaya çalışıyordu. Dün akşam yemekten sonra merkeze doğru gidip ardından da bir eğlence kulübünde doyasıya eğlenip dans etmişlerdi. Songül’ün bitmek bilmek enerjisine uyum sağlamak Sadi için başta zor olsa da hem keyif aldığı için hem de Songül’ü yalnız bırakmamak için dans ederken sevgilisine eşlik etmişti. O kadar çok eğlenmişlerdi ki ikisi de baygın düşüp karavana geldikleri gibi uyumuşlardı ama her zaman olduğu gibi ilk uyanan Sadi olmuştu. Bugün farklı koyları gezip keşfedecekleri için yola erkenden çıkmaları gerekiyordu.
“Güzelim…sevgilim uyan hadi.” Sadi Songül’ün yüzünü sevip saçıyla oynarken önce burnuna sonra yanağına en sonunda da dudağına uzun bir öpücük kondurdu ama Songül’den bir tepki gelmedi. Üzerinde bordo mini geceliği ile küçük yatakta çok derin bir şekilde uykusuna devam ediyordu. Songül uyanmayınca Sadi baştan aşağı sevgilisini süzüp uyurken bile seksi olmayı nasıl başarıyor diye düşündü. Derin bir nefes alıp bıraktıktan sonra dudaklarını Songül’ün boynuna gömdü. Küçük küçük bir sürü öpücük bıraktı ama Songül hafif bir kımıldadıktan sonra uykusuna devam etti. Geceliğini hafif aşağı doğru çekip Songül’ün bronzlaşmayan yerlerini öptü. Öperken Songül’ün hafifçe gülümsediğini görünce Sadi gülmeye başladı ve Songül’ü kollarından tutup kendine çevirdi. Songül’de kendisine hınzır bir şekilde gülüyordu. Sadi onu uyandırmaya çalıştığı ilk anda aslında uyanmıştı ama uyuyor numarası yapıp Sadi’nin kendisine olan dokunuşların tadını çıkarmak istemişti.
“Demek uyumuyordun sevgilim? Numara yapıyordun öyle mi?” Sadi’de gülüyor ama bir yandan da kızıyormuş gibi yapıp Songül’e yaklaştı.
“Böyle güzel uyandırma servisi olunca tadını çıkarmak istedim ne yapayım?” Songül omuzlarını küçük bir kız çocuğu gibi havaya indirip kaldırdı ve parmağını dişlerinin arasına alıp ısırdı.
“Beni kandırmanın bedeli ne biliyor musun peki? Sadi küçücük yataklarında alan zaten darken Songül’ü yatakta iyice sıkıştırıp kollarının arasına aldı.
“Neymiş sevgilim? Bilmiyorum.” Songül hala sevgilisinin tepkisine gülüyordu.
“Bu güzelim.” Sadi kendini geri çektikten sonra Songül’ün bacaklarından kavrayıp sırtına attı. Songül Sadi’nin sırtına tırnaklarını batırırken ayaklarını da çırpıyordu. Sadi yataktan kalkınca Songül kafasını çarpmasın diye eliyle kafasını tuttu ve kapıyı açıp karavandan çıktılar.
“Sadi! Sakın Sadi! Bak düşündüğüm şeyi yapmayacaksın değil mi?” Songül kafasını kaldırıp Sadi’ye seslendi. Sadi’nin daha da hızlandığını fark edince kafasını indirip Sadi’yi belinden ısırdı.
“Ah! Songül ne yapıyorsun?" Sadi Songül'ün poposuna bir şaplak attıktan sonra koydaki yamuk yumuk merdivenlerden inip denize emin adımlarla ilerliyordu.
" Seninle 2 gün boyunca sevişmem bak görürsün!" Songül Sadi'ye son kozlarını oynuyordu.
" Buna cidden dayanabileceğini mi düşünüyorsun güzelim?" Sadi çok içten bir kahkaha attı.
"Konuyu değiştirme şimdi de bırak beni artık!"
Songül’ün ters durmaktan beyni allak bullak olmuştu. Bu tersten gitme yolculuğunda Sadi’nin poposu ile uzun süre bakışmak durumunda kaldıkları için Sadi’nin poposu gözüne ayrı bir güzel gelmişti. Konunun şu an bu olmadığını hatırlayınca Sadi'nin sırtına çok sert olmayacak şekilde vurmaya başladı.
" Artık çok geç güzelim." Sadi kendisiyle birlikte Songül’ü de denize attı ve suyun içinde Songül’ü tutup çıkarıp kendine doğru çekti. Sadi boxerıyla denize girerken Songül’ün üzerindeki gecelik tamamen üstüne yapışmıştı.  İkisinin de yüzünden su damlaları akıyor, birbirlerine öylece bakıyorlardı. Sadi karşısındaki manzaraya daha fazla dayanamayıp konuştu.
" Beni her şekilde kendine hayran bırakmayı nasıl başarıyorsun?"
“O da benim sırrım.” Dedikten sonra Sadi’nin dudaklarına yapışıp alt dudağını uzun uzun emerken Sadi elleriyle Songül’ün göğüslerini avuçluyordu. Geceliğinin askılarını indireceği sırada Songül Sadi’nin elinden tutup engel oldu.
“Burada olmaz Sadi. Biri görür falan olmaz.” Songül yaramaz bir çocuğu ikna etmeye çalışır gibi konuşuyordu. Sadi askılardan elini çekip Songül’ün kalçasına götürdüğünde sımsıkı sıkıp mızmızlandı.
“Bu ülkede neler oluyor onlar ayıp değil de benim sevgilimle sevişmem mi ayıp?”
“Çarpıtma lafı Sadii.” Songül numaradan Sadi’nin yanağına tokat atar gibi yaparken Sadi Songül’ün elini havada yakalayıp ısırdı.
“Köpek misin sen?” Songül Sadi’nin yüzüne suyu attıktan sonra ardından kıyamayıp öptü.
“Evet senin köpeğin oldum. Aşkından köpek ettin beni. Tüm dünya duysun ben Songül Acarerk’e aşığım.”
Sadi bağıra çağıra Songül’e aşkını itiraf ederken Songül’de sevgilisine eşlik etti.
“Sana çook ama çok aşığım Sadi Payaslı.”
.
Denizde fazla oyalanmadan çıkıp kahvaltılarını ettikten sonra geldikleri yerden ayrılıp popüler olan bir koya gelmişlerdi burada yüzüp eğlendikten sonra akşam Datça’da gezip, listelerine yazdıkları restoranlara uğrayacaklardı. Geceyi de bir şelalenin yanında kamp kurarak geçirmeyi planlıyorlardı. Sadi yüz üstü bir şekilde şezlongda uzanırken Songül sevgilisinin sırtına masaj yaparak güneş kremini sürdü. Songül'ün dokunuşlarıyla mest olan Sadi mayışmış bir şekilde iyice kendini bıraktı ve gözlerini kapatıp dokunuşların tadını çıkardı. Songül krem işini bitirdikten sonra şezlongda duran pareosunu alıp beline bağladı.
"Sevgilim ben içecek bir şeyler almaya gidiyorum bir şey istiyor musun?"
Sadi başını kollarının altında koymuş bir şekilde mırıldanarak cevap verdi.
"Bana buz gibi bir su ile atıştırmalık bir şeyler alır mısın?"
"Tamam hayatım alıp geliyorum ben."
Songül sehpadan gözlüğünü alıp taktıktan sonra telefonu da eline alıp çantasından cüzdanını da aldı ve bara doğru ilerledi.
"Merhaba, bir su , iki hamburger iki tane de limonata alabilir miyim?"
" Tabi siz oturun ben hazırlayınca sesleneyim size."
"Tamamdır teşekkürler."
Songül bar taburesine otururken İnstagram'a girip akışta olan fotoğraflara beğeni bıraktı. Oradan hikayeler kısmına geçip sıkıntıdan kaydettiği filtreleri denerken yanında 2 tane kız konuşmaya başladı.
"Çok yakışıklı adam ya baksana."
"Dövmeleri hele efsane. Taş gibi."
Songül yanındaki kadınların konuşmalarına kulak misafir olurken dinlememeye çalışıyordu ama telefonda kendine bakarken bir yandan da kulağı oradaydı.
"Ay Sena bu adam benim bak. Sen kendine başka bir çıtır bul."
" O çıtırın kimi isteyeceği belli olmaz ama tatlım. "
Songül daha fazla dayanamayıp kadınların baktığı yöne baktı. Kim bilir hangi keko tipi beğendiler diye düşünürken iki kadının da Sadi'ye baktığını görünce kadınların arsız lafları tekrar kulağında çınlarken sinirden yüzü kıpkırmızı oldu. Kıskançlık hissi damarlarında geziyordu. Sadi uzandığı şezlongdan kalkmış şemsiyenin altında telefonda konuşuyordu. Hafif bronzlaşmış teni, dövmeleri ve uzun boyuyla manken gibi bir sevgilisi vardı hatta gibisi fazlaydı. Telefonu sinirle kapatıp tabureden bir hışımla inerken yanındaki iki kadına ölümcül bakışlar atmayı da ihmal etmedi. Hızla Sadi'nin yanına giderken Sadi telefonu kapatıp şezlonga oturdu. Songül Sadi'nin yanına gittiğinde çantasına koyduğu keten gömleği çıkarıp Sadi'ye uzattı.
"Sadi şunu giysene."
"Anlamadım güzelim?" Sadi Songül'ün suratına şaşkın bir şekilde bakarken neden böyle bir şey istediğini anlamaya çalışıyordu.
" Hava çok sıcak güneş yakmasın seni sevgilim.!"
Songül eğilip Sadi'nin kollarından gömleği geçirirken gömleğinin iki yanından tutarak çekiştirdi.
"Songül Allah aşkına ne yapıyorsun güzelim? Nerden esti bu bir anda?" Sadi hala olanlara bir anlam veremezken Songül kendi kendine konuşup düğmelerini ilikliyordu.
"Bir yemek almaya gittik sevgilime göz koyuyorlar. Gördüler tabi yakışıklı adamı ama o adam benim yellozlar! O pis bakışlarınızı sevgilimin üzerinden çekin!"
Songül'ün dediklerine gülen Sadi sevgilisinin derdini anlamıştı. Songül onu kıskanmıştı. Bunu düşününce Sadi kahkaha attı.
"Güzelim sen beni mi kıskandın?"
" Kıskanmak demeyelim insanların bildiği yanlışları düzeltiyorum diyelim. Seni boşta sanmasınlar. Sen benimsin. " dedikten sonra Sadi'nin dudağına uzun tutkulu bir öpücük kondurdu. Songül’ü belinden kavradığı gibi kucağına oturtan Sadi, Songül’ün belinden sımsıkı tutup kendine iyice çekerken Songül Sadi’nin saçları ile oynuyordu.
“İki hamburger, iki limonata bekleyen!”
“Bizim sipariş bu alıp geliyorum sevgilim.” Songül kendini Sadi’den uzaklaştırıp ayağa kalktığında Sadi Songül’ü sinir etmek için sinsi bir şekilde gülerek konuştu.
“İstersen ben alıp geleyim güzelim.”
Songül adım attığı sırada arkasını dönüp gözlerini Sadi’ye dikti.
“Sen otur ve beni bekle.”
Songül tezgahtaki tepsiyi alırken daha demin ki yellozların ona baktığını görünce sanki az önce hiç kıskançlıktan çatlamamış, aklından türlü türlü senaryolar geçmemiş gibi gülümsedi. Garsona bir hamburger siparişi daha verdikten sonra iki kadına çok gizli bir sır veriyormuş gibi konuştu.
“Erkekleri doyurmak çok zor… Malum enerjiye ihtiyaçları oluyor. Anlarsınız ya.” Dedikten sonra göz kırpıp garsonun uzattığı tabağı alıp tepsiye koydu. Kadınlara tekrar gülümseyip yanlarından ayrıldıktan sonra elinde tepsiyle Sadi’nin yanına gitti. Songül’ün elinde tepsiyle geldiğini gören Sadi sehpanın üzerini boşaltıp ortaya koydu. Songül tepsiyi sehpaya koyduktan sonra şezlongunu sehpaya doğru yanaştırdı.
“3.hamburgeri kim yiyecek güzelim?”
“Seen.” Songül gayet olağan bir şeymiş gibi konuşup tek omzunu havaya kaldırıp indirdi.
“Güzelim ben sana atıştırmalık bir şey al dedim. İki hamburger al demedim ki.”
Songül patatesini sosa batırıp ağzına attıktan sonra Sadi’ye doğru eğilip gülümsedi.
“İçimden geldi.”
“Peki güzelim.” Sadi Songül’ün halini tavrını pek anlayamasa da iki hamburgeri de yedi. Yemeklerini yedikten sonra çantadan palet ve gözlüklerini alıp deniz girdiler. Bir sürü taş ve deniz kabuğu toplayıp kıyıya geri döndükten sonra Sadi jet skiye binen insanları görünce havlu ile vücudunu kurularken Songül’e döndü.
“Biz de binelim mi? Ne dersin sevgilim?”
“Tek bir şartla, ben süreceğim.” Songül kaşlarını havaya kaldırıp gülümserken Sadi direkt kabul edip Songül’e elini uzatıp şezlongdan kalkmasına yardımcı oldu. El ele tutuşup kiralama yerlerine geldiklerinde görevli çocuk yelekleri uzattı. Yeleklerini ayarlayıp giydikten sonra Sadi ücreti görevliye uzatırken Songül elini uzatıp Sadi’nin gelmesini bekledi. Jet skiye önce Songül binerken Sadi sevgilisine kalçasından iterek destek olmuş ardından da kendisi arkasına geçip Songül’ün beline sarıldı. Görevli Songül’e nasıl kullanacağını gösterdikten sonra ikiliyi yalnız bıraktı.
“Uçmaya hazır mısın sevgilim?”
“Haz-” Sadi cümlesini tamamlayamadan Songül hızla sağ tarafa doğru dönerken denizin bu tarafında kimse olmadığı için rahatlıkla sürat yapabiliyordu.
“Güzelim biraz yavaş mı sürsen acaba?” Sadi Songül’ün beline sımsıkı sarılmış gözüne gelen su damlalarından kaçmaya çalışırken kafasını sağ tarafa doğru yatırmıştı.
“Ne dedin sevgilim? Duyamıyorum.” Songül bisiklet sürer gibi jet skiyi o kadar kolay ve rahat sürüyordu ki yaptığı hızı hissetmiyordu bile.
“Yavaş diyorum sevgilim. Yavaş.”
“Korkuyor musun sen yoksa?” Songül bağırarak kendini Sadi’ye duyurmaya çalışırken jet skiyi durdurup Sadi’ye doğru döndü.
“Hayır canım ne alakası var? Ben sana bir şey olacak diye dedim.” Sadi midesinin bulandığını ve Songül’ün bu süratli sürüşünün onu korkuttuğunu kabul etmeyip yalanladı.
“O zaman tadını çıkar sevgilim.” Songül tekrar jet skiyi çalıştırdığında Sadi Songül’ü dinleyip kafasını geriye doğru verdi ve denizin kokusunu, rüzgârı hissetti. Rüzgarla birlikte Songül’ün saçından gelen kokuyu da içine çekmeyi ihmal etmedi.
.
Merkeze gelip karavanı uygun bir yere park ettikten sonra karavandan inip el ele yürümeye başladılar. Sadi mavi bir gömlekle kot şort giymişti, Songül’de siyah bir büstiyer ile mini bir etek giymeyi tercih etmişti. Ara sokaklara dalıp gezerlerken Songül birkaç dükkanın önünde durup hem annesine hem Sevgi Teyzesine hem de Melis’e küçük hediyeler aldı. Başka bir dükkanın önünde durduklarında Sadi’nin ilgisini çok zarif taşlardan yapılmış bir bileklik ilgisini çekince eline alıp uzaktan tutunca gerçekten beğendiğini fark etti. Songül’ün elini tuttuğu bileğini havaya kaldırdı ve bileğine taktı.
“Çok yakıştı sana.”
“Çok zarif Sadi! Bayıldım.” Songül elini yukarı doğru tutup bakarken minicik rengarenk taşlarla dizilmiş bilekliğine baktı.
“Ben de çok beğendim. Taktığın her an bu tatilimizi hatırlatsın sana.”
“Hiç çıkarmayacağım ki.” Songül teşekkür etmek için Sadi’nin yanağına öpücük kondururken bileğindeki bilekliğe tekrar bakıp gülümsedi. Sadi ödemeyi yaptıktan sonra yemek yiyecekleri restorana doğru yürümeye başladılar. Restorana geldikten sonra Sadi kendine balık siparişi verirken Songül’de zeytinyağlı yemeklerden sipariş etti. Garson mezeleri ortaya koyarken Sadi başıyla teşekkür ettikten sonra Songül ile baş başa kaldılar. Songül karşındaki sevgilisini izliyor, ne kadar yakışıklı bir adam olduğunu düşünüyordu. Sadi ise gözleri ile etrafı tarayıp kafasında bir şeyler kurup düşünüyordu.
“Yazlık bir yerde restoran açsam yapabilir miyim sence Songül?”
“Yaparsın, hem de en güzelini yaparsın. Ankara’da birçok yerin var burayla da ilgilenebilirsin. İnanıyorum ben sana.” Songül Sadi’nin parmaklarını parmaklarının arasına alıp okşadı.
“Zor olmaz mı sence? Hiç bilmediğim bir yer sonuçta.”
“Benim tanıdığım Sadi Payaslı zoru sever ama bilemiyorum tabii.” Songül iki omzunu havaya kaldırırken boynunu sol tarafa doğru büktü.
“Peki, sen benimle gelir misin? Yerleşir misin buraya mesela?”
“Nasıl, nasıl olacak ki Sadi?” Songül Sadi’nin sorusuna hazırlıksız bir şekilde yakalandığı için ne diyeceğini ne yapacağını tam olarak bilemedi şaşkınlıkla Sadi’nin suratına bakıyordu. Songül’ün şaşkın yüz ifadesi karşısında gülen Sadi, Songül’ün onu yanlış anladığını düşünerek duruma bir açıklık getirdi.
“Şimdi değil güzelim ama ilerleyen zamanlarda bir gün diyelim. Yemek yediğimiz zaman konuşmuştuk ya seninle. Her şeyi ardımızda bırakıp yeni bir hayat kurmak istediğimizde benimle gelir misin?”
Songül’ün gözlerindeki ışıltıyı gören Sadi onunla birlikte gülümsedi ve Songül’ün eline uzun bir öpücük kondururken Songül kendinden emin bir sesle konuştu.
“Gelirim.”
.
Güneş Sadi’nin gözüne doğru vurunca saatlerdir keyifle uzandığı hamaktan kalkıp ters yöne doğru uzandı bu sefer güneş ayaklarına doğru gelirken elindeki kitabı Son Ada’yı okumaya devam etti. Hoşuna giden cümlelerin altını çiziyor aynı zamanda da Spotify’den de dikkatini dağıtmayacak müzikler dinliyordu.
 
 “Onun yüzüne bakmak ve sesini duymak yaşadığımı hissediyordum.
Güzel miydi?
Evet, güzel olmasına güzeldi ama bu o kadar önemsiz bir ayrıntıydı ki benim için.
Başına bir şey gelse, yüzü değişse, hatta çirkinleşse bile ona olan duygularım değişmezdi.
Güzellikten çok daha farklı bir şeydi beni ona vurgun kılan.
Anlatılamaz, dile söze gelmez bir şey; bir hava, bir tavır, sesindeki ince bir kırılma, dudaklarının kıyısındaki hafif bir gölgelenme, gülerken çenesinde oluşan küçük çukur.
Bunların hepsi, hepsi çok güzel şeylerdi.
Daha da önemlisi ruh ikiziydik.
Ömür boyu içinden çıkılmayan, her anın lezzetiyle dolup taşan bir sığınaktı, birbirimizde bulduğumuz…”
Sadi son kelimeyi çizerken hamakta bir ağırlık hissetti. Songül yatakta Sadi’yi göremeyince yataktan çıkıp etrafa bakındığında hamağın orda olduğunu görmüştü. Çıplak ayaklarıyla parmak ucunda yürüyüp Sadi’nin yanına geldiğinde ellerini sevgilisinin beline koyup çenesini Sadi’nin karnına dayadı.
“Günaydın…”
“Günaydın hayatım.” Sadi hamağın yanında duran ayracı kitabının arasına koyduktan sonra müziği de kapatıp kulaklığını çıkardı. Karşısındaki manzaraya hayran dolu bakışlar atarken Songül’ün öpüşmekten şişen dudakları, uykudan şişmiş gözleri ve tek omzundan düşen bluzu ile son derece çekiciydi. İşaret parmağını Songül’ün kolunda gezdirmeye başladığında Songül huylanıp kolunu geri çekti. Sadi’nin yanına koyduğu kitabı eline alıp sevgilisinin kaldığı yerdeki sayfasını açıp Sadi’nin altını çizdiği yeri sesli bir şekilde okurken Sadi gözlerini kapatıp o satırları Songül’ün sesinden dinlemenin tadını çıkardı.
“İyi ki çıktın karşıma… iyi ki benim sığınağım oldun.”  Songül kitabı Sadi’nin yanına koyduktan sonra bir eliyle Sadi’nin göğsünü okşarken diğer eliyle saçıyla oynarken hamakta kendine yer açmaya çalışıyordu.
“Sen benim başıma gelmiş en güzel şeysin.” Sadi Songül’ün rahat etmesi için vücudunun bir kısmını Songül’ün üzerine atmıştı. Songül altta Sadi üstte hamakta uzanıyorlardı. Sadi bakışlarıyla hareketleriyle Songül’ü sıkıştırmışken boynuna öpücükler kondurup kalçasını avuçladığında Songül kendini biraz yukarı itip rahat etmeye çalıştı ve Sadi’nin kafasını boynuna daha çok bastırdı. Sadi Songül’ün bacaklarından tutup hamakta hafif ayağa kalkar gibi yapmaya çalıştığında bir şeyler ters gitti ve Songül’ün çığlığı atmasıyla Sadi ile birlikte yere yapışması bir oldu. Bu sefer Songül altta Sadi üstteyken ikisi de yaşadıkları bu ana gülüyordu.
“Bir yerin acıdı mı? İyi misin?” Sadi Songül’de bir hasar var mı diye tespit etmeye çalışırken bluzun yukarı doğru sıyrılmasıyla açıkta kalan tenine bir öpücük kondurdu.
“İyiyim, iyiyim.” Songül hala dişlerini göstererek gülerken kalkmaya çalışınca Sadi engel oldu.
“Nereye gidiyorsun güzelim?”
“Tüm gün burada uzanacak mıyım?” Songül tek eliyle yeri gösterip eline toprak parçası aldı.
“Hayır tabi ki ama yarın kalan bir işimiz var, onu halletmeliyiz.” Sadi’nin mavi gözleri koyulaşırken az önce hamakta yapmaya çalıştığı hareketi şimdi yerde rahatlıkla yapıp Songül’ün bacaklarını beline doladıktan sonra ellerini Songül’ün ensesinin altından geçirip sevgilisini kucakladı.
“Ne işimiz kalmış? Nereye gidiyoruz Sadi?”
“Geçen gün gittiğimiz koyda insanlar var deyip sevişmedin ya benle… Bak burada kimse yok baş başayız güzelim.” Sadi kaymamak için taşlara sağlam bir şekilde basarken Songül’de Sadi’yi sarılıp sarmalamıştı.
“Benimle sevişmediğin günlere say onu.” Songül yaralıyken tüm ısrarlarına rağmen sevişmedikleri için her fırsatta Sadi’ye laf çarpmaktan kendini alamıyordu.
“Seni küçük akrep!” Sadi sol eli ile Songül’ün kalçasına şaplak attı. Küçük su birikintisinin içine yavaş yavaş girerken Songül üzerindekini çıkarıp taşların oraya attığında Sadi kafasını çevirip sonra geri Songül’e baktı.
“İyi bir basketçisin güzelim.”
“Öyle derler.” Songül ayaklarına değen buz gibi suyla Sadi’ye daha çok yapışırken Sadi’yi kışkırtmak istedi.
“Bak sen! Kim diyormuş öyle?”
“Birkaç tanıdık.” Deyip geçiştirirmiş gibi yaparken Sadi aniden kendiyle birlikte Songül’ü buz gibi suyun içine soktu.
“O tanıdıklarla bir gün tanışmak isterim.” Sadi parmaklarını Songül’ün saçında gezdirdikten sonra parmağını aşağı doğru indirip çıplak teninde gezdirdi. Songül bakışları ile Sadi’ye odaklanmışken Sadi’nin altındaki şortu çıkarıp onu da bluzunun yanına yollamayı başardı.
“Benim tek ilgilendiğim kişi sensin.” Dedikten sonra Songül Sadi’nin kucağına yerleşirken her zerresini hissetmek istiyordu. Sadi’nin sert haşin öpüşlerine en az onun kadar vahşi bir şekilde karşılık verirken Sadi’yi içinde hissetmesiyle minik iniltiler büyüyerek çığlıklara dönüşürken uzun bir süre ormandaki seslere hem Sadi’nin hem de Songül’ün inlemeleri eşlik etti…
 
B

URADA BULUŞALIM ❤

SadGül | Bir Çevirme MeselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin