yıllar boyu süren şüphe

235 36 107
                                    

21.01.23
2.54

---

Çabalamak saçma mıydı? Onun için nefes almaya devam etmek çok mu acınasıydı? Gözlerimin yıllar geçse de onu araması neyin işaretiydi? Onu hala unutamadığımın mı yoksa beni yalnızlıktan kurtaran tek kişi o olduğu için içimde oluşan boşluğun verdiği hislerin mi? Bilmiyorum.

Bildiğim bir şey varsa o da hala ona ihtiyacım olduğuydu. Bir çiçeğin suya, çocuğun anneye, gecenin kendisini aydınlatacak aya ihtiyaç duyduğu gibi. Dört sene boyunca söylediğim her şey yalandı belki de. Onu aştığımı söyledim, artık onu görmek istemediğimi ama olmuyordu. O olmadan bir yarım eksikti.

Bir alkoliğin alkole ihtiyacı olduğu gibi benimde ona ihtiyacım vardı. Diğer yarımı dolduracak olan oydu.

Bunu bir otel odasında üzerime onun kokusunun sindiği ceketle uyandığımda anladım. O tanıdık kokuyu içime çektiğimde gerçekler bir tokat gibi çarptı yüzüme. Unuttuğumu söylesem de o hep oradaydı, zihnimin bir köşesinde saklanıyordu.

Eksikliğini hissetmediğimi söylemiş olsam bile hissediyordum, yalnız uyanmak, elimde ki o boşluk acıtıyordu canımı.

Özlemediğimi söylesem de onun her zerresini özlüyordum, sabahları ilk onun yüzünü görmeyi, koşuya çıktığını izlemeyi, onunla evimizin mutfağında yemek yapmayı.

Gözümden bir yaş aktı, suçlu hissediyorum hissettiğim şeylerden dolayı. Olmamalıydı, bana cehennemi yaşatan adamı zihnimden atmalıyım, silmeliyim tüm izlerini.

Telefonum çalıyor, kafamı çevirip baktığımda babamın ismini gördüm ekranda. Ancak yapamıyorum, uzandığım o yataktan kalkamıyorum. Onun benim zihnime çakıldığı gibi bende yatağa çakılmışım.

Bir yaş daha akıyor yanağımdan aşağıya. Telefon çalmaya devam ettikçe ağlamam şiddetleniyor.

"Bana ne yapıyorsun Levi?" diyorum sessizce.

Yavaşça doğruluyorum, çıplak ayaklarım soğuk parkeyle buluşunca bir irkilme geliyor. Telefonu alıp meşgule attım.

Duymak istemiyorum babamın sesini. Bana yaşattıkların sonra Levi gibi onu da hayatımdan çıkarmak istiyorum.

Dağılmış saçlarımı elimle düzeltmeye çalışıyorum. Ayağa kalkıp banyoya gittim.

Aynadaki görüntüm dün gecede pek iyi şeyler yaşamadığımın belirtisi gibi. Yere çöktüm, dizlerimi karnıma çektim. Gözyaşları dizlerimi ıslatsa da umursamadan devam ettim.

Kendime kızıyordum, onu bulmuşken elimden kaçırdığım için, yıllar sonra karşıma çıktığında ona hesap sormadığım için.

İçeriden telefon sesi gelmeye devam ediyordu "sus" diye sayıkladım ama fayda etmedi.

Yavaşça ayağa kalktım, yüzümü yıkayıp tekrar odaya döndüm, kendimi yatağın üstüne atıp gözlerimi kapattım.

Uyuyamıyordum, ne kadar çabalasam da. Midemi kaplayan o his bir türlü geçmiyor.

×××

Her ne yaşanırsa yaşansın zaman bir su gibi akıp gitmeye devam ediyordu. İster bir imparator ol ister sokakta yaşayan biri, kimse durduramıyordu bunu.

Dört senenin -bir ay sonra beş sene- nasıl geçtiğini anlamamıştı genç adam.

Dört sene önce bir kapısına bırakılmış bir mektupla karşılaşmıştı.

23 | levi ackermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin